Güncelleme Tarihi:
Nasıl biri zayıf, uzun boylu çekik gözlü güzel bir Japon kadınını,
bir başkası sarışın beyaz tenli bir Fransız kızını,
bir diğeri esmer yanık tenli bir Brezilyalı…
veya buğday tenli bir İtalyan güzelini tercih ediyorsa şarapta böyledir.
Herkes için güzellik kavramı nasıl farklıysa şarabın tadı da kişilere göre değişir…
Bu sözler bana ait değil…
Bunu bana, röportajını yaparken kralların, devlet başkanlarının ve patronların içkisi olarak bilinen dünyanın en pahalı şarabı Petrus’un sahibi Christian Moueix söylemişti.
Şimdi Fransa’da Cumhurbaşkanlığı tartışmaları yaşanırken, Fransız liderler Türkiye aleyhinde atıp tutarken Şarap’tan söz etmenin zamanımı.? diye sorduğunuzu duyar gibiyim.
Evet… konu şarap olunca Fransa’da Cumhurbaşkanlarını da yakından ilgilendiriyor.
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac şarap değil bira içiyor….
Geçtiğimiz günlerde 12 yıldır dünyanın çeşitli ülkelerine birlikte giderek izlediğim Fransa Cumhurbaşkanı Chirac’la Türkiye’nin davet edilmediği Roma Antlaşmasının 50.ci yılı kutlamalarına gittim.
Bu seyahat Cumhurbaşkanı sıfatıyla Chirac’ın yaptığı son seyahat, benimde kendisiyle aralarında iki kez Almanya (Berlin), iki kez’de Türkiye (İstanbul) olmak üzere 46 ülkeye yaptığım 48.ci seyahatimdi.
Chirac, her zaman yaptığı gibi onunla birlikte seyahat eden gazetecilere uçağa binmeden hemen önce Fransa’nın Berlin Büyükelçiliğinde bir basın toplantısı düzenledi.
Chirac, 50.ci yıl kutlamaları görkemli oldu, der demez ‘Cumhurbaşkanı olarak son seyahatiniz, Merkel size özel bir hediye vermiş ne olduğunu bizimle paylaşır mısınız?
sorusuyla karşılaştı.
Chirac’ta her zamanki sevecen haliyle gülerek. Tabii paylaşırım ancak öncelikle şunu ifade etmem gerekiyor, bizim Şaraplarımız dünyaca ünlüdür, onun için peşinen söyleyeyim bu anlatacaklarım kişisel tercihimdir, şarap üreticilerimiz sakın alınmasın…
Biliyorsunuz ben bira içmeyi severim. Şansölye Merkel’de bunu düşünerek bana 18’ inci yüzyıla ait çok değerli bir ‘Bira kupası’ hediye etti. Üzerinde tarihi figürler var, çok kıymetli bir hediye…
Chirac’ın bahsettiği Kupa’yı gören olmadı ama sonra’dan öğrendiğimize göre hediye kupa’nın üzerinde Napolyon’un Mısır’da, Osmanlılara karşı kazandığı zaferi simgeleyen bir kabartma varmış.
Angela Merkel’in’se üzerinde böyle anlamlı rölyef olan bira kupasının anlamını bilerek mi, bilmeyerek mi hediye ettiği ise öğrenilemedi.
Biz … yine şaraba dönelim… 6 Temmuz 1999 günü yine Chirac’la Fransa’da şarabın kalbinin attığı Bordeaux ve Saint Emilion’a gittik. Cumhurbaşkanına çok yakın olan eski Başbakanlardan Alain Juppe o dönemde Bordeaux Belediye Başkanı ve Chirac’ın şarap yerine Bira tercih ettiğini çok iyi biliyor.
Ancak… Gittiğimiz bölge şarap bölgesi ve üstüne üstlük Saint Emilion’un ünlü kilise meydanında bizlere tattırmak için birbirinden değerli özel şaraplar ve peynir çeşitleri masalara dizilmiş.
Meydanda toplanan bölge yetkilileri ile Şarap üreticileri Chirac’ın Bira isteyip istemeyeceğini hem merak ediyor hem de masaya bira koymamış ama hazırlıklarını ona göre yapmışlar…
Masalara oturduğumuzda Chirac “Biliyorum bira sevdiğimi bildiğiniz için aranızda benim burada Bira içeceğimi düşünenler var ancak bu bölge Şarap’la Fransa’nın adını dünya’ya tanıtmıştır, bugün kişisel tercihimi bir kenara bırakıp ülkemizin bu nadide şaraplarından tek tek tadacağım ”dedi.
Ogün akşama kadar bize çeşitli yıllara ait Şaraplar ikram edildi.
Gelin şimdi Chirac’ın yerine geçmeye hazırlanan muhtemel Cumhurbaşkanlığı adaylarının Şarap karnelerine bir göz atalım...
Fransız şarap dergisi “La Revue du Vin de France” son sayısında siyasi liderlerin eskisi kadar şarap içmediklerini yazdı.
Haberde, Sosyalist Parti cumhurbaşkanı adayı Segolene Royal’in sıkı bir şarap tutkunu olduğu vurgulanırken “Royal, sofra ve şarabın Fransız yaşam sanatının iki temel unsuru olduğunun farkında, misafirlerine başkanı olduğu Poitou bölgesinin şaraplarını sunuyor ve Bordeaux şaraplarını da çok seviyor. Sarkozy ise hiç şarap içmiyor, hatta ağzına koymayı bile reddediyor, fakat mecburiyetten ilgili gözüküyor. Seçimlerin ikinci turunda anahtar seömeni olan François Bayrou gençliğinde başına musallat olan kekeme’liğini şarap içerek giderdiğine inanıyor. Yeşiller adayı Dominique Voynet ise gerçek bir şarap ustası,” denildi.
YELTSİN’LE GÖRÜŞEN İLK GAZETECİYDİM
Dün Yeltsin öldü haberi düştüğünde Moskova temsilciliği yaptığım günlere, 19 Kasım 1990 a geri döndüm. Sovyetler Birliği’nin Gorbaçov’lu yıllarıydı. Akredite olduğum Kremlin’de şimdi her biri bağımsız birer Devlet olan dönemin 15 Cumhuriyet’inden, bazılarının başında kalpak, bazılarında bere, bir kısmının rengarenk giysiler ve yerel kıyafetler giyerek geldiği Halk Temsilcilerinin katıldığı toplantıları büyük bir ilgiyle izlerdim.
Komünizm döneminde Kremlin’de herhangi bir yabancı dille soru sorduğumuzda yüzümüze bile bakmadan geçerlerdi. Bu nedenle yine Kremlin’deki toplantıların birinin bitiminde Rusça tercümanım Cafer Abbasov aracılığıyla Yeltsin’le ayakta konuşma fırsatı buldum. Gorbaçov’la neden devamlı takıştığını sordum. Yeltsin, Reformların yavaş yürüdüğünü, Pazar ekonomisine hızla geçilmesi gerektiğini belirterek isteklerini “Cumhuriyet ile Merkezin iktidarı nasıl paylaşacakları tespit edilmeli, fiyatlar üzerindeki denetim kalkmalı, kendi parasını kullanan bir Rusya olmalı” diye sıralamıştı. Daha sonra 1991 de darbe ile devrilen Gorbaçov’un yerini aldı ancak Sovyetler dağıldı, Rusya Federasyonu da Putin başa geçinceye kadar Komünizmden Pazar ekonomisine geçişte büyük sancılar yaşadı.
Dün haberi okurken bu olayı yeniden yaşadım ve o dönemden bir kesiti sizinle payaşmak istedim. Toprağı bol olsun…