Güncelleme Tarihi:
TİB TEPKİSİ
Raporu hazırlayan Freedom House yetkilileri Kramer, Susan Corke ve Carle Anne Robbins ile uzun yıllardan bu yana Türkiye’de gazetecilik yapan ve P24’ün kurucularından Andrew Finkel, dün düzenlenen bir toplantıyla raporu açıkladı. TİB’in uyguladığı internet sansürünün de konuşulduğu toplantıda, Kramer, “Gelişmeler rahatsız edici ama asıl rahatsız edici olan Türkiye şu anda seçimlere gidiyor. Bu çatışma belki de tesadüf değil. Medyayı sindirmeye yönelik bu faaliyetleri bu süreç içinde görmek gerçekten çok rahatsız edici” dedi. Finkel ise, “Bu şekilde bir sansürün uygulanması, şeffaf olmayan bir toplum anlamına gelecektir. Hukukun üstünlüğünün olmadığı bir hükümet anlamına gelecektir” görüşünü savundu. Karmer, “Gazeteciler ve medya üzerine baskı yapılmasın, tutuklu gazeteciler salıverilsin” çağrısı yaparak şu mesajları verdi:
ERDOĞAN RANDEVU VERMEDİ
“Kasım ayında Türkiye’de her gruptan insanlar bir araya geldik. Hükümeti destekleyen, desteklemeyen kişilerle görüştük. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Kültür Bakanı Ömer Çelik, dönemin AB Bakanı Egemen Bağış, hükümet ve muhalefetten milletvekilleri ile ve BDP’nin sözcüsü ile görüştük. Başbakan’dan da görüşme talep ettik ama olumlu yanıt alamadık. Türkiye’ye yönelik demokrasi krizi yaşanıyor. Hükümet medyaya daha saldırgan hale geldikçe sosyal kutuplaşma artıyor. Türkiye’nin istikrarı tehlikeye giriyor. Burada büyük bir ekonomi ve NATO üyesi ülkeden bahsediyoruz. Türkiye’de olan şeyler yalnızca Türkiye’yi değil hem bölgesini hem dünyayı ilgilendiriyor. Hükümete yönelik eleştiriler hakaret, ihanet olarak görülmemeli. AB’yi ve ABD’yi de göreve çağırıyoruz. ABD yaşanan krizi, demokrasiye yönelik tehditleri görmekte çok geç kaldı. Obama yönetiminden yorum gelmedi. Bu tarz krizde üst düzey yetkililerden açıklama beklersiniz. Türkiye’deki demokrasiye yönelik artan tehdidi görüp daha açık konuşmalıyız.”
HÜKÜMET “MASUMUZ” DİYOR
Finkel ise heyetle görüşen Türk hükümeti yetkililerinin, medya baskısı konusunda “Bizi yanlış anlıyorlar. Biz baskı yapmaya çalışmıyoruz. Onlar kendileri baskı yapıyorlar. Bizimle ilgisi yok. Biz masumuz” dediklerini söyledi.
Robbins de, “Türkiye’nin siyasi geleceğine bakacak olursak büyük bir kısmı Avrupa’da. Buradaki baskı, korkutma ve sindirmeyi gördükten sonra şoke oldum. Özgür bilgiye ulaşamazsak hepimiz bedelini ağır öderiz. Washington’da insanlar buradaki konulardan endişelenmeye başladılar. Türkiye’nin demokrasisi için gazetecilerin işlerini yapabiliyor olmaları önemli” dedi. Corke ise, “AB ve ABD seslerini duyurmalı. ABD’nin insan hakları konusunda ortaya çıkan endişeleri sessiz kalarak arttırdığını düşünüyorum. Yapılması gerekenler yapılmalı, söylenmesi gerekenler söylenmeli” açıklamasını yaptı.
HÜKÜMETE TAVSİYELER
Freedom House’un, hazırladığı “Demokrasi Krizi: Türkiye’de yolsuzluk, medya ve güç” isimli raporda özetle şu ifadeler yer aldı:
“Kasım ayından bu yana Türkiye’de yaşanan olaylar daha da kötüye gitmiştir. Bir yolsuzluk skandalını ortaya çıkaran 17 Aralık polis baskınlar, hükümetteki üst düzey isimler hakkında büyük çaplı ihaleye fesat karıştırma ve kara para aklama iddiaları AK Parti’nin sıkı önlemlerinin fitilini ateşlemiştir. Gazeteciler fikirlerini açıkça dile getirdikleri için işlerinden olmuşlardır. Binlerce polis memuru ve savcı ya işten çıkartılmış ya da görev yerleri değiştirilmiştir. Hükümet tarafından internet yayınlarını düzenleme ile ilgili kanunda getirilmesi teklif edilen değişikliklerse web sitelerinin mahkeme kararı olmadan yetkililerce engellenmesini mümkün kılacak niteliktedir.
HÜKÜMETTEN 5 BASKI YÖNTEMİ
Türkiye’de medya her zaman devlete yakın olmuştur. Yakın zamanda 1997’de büyük medya kuruluşları demokratik seçimlerle iş başına gelen bir hükümetin devrilmesi için ordu tarafından kullanılmışlardır. Hükümet medyanın denetim rolünü zayıflatmak için şu yöntemleri kullandı:
*Gözdağı verme: Erdoğan sıklıkla eleştirel yazılarının ardından isim vererek gazetecilere saldırdı. Hasan Cemal ve Nuray Mert gibi gazeteciler aleni saldırıların ardından işlerinden oldu.
*Toplu işten çıkarma: En az 59 gazeteci Gezi Parkı protestolarında yaptıkları haberlere misilleme olarak ya işten çıkartıldı ya da istifaya zorlandı.
*Medya devlerinin satın alınması veya işlerinden edilmesi: Hükümet yanlısı holdingler kamu sözleşmelerinde başbakanlıktaki kamu organları vasıtasıyla milyarlarca dolar elde etmektedir. Hükümeti eleştiren medya kuruluşları olan şirketler vergi soruşturmalarının hedefi haline gelip, yüksek cezalar ödemektetir.
*Telefon dinlemeler: MİT adli incelemeye maruz kalmamak için izinlerde sahte isimler kullanıp milli güvenlik konuları ile ilgili haber yapan gazetecilerin telefonlarını dinlemiştir.
*Tutuklama: Onlarca gazeteci tanımları geniş tutulan terörle mücadele kanunu kapsamında tutuklu bulunmaktadır.
HÜKÜMET ADIM ATMALI
AK Parti’de parti içi koalisyon daha kırılgan hale geldikçe, Erdoğan medya üzerindeki ağırlığını kamu ahlak ve din konularını öne çıkarıp hükümetin hesap verebilirliği hakkında kamuoyu tartışmasını susturmak için kullanmıştır.
Hükümet açık ve somut şu adımları atmalıdır:
*Gazetecilere yönelik tehditler durdurulmalı
*Onlarca gazetecinin hapse atılmasına yol açan terörle mücadele suçları ve suç örgütü yasaları kaldırılmalı
*Medya kuruluşları sahiplerinin haberleri çarpıtarak hükümete yaranmasına yönelik teşviklerin azaltılması için ihale uygulamalarında Avrupa standartlarına uygunluk sağlanmalı.”