Güncelleme Tarihi:
Washington, Türkiye’deki konsolosluk personelinin güvenliğine ve işlerini yaparken tutuklanmayacaklarına yönelik teminatlar istiyor. Başkan Yardımcısı Mike Pence’in FETÖ davasından tutuklu Amerikalı pastör Andrew Brunson’ın serbest bırakılması için bastıracağına da kesin gözüyle bakılıyor.
ABD’li yetkilinin tespitleri
Binali Yıldırım’ın ziyaretine günler kala Washington merkezli Türk düşünce kuruluşu SETA DC tarafından düzenlenen Türk-Amerikan ilişkileri panelinde iki ülke arasındaki gerilim masaya yatırıldı. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın siyaset planlama ekibinde Türkiye dosyasına bakan kıdemli askeri danışman Albay Richard Outzen, vize krizinden ziyade ‘yapısal sorun’ olarak tanımladığı PYD ve Gülen dosyalarına odaklandı. Outzen’e göre ilişkilerin düzlüğe çıkması uzun zaman alacak. ‘Dışişleri adına konuşmuyorum şahsi tespitlerimi paylaşıyorum’ dese de Outzen’in tespitleri ABD’nin kilit kurumlarında son dönemde Türkiye’ye bakışı özetler nitelikteydi. Outzen’in tespitleri şöyle:
Bu ilişki hiçbir zaman kolay olmadı
- Bugün Türk-Amerikan ilişkilerine dair iyimser olmak kolay değil ama daha önce de kötü zamanlardan geçtik ve atlattık. Ülkelerimiz arasındaki ilişki hiçbir zaman kolay ya da şevkli olmadı. Biz çok farklı iki siyasi ve stratejik kültürden geliyoruz. Soğuk Savaş döneminde bu ilişki çok önemliydi ancak o zaman dahi Türkiye’deki Amerikan askeri varlığı halk arasında çok kabul gören bir şey değildi.
1975’teki gibi dibe vurmadık
- İki taraf arasında derin güvensizlikler ve şüphelerin nüksettiği pek çok olay yaşadık. Ama yakın zamanda 1974-1975 dönemindekine yakın bir dibe vuruş olmadı. Hatırlayacaksınız Türkiye’nin Kıbrıs’a yönelik operasyonun ardından ABD Kongresi askeri ambargo uyguladı. Karşılığında da Türkiye ülkedeki Amerikan askerlerini gönderdi. Askeri ilişkiler 1978’e kadar üç yıl askıya alındı. Oysa bugün askeri alandaki ilişkiler normal bir şekilde işliyor. Siyasi alanda kilitlenme olsa da askerden askere ilişkiler iyi.
Bana göre Türk-Amerikan ilişkilerinde bugün iki yapısal sorunla karşı karşıyayız. Yapısal sorunların birincisi 15 Temmuz darbe teşebbüsü ve Gülen etrafında gelişen konular. Türkler Gülen Hareketi’nin Türk ordusu ve diğer devlet kurumları içinde oluşturduğu paralel bir emir komuta zincirinin 2016’daki başarısız darbe girişiminin belkemiğini oluşturduğuna inanıyor. Hareketin liderinin bilgisi ve onayı olmamasının imkansız olduğunu savunuyorlar. ABD perspektifinden durum biraz daha farklı; mesele daha çok demokratik normlarla ilgili.
Pek çok Amerikalı darbe girişimini bir suç olarak görüyor, şiddet yanlısı ve olumsuz buluyor, ancak bunun hukuk sınırları içinde cezalandırılmasından yana. Amerika açısından adaletin ne şekilde yerine getirildiği adaletin yerine getirilmesinden daha önemli. Temel hakların kullanımına ve mahkeme süreçlerine ilişkin endişe ve zorluklar Amerikalıların kafasında çok daha fazla ağır basıyor. Olağanüstü hal, tutuklamalar, basın ve sivil toplum üzerindeki kısıtlamalar, başkanlık gücünün pekiştirilmesi ehemmiyet arz eden şeyler olarak görülüyor.
YPG’ye ideolojik sempatimiz yok
- İlişkilerdeki ikinci yapısal sorun ise PKK ile Suriye düzlemindeki karmaşık konular. Türkiye açısından burada tablo çok net görünüyor; ABD tarafından terörist ilan edilmiş bir grubun bir kolunu silahlandırmak Türkiye’yi zayıflatıp istikrarsızlaştırmaya dönük bir girişim. Oysa ABD, YPG/PYD ile işbirliğinin geçici ve taktiksel olduğunu söyledi. Bu Türk tarafını tatmin etmiyorsa da gerçek bu. Türk halkı içinde bu gruplara ideolojik sempati beslemediğimizi düşünenler varsa bilsinler ki bu doğru değil. Ama şu da bir gerçek; Amerikalı gözlemcilerin çoğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) DEAŞ ile mücadelede oynadığı rolü sadece faydalı görmüyor, aynı zamanda takdir ediyor. Türk tarafı ise DEAŞ ile mücadeleye odaklanma boyutunun ABD açısından önemini kaçırıyor. Şu anda Suriye’de orta ve uzun vadede nasıl bir strateji izlenmesine dair önemli tartışmalar var. Ama doğrusunu söylemek gerekirse bu epey bir zaman alacak.
Güvene dayalı diyalog zedelendi
- Bu iki alanda iki taraf arasında var olan kökleşmiş görüş ayrılıklarının yakın zamanda değişebileceğini görmüyorum. Bu da ilişkileri kötü bir noktaya sürükleyebilir. Bu kötü haber. Var olan sorunların üzerine bir de son dönemde Türk-Amerikan ilişkilerindeki güvene dayalı diyalog epey zedelendi.
Demokratik ve Batı’ya dönük bir Türkiye
- ABD için önemi olan demokratik ve yönelimi Batı’ya doğru olan bir Türkiye. Jeo-stratejik olarak çıkarlarımızın ise örtüştüğünü düşünüyorum. Türkiye de ABD de İran’ın hegemonyasındaki bir Ortadoğu görmek istemiyor. Türkiye de ABD de Suriye’nin parçalanmasını istemiyor. İşleyen bir Suriye devletine dönülmesi şart ancak bu devleti yöneten Beşar Esad olmamalı.
- Eğer bahsettiğim yapısal sorunlardan orta vadede kurtulabilirsek ve bu süreçte ekonomik ilişkilerle insandan insana ilişkilerde iyi hikayeler yaratabilirsek işler değişebilir. Tabii insandan insana ilişkiyi geliştirebilmemiz için önce vize meselesinin çözülmesi lazım. Umarım yakın zamanda bu krizi aşabiliriz. Şu anda geçici ve dönemsel gerilimin çok yüksek olduğunu kabul etmek zorundayız. Ancak bu tür dönemler Türk-Amerikan ilişkilerinde daha önce de yaşandı, bu da geçecek. Biliyorum fazla iyimser bir mesaj veremiyorum ama gerçekçi bir tespiti sizinle paylaşıyorum.
SON 24 SAATTE NE OLDU?