Güncelleme Tarihi:
Herkes sabırsızlıkla Fransa’nın yeni cumhurbaşkanının kim olacağını bekliyordu.
23 Nisan’da yarışan 11 aday arasından En Marche (Yürüyüş) hareketinin bağımsız adayı Emmanuel Macron ile aşırı sağcı Ulusal Cephe’nin (FN) adayı Marine Le Pen, pazar günü yapılan ikinci tura kaldı.
Kamuoyu yoklamaları ikinci turda Macron’un açık ara seçimleri kazanacağını gösteriyordu.
Ancak politik gözlemciler o kadar da emin değildi bundan.
Çünkü Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapılan devlet başkanı seçimleri beklenmedik bir biçimde sonuçlanmıştı.
Yapılan tüm kamuoyu yoklamaları son ana kadar Demokratlar’ın Başkan adayı Hillary Clinton’ın seçimleri kazanacağını gösterdiği halde, seçim akşamı Cumhuriyetçiler’in adayı Donald Trump, Beyaz Saray’a oturmayı garantileyivermişti.
İşte bu durum göz önünde bulundurulduğu için Avrupa’da hiç kimse Fransa’daki seçim sonuçlarından emin değildi.
İşte bu yüzden de Avrupalıların gözü Fransa’daydı...
Çünkü burada alınacak sonuç aynı zamanda Avrupa Birliği’nin (AB) kaderini de etkileyecekti.
Bir yanda AB’den, dünyaya açık bir Fransa’dan yana olan liberal-demokrat Emmanuel Macron...
Diğer yanda Fransa’nın Avrupa para birimi Euro’yu kullanmayı bırakıp yeniden Frank’a geçilmesini ve AB’yi terk etmesini (Frexit) savunan aşırı sağcı, ırkçı Marine Le Pen.
Neyse ki, pazar akşamı saat 20.00’de sandıklar kapandıktan sonra gelen ilk veriler Avrupalıları rahatlattı.
***
Tabii Liberte, Egalite, Fraternite (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) ilkelerinin büyük harflerle yazıldığı Fransa’nın onurunu da kurtardı.
Macron yüzde 66.1 ve Le Pen yüzde 33.9 oy aldı.
Evet, 39 yaşındaki Emmanuel Macron, Fransa’nın gelmiş geçmiş en genç cumhurbaşkanı olarak tarihe geçmeyi garantiledi.
Seçim akşamı Fransa’dan coşku yansıdı televizyon ekranlarına.
Aslında Avrupalıların çoğu da bayram etti.
Macron, kürsüye çıkıp teşekkür konuşmasını yapmadan önce, ünlü Alman edebiyatçı Friedrich Schiller’in yazdığı şiirinden ünlü Alman kompozitör Ludwig van Beethoven’in bestelediği Ode an die Freude (Neşeye Övgü) olarak bilinen Avrupa Birliği Marşı çalındı.
Ardından da Fransız Ulusal Marşı La Marseillaise.
Yani bir yerde “Biz Fransayız, biz Avrupayız” mesajı verildi.
Emmanuel Macron, “Fransa kazandı” diye başladı konuşmasına.
“Aşırılara en kısa zamanda oy vermeye bir neden olmaması için her şeyi yapacağım” sözü verdi.
“Sevgiyle sizlere hizmet edeceğim” dedi.
Emmanuel Macron’un seçimleri kazanması, diğer AB ülkelerinin çoğunda olduğu gibi Almanya’da da sevinçle karşılandı.
Resmi bir ziyaret için İsrail’de bulunan Alman Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier, Macron’u kutlarken, Fransız seçmenlerin birlik içinde dünyaya açık bir Avrupa’dan yana olmalarından memnuniyet duyduğunu açıkladı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel de öyle.
Merkel, “Fransız seçmen açık bir şekilde Avrupa’dan yana olduğunu ortaya koymuştur. Geleneksel Fransız-Alman dostluğu ruhu ışığında yeni cumhurbaşkanı ile karşılıklı güven içinde çalışmaktan memnuniyet duyacağım” dedi.
Alman Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel de ilk veriler televizyon ekranlarına yansır yansımaz, “Fransa kazandı. Avrupa kazandı. Almanya kazandı” açıklamasında bulundu.
***
Evet, Fransa’da sağduyu kazandı.
Avrupa kazandı.
Ama daha önceki dönemlere nazaran aşırı sağcı NF de oy oranını yükseltti.
Nerdeyse her üç seçmenden biri ırkçı Marine le Pen’e oy verdi.
Yani her ne kadar bu kez atlatılsa da, her ne kadar Avusturya’daki kadar olmasa da -Avusturya’nın şu andaki Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen geçen yıl yapılan seçimleri yüzde 51.7’yle kazanırken, aşırı sağcı rakibi Norbet Hofer toplam oyların yüzde 48.3’ünü almıştı- ileriye dönük olarak Fransa’da aşırı sağ tehlikesi hala geçmedi.