Güncelleme Tarihi:
Ne bir film ne de kurgu. Bu, gece gündüz vaveylayla Gazze’nin sokaklarında kurşun gibi akan, vurulan binalardan ölü ve yaralılarla dönen, soluklanmadan bir başka yere fırlayan kahramanların hikâyesi. Günlerdir ambülans sürücülerini izliyorum, gözleri hiçbir şeyi görmüyor. Ambülans sürücüleri ile konuşmak istediğimde “Mümkün değil, adamlar bir saniye durmuyor” dediler. Birini komşusu aracılığıyla vardiya değişiminde konuşmaya ikna ettim. 50 yaşında, 8 çocuk sahibi Hızır el Helo. Daha merhabalaşamadan hastaneye vardığımda 500 metre ötede bir bina vuruldu, fırlayıp ekibiyle gitti. 10 dakika sonra döndü. Bina boşmuş.
“Gazzeliler sizi kahramanlar olarak görüyor” dedim, sorumun devamını beklemeden konuşmaya başladı: “Tamam tamam, siz bize ‘meçhul asker’ diyorsunuz ama değiliz. İnsanlar bizi arıyor, ‘Kurtarın’ diyor, bizse askeri bölge olduğu için gidemiyoruz. Öyle kahramanlık olur mu? Şicaiyye’ye gidemiyoruz, ‘Ne olur yetişin’ diyor insanlar, izin vermiyorlar, giremiyoruz, parçalanıyorsun, o an bitiyorsun… Bu nasıl bir kahramanlık?”
Önceki gün iki saatlik ateşkes sırasında tuttuğum taksici Şicaiyye’ye girmeye kabul etti. Yolun yarısında şirketin merkezi telsizden gittiği yeri sordu, söyleyince, dönmesini istedi. “Yabancı gazeteci aldım, dönemem” dedi. Israr edince işinden kovulmakla tehdit edildi. “Söz verdim, istediğinizi yapın” deyip telsizi kapattı. Şicaiyye’ye girdiğimizde yakınımıza top mermisi düştü, dönmek zorunda kaldık. El Helo geri dönmeyenlerden biriydi. O anları şöyle anlattı:
“Beş kişilik ekiple gittik ama Kızılhaç giremedi. Önce ben girdim. Mansura’nın yarısına kadar gittik. Siren sesi çalarak ilerledik ki hem saldırı olmasın hem de insanlar çıkıp bizi yaralılara götürsün diye. İnsanlar ambülanslara binip kaçmak için akın etti. En az 50 kişi geldi.” Sekiz çocuk babası El Helo’nun ambülansı ön camdan vurulmuş. Şapkasını çıkartıp başındaki yarasını gösterip ekledi: “Bize ateş açıyorlar. Biz cankurtaranız, çağrı aldığında kimin aklına gelir direnişçi var mı yok mu diye. Bu savaşta bütün ekibim yaralandı. Bomba gelince diğer insanlar gibi ben de kaçıyorum, böyle yapmazsam ölürüm. Yaralandığımda baygındım. Kızım televizyonda görünce ‘Anne babam’ diye çığlık atmış. ‘Hani babam cankurtarandı.’ Biz nasıl bir dünyada yaşıyoruz. Bu hangi kitaba sığar? Ben insani bir iş yapıyorum, ne tüfek taşıyorum ne top. (İsrail cankurtaranı) Davut Yıldızı’nın altında ‘Bin insanı kurtarırsan bütün insanlığı kurtarmış olursun’ yazıyor. Kendinize baktığınız gibi bize de bakın. Sizin cankurtarana ihtiyacınız var da Gazze’nin yok mu?” Son saldırıları 2008 ve 2012’dekiyle kıyaslarken “En zor savaş bu savaş. Atış yoğun, yıkılan evler çok, direk insanların yoğun olduğu bölgeleri vuruyorlar” diyen El Helo, en zor kurtarma operasyonunu da şöyle anlattı: “Tel el Hava bölgesinde çıkarttığım adamın alt tarafı kopmuştu, üst tarafı simsiyahtı. Vücudunda deri, kıl, saç yoktu. Yangın yoktu, nasıl bir bomba bu?”
AKRABALARINI KURTARAMADI
Bir başka ambülans görevlisi Abdurrezzak el Halil önce konuşmak istemedi. Tam ayrılacakken “Şicaiyye’de ailemden 11 şehit var. Gidip kurtaramıyoruz” deyip sustu. Tereddüt etti, El Helo “Anlat” dedi, o da toparlanıp devam etti:
“Enkaz Nezzaz sokağında. Birkaç gittik, çatışma bölgesine yaklaştığımızda bize ateş ediyorlar. Kızılhaç’la konuştuk, bir türlü sonuç alamadık. İki saatlik ateşkeste gittik ama sadece 23 yaşındaki dayımın kızını yaralı olarak çıkarabildik. İki katlı binayı vurdular; dayım, yengem, çocukları hepsi içerde. Orada bazı aileler tüm fertleriyle öldürüldü. İki atlı ev vardı, içinde aynı aileden 30 kişi vardı. Kimse giremedi. Yaralı ya da ölü, hepsi orada kaldı.”
El Helo’yu sarsan bacakları kopan yaralıyı çıkardığı Tel el Heva’daki binaya gittim. Enkazın üzerinde insanlar vardı, iki kişinin cesedinin hala çıkarılamadığını anlattılar. İftar vaktiydi, aynı sokak üzerinde Gassan Davudi’nin evine konuk oldum. Üç kardeş bu zor zamanda bir arada toplanmış. İftar saatinde çevredeki birkaç bina hedef alındı. 2008’deki savaşı gören çocuklar bombardıman seslerine ve sarsıntıya alışık, ilk kez gören Abbud ve Hannad ise füze düştüğünde donup kalıyor. Günde üç saat elektriğin verildiği bölgede karanlıkta ev sahibi sükûnetle ikramlarını servis etti. Evden çıkarken gelen haber şuydu: El Helo ile konuştuğum hastanenin hemen yakınındaki Selam apartmanı vuruldu, bina çöktü.