Güncelleme Tarihi:
Her şey 1967 doğumlu İsveçli ikizler Ursula ve Sabina Eriksson kardeşlerin, 17 Mayıs 2008 saat 08:30’da Sabina’nın çocuklarıyla ilgili endişelerini polis merkezine bildirmeleriyle başladı. İkizlerin, polis merkezinde tam olarak neden şikayetçi oldukları bilinmiyordu.
Polis merkezinden ayrılan ikizler kısa süre sonra Liverpool’dan Londra’ya gitmek için otobüs bileti aldı. Polis kayıtlarına göre ikizler otobüs şoförüne iyi olmadıklarını söyleyerek otoban kenarındaki Keele dinlenme tesislerinde indiler. Şoförün iddiasına göreyse ikizler çantalarına sımsıkı sarılmışlardı, dinlenme tesislerindeki moladan sonra yola devam etmek için tekrar otobüse binmek istediler. Şoför ikizlerin tavırlarından şüphelenerek çantalarını kontrol etmek istedi. Ancak ikizler bunu kabul etmeyince polis yetkililerine haber verildi. Ancak ikizlerle konuşan polisler şüphelerin yersiz olduğuna kanaat getirerek olay yerinden ayrıldı.
ÇILGIN VUKUATLAR ART ARDA
Olayın ardından ikiz kardeşler yürüyerek M6 otobanına ulaştılar. İkizler kendilerinden geçmiş bir şekilde, hızlı araçlara aldırmadan yolun ortasından yürümeye başladılar. Bu esnada bölgesel bir televizyon kanalının çekim ekibi ‘Otoban Polisleri’ adında bir program için kayıttaydı. İkizler yüzünden trafiğin kilitlenmesiyle birlikte kameralar aniden Ursula ve Sabina Eriksson kardeşlere çevrildi. Kısa süre sonra da polisler olay yerine intikal etti. Ancak birbirinden garip olaylar zincirin ilk halkası tam da o an ortaya çıktı. Polisler Ursula ve Sabina’yı etkisiz hale getirmeye çalışıyordu. O sırada aniden polislerin elinden kurtulan Ursula kendini bir tırın önüne attı, ondan saniyeler sonra da Sabina yola atladı. İkizler kazalardan küçük sıyrıklarla kurtuldu. Bu sırada çok sayıda polis memuru kadınları kontrol altına almaya çalışıyordu.
‘ORGANLARIMIZI ÇALMAK İSTİYORLAR’
Delirmiş gibi çırpınıp, bağıran ikizler bir türlü sakinleşmiyordu. Bu sırada televizyon programı için bölgede bulunan kameralar an be an kayıttaydı. İkizlerden Sabina, Ursula’ya ‘Organlarını çalmaya çalışıyorlar’ dediği duyuluyordu.
Bu sırada Sabina’nın polis memurlarından birine ‘Seni tanıdım, sen gerçek değilsin’ dediği de kameralara yansıyordu. Bir süre sonra sakinleşen ikizlerden durumu ağır olan Ursula hastaneye kaldırıldı. Bu sırada Sabina polislerin elinden kurtularak tekrar yola atladı ancak kısa süre sonra ekipler tarafından gözaltına alındı.
‘BİR GÜN SONRA SALIVERİLDİ’
Sabina Eriksson gözaltına alındıktan kısa süre sonra sakinleşti ve ‘olağandışı’ şekilde normale döndü. Polisler, Sabina’nın fazla normal haline güvenerek tam bir psikolojik değerlendirmeye almadılar. Sabina olaydan bir gün sonra salıverildi. Ancak bu büyük bir hata olacaktı.
ADIM ADIM CİNAYET
Saat 19:00
Salıverildikten saatler sonra Sabina, iki adamla Fenton sokağında görüldü. Fenton sokağı, Sabina’nın salıverildiği polis merkezinin bulunduğu Baker sokağın iki alt paralelinde bulunuyordu. Sabina’nın konuştuğu adamlardan biri 54 yaşındaki kaynak ustası Glenn Hollinshead’di. Diğer adamsa Hollinshead’in arkadaşı Peter Molloy’du. İddiaya göre Sabina, ikiz kardeşini hastaneden taburcu ettikten sonra birlikte kalabilecekleri bir otel arayışı içindeydi. Adamlar oldukça cana yakın görünen Sabina’nın haline acımışlardı. Bunun üzerine Hollinshead Sabina’ya o gece kendisinde kalmasını teklif etti. Sabina teklifi kabul edince Hollinshead’in evine geçtiler.
Saat 19:40
Evin önüne geldiklerinde Sabina adamlara sigara ikram etti. İddiaya göre sigaralar zehirliydi. Ayrıca Sabina’nın yanında çok sayıda cep telefonu ve dizüstü bilgisayar bulunuyordu. Molloy’un iddiasına göre Sabina paranoyakça sürekli dışarı bakıyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde Molloy, Sabina ve Hollinshead’i bırakarak evden ayrıldı. Sabina o geceyi Hollinshead’in evinde geçirdi.
20 Mayıs 2008
Yere yığılan Hollinshead, Sabina tarafından 5 kez bıçaklanmıştı ve aldığı bıçak darbeleri sonucunda hayatını kaybetti. Komşusu hemen polis arayarak Sabina’yı ihbar etti.
KENDİ KAFASINA ÇEKİÇLE VURARAK YÜRÜYORDU
Sabina kendini yeniden sokaklara attı. Görgü tanıklarına göre Sabina bir yandan kendi kendine konuşuyor, diğer yandan da elindeki çekiçle kafasına vuruyordu. Yoldan motoruyla geçen bir adam Sabina’ya engel olmak istedi. Kısa süre boğuştuktan sonra Sabina cebinden bir tuğla çıkararak adamın ensesine vurdu. Adam bayıldıktan sonra Sabina olay yerinden hızla uzaklaşmaya başladı. Bu sırada polisler de Sabina’nın peşine düşmüştü. Kısa bir kovalamacanın ardından Sabina kendini 12 metrelik köprüden aşağı attı. Bacakları kırılan Sabina hastanede tedavi altına alındı.
DAVA SÜRECİ
Sabina Erikkson 11 Eylül 2008’de tekerlekli sandalyeyle hastaneden taburcu oldu ve gözaltına alındı. 2 Eylül 2009’da Sabina adam öldürmekten 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Psikolojik bozukluğu göz önüne alınarak 5 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Sabina 2011 yılında hapishaneden salıverildi. Sabina’nın hapiste geçirdiği süre boyunca Hristiyanlığı seçtiği öğrenildi.
CEVAPSIZ SORULAR
Olay soru işaretlerini de ardında bırakarak sona erdi. İlginç iddialardan biri ikizlerin ağabeyinden geldi. İsveç basınına konuşan ağabeye göre kız kardeşlerinin peşinde onları yakalamaya çalışan ‘manyaklar’ vardı. Bu garip olaylar zincirinde ortaya çıkan bir başka şaşırtıcı gerçek de ikiz kardeşlerin kan örneklerinde herhangi bir kimyasal madde ya da alkol izine rastlanmamış olmasıydı. Ayrıca bugüne kadar ikizlerin herhangi bir psikolojik bozukluğu da yoktu. Ancak psikologların raporlarına göre Sabina saldırganlaştığı sırada kendinden geçiyor sakinleştikten sonra fazlaca normale dönüyordu. Sabina’ya akut çok yönlü kuruntulu kişilik bozukluğu teşhisi kondu. Ancak bu teşhis Sabina’nın saldırganlaştığı sırada neden ikizinin de saldırganlaştığını açıklamıyordu. Bunu için psikologların çok daha korkunç bir teorisi vardı. ‘folie à deux’ yani paylaşılmış psikotik bozukluk...
FOLIE À DEUX- PAYLAŞILMIŞ PSİKOTİK BOZUKLUK NEDİR?
Paylaşılmış Psikolojik Bozukluğun ne olduğunu Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Arş. Gör. Psk. Neslihan Yortan'a sorduk.
Paylaşılmış psikotik bozukluk 1800’lü yılların sonunda varlığı kabul edilmiş olan bir hastalıktır. Psikotik bir bozukluk tanısı almış bir kişinin, yakın ilişki içinde olduğu diğer birey ya da bireylerin, gerçek bir psikotik bozukluk tanı kriterlerini karşılamadan, hastalık belirtileri göstermesi durumudur. Genellikle birincil olarak hastalık tanısı almış bireyin sanrıları paylaşılır.
Sanırlar; aksi yönde somut kanıtlara dayandırılsa da onlara inanan kişinin inanç dünyasında değişmeyen düşünceleri olarak tanımlanabilir. Paylaşılan psikotik bozukluk durumunda düşünce içerikleri hastalık tanısı almış bireyinki ile genellikle örtüşür.
Psikiyatride kullanılmakta olan tanısal el kitaplarında başlı başına bir hastalık tanısı olarak yer almasa da, psikotik bozukluklar arasında yerini bulan, klinisyenlerin özellikle dikkat etmesi gereken bir klinik durumdur. Yapılan çalışmalar psikoza genetik bir yatkınlık taşıyan ve aralarında yakın duygusal ilişki bulunan bireylerde bu hastalığın görüldüğüne işaret etmektedir.
Çoğunlukla rapor edilen vakalar iki kişinin içerdiği olgulardan oluşmaktadır. Bu bozukluğun kadınlarda ve aile bireylerinde sık görüldüğüne ilişkin bulgular olsa da hastalığın ortaya çıkışının tek bir nedene dayandırılması uygun değildir. Sosyal çevreden yalıtılmışlık, bilişsel bozulma, olumsuz yaşam olayları gibi diğer etkenlerin de pek çok psikiyatrik rahatsızlık gibi bu hastalıkta da etkili olduğu unutulmamalıdır.
Çok ender görülmekte, literatürde ikincil olarak psikozdan etkilenen kişinin tanı almış bireyden uzaklaştırılması ile tedavinin sağlandığı vaka örneklerine rastlanmaktadır. Ayrılmanın hastalığa kesin bir çözüm oluşturmadığının mutlaka bilinmesi gereklidir, bazı vakalarda ayrılma sonrasında ikincil olarak hastalanan bireyin belirtilerinin kötüleştiği de tespit edilmiştir. Bazı durumlarda ilaç tedavisi de gerekli olabilir. Tedavi yönteminin mutlaka bir uzman görüşü ile kararlaştırılması gereklidir.
Mert Şuşut, mert şuşut, MERT ŞUŞUT