Güncelleme Tarihi:
AMA belli ki, bazı Avrupalı politikacılar ve partiler için bu yetmedi.
Almanya’da yayınlanan günlük gazetelerden Süddeusche Zeitung’un haberine göre, Avrupa Parlamentosu’nda Hıristiyan Demokratlar ile diğer muhafazakarların oluşturduğu Avrupa Halk Partisi (AHP) - Europaeische Volkspartei (EVP) - European People’s Parti (EPP) - Parti Populaire Europeen (PPE) AB’nin reforme edilmesini içeren bir taslak, bir öneriler paketi hazırlamış.
Bu taslakta Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili bir bölüm de varmış.
Hem de ne bölüm!
***
Süddeutsche Zeitung’un ele geçirdiği bu taslakta, “Sadece coğrafi olarak büyük bölümü Avrupa’ya ait ülkeler AB’ye üye olabilir. Hem kendisi hem de AB için zor olacağından Türkiye tam üye olamaz. Türkiye, üyelik umudu olmayan, diğer AB’ye komşu partner ülkelerin oluşturduğu halkanın bir parçası olmalı” deniliyormuş.
Yani Avrupalı Hıristiyan Demokratlar, çok açık bir biçimde Türkiye’siz bir AB istiyor.
Aslında bu hiç de yeni bir şey değildir.
Almanya’da Hıristiyan Demokrat Birliği’nin (CDU) yıllarca genel başkanlığını ve 16 yılı aşkın süre Almanya’nın başbakanlığını yapan Helmut Kohl de benzer bir söylemde bulunmuştu.
Kohl, “Bize coğrafya derslerinde Türkiye’nin Avrupa’ya ait olduğunu öğretmediler” demişti.
Türkiye, medeniyetler projesi, barış projesi, demokrasi projesi olarak nitelenen AB’nin öncüsü konumundaki Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) 31 Temmuz 1959’da ortaklık başvurusunda bulunmuştur.
Türkiye ile AET arasında tam üyelik perspektifi içeren Ankara Anlaşması 12 Eylül 1963 tarihinde imzalanmıştır.
AET Komisyonu’nun o dönemdeki Başkanı Walter Hallstein, imza töreninde yaptığı konuşmasında, “Bir gün son adım da gerçekleşecek: Türkiye, bu birlikte tüm haklara sahip bir ortak olacak” demiştir.
Walter Halsteien, Alman Hıristiyan Demokrat bir politikacıydı.
Yani CDU’lu.
Belli ki, “Şu bizim Avrupalı Hıristiyan Demokratlar” daha önceki yıllarda verilen sözleri ve yapılan sözleşmelere atılan imzaları unutmuşa benziyorlar.
Oysa ki, ülkelerarası ilişkilerde devamlılık esastır.
Ülkelerarası ilişkilerde karşılıklı güven esastır.
***
Türkiye’ye 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki’de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’nde adaylık statüsü verilmiştir.
17 Aralık 2004’teki Brüksel Zirvesi’nde de Türkiye’nin siyasi kriterleri yeterli derecede yerine getirdiği belirtilerek 3 Ekim 2005’te müzakerelere başlanması kararlaştırılmıştır.
O zamandan beri de müzakereler devam etmektedir.
O zaman beri neredelerdi acaba “Şu bizim Avrupalı Hıristiyan Demokratlar?”
Bizim bildiğimiz Türkiye Cumhuriyeti devleti yıllardır aynı coğrafyadadır.
Sınırları değişmemiştir.
Türkiye ile AB’nin anası konumundaki AET arasında imzalanan sözleşmeden beri de Türkiye’nin coğrafi konumu değişmemiştir.
İnsanın aklından “Acaba şu bizim Avrupalılar hafıza kaybı mı yaşıyor?” demek geçiyor.
Tabii bir de “Gel de güven şu bizim Avrupalılara” demek...
İşte bu gelişmeler ışığında “Şu bizim Avrupalı Hıristiyan Demokratları” anlamak kolay değil.
Hem de hiç kolay değil.
Hatta zor.
Zaman zaman ise imkansız.