Güncelleme Tarihi:
Yunan basının alıntılar yayımladığı, 30 Nisanda piyasaya çıkacak “Bir Dönemin Belgeleri 1993-2003” adlı kitabında Klerides, 1998 yılında yaşanan S-300 füze krizi ve Annan Planına da değindi.
Klerides, dönemin Yunanistan Savunma Bakanı Akis Çohacopulos'un kendisine füzelerin Rum kesimine yerleştirilmesinden yana olduğu mesajını gönderdiğini, ama aynı gün Atina'da yapılan toplantıda “Girit'e konuşlandıralım” önerisini gündeme getirdiğini anlattı.
Atina'da 17 Aralık 1998 tarihinde yapılan bu toplantıda, dönemin Yunanistan Dışişleri Bakanı Teodoros Pangalos'un da tepkisiyle karşılaştıklarını belirten Klerides, Pangalos'un, Rum yönetiminin Rusya'ya füze sipariş ettiğinden Atina'nın haberi olmadığı için dışarıya karşı güç durumda kaldıklarından şikayet ettiğini yazdı.
Klerides, dönemin Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis'in füzelerin Rum kesimine götürülmesine kesinlikle karşı olduğunu, füzelerin Adaya götürülmesi, ama sandıklarından çıkarılmaması önerisini dahi reddettiğini açıkladı. Simitis'in kendisine füzelerin Girit'e gönderilmesinin siyasi faturasını ödemeye hazır olduğunu da söylediğini kaydeden Klerides, kendisinin de füzelerin Girit'e götürülerek sandıklarından çıkarılmamasını ve Rum kesiminin AB üyeliği konusunda koz olarak kullanılmasını önerdiğini ve füzelerin Girit'e gittiğini belirtti.
ANNAN PLANI
Kıbrıs Rum kesimindeki başkanlık seçimlerinde Tasos Papadopulos'a mağlup olmasından sonra Annan Planına ilişkin çabalarını sürdürdüğünü bildiren Klerides, planının reddedileceğini anladığı için BM, AB ve ABD'ye referandumun ertelenmesi önerisini götürdüğünü, ama bu önerisinin kabul görmediğini kaydetti.
Annan Planının Rumlar tarafından reddedilmesinin Türk tarafının lehine olduğu değerlendirmesinde bulunan Klerides, uluslararası toplumun çözüm isteyen tarafın Türkler olduğuna inandığını belirtti ve çözüm bulunamamasının zaman içinde KKTC'nin “de facto” (fiilen) tanınmasına yol açacağı yorumunu yaptı.
Klerides, “Uluslararası hukuk şu anda Türk tarafını (KKTC) sadece 'de facto' bir rejim olarak görüyor ve onu hukuki varlığıyla tanımıyor. Ancak, uluslararası hukuk uzun süreli 'de facto' rejimleri egemen devlet olarak görmemekle birlikte bir süre sonra onlara yasallık tanıyor. Şu anda, Avrupa mahkemesinin bazı kararlarını göz önüne alırsak, Türk tarafının (KKTC) egemenliği olmayan yasal bir devlet olarak tanınma tehlikesi çok büyük” görüşünü dile getirdi.