Güncelleme Tarihi:
''Uluslararası Kadın Günü '' anma maksadıyla düzenlenen bir panel toplantısında Türkiye'de kadın yaşamının siyasi, sosyo-ekonomik ve kültürel boyutları ele alındı.
Cambridge Üniversitesi'de doktora eğitimi gören, halen New York Üniversitesi'nde konuk uzman olarak görev yapan Ayça Alemdaroğlu'nun yönettiği panelde Diba Nigar Göksel Van'ın bir köyünde namus cinayetine ramak kala kurtarılan 22 yaşındaki Songül A.'nın başından geçenleri anlattı: ''Özalp bölgesinde Kürt köyü Hacıkışlak'ta yaşayan Songül kocası Mehmet mevsim işçisi olarak çalışırken komşu Hüseyin tarafından tecavüze uğradı ve hamile kaldı. Songül'un kocasının akrabası Bahattin hamile kadını ambarda bağlayıp iki gün işkence yaptı. Namus cinayeti tartışılırken köyün yaşlılar meclisi toplanıp iki aile arasında kan davasına önlemek amacıyla Hüseyin'in 16 yaşındaki kızı ile Mehmet'in evlenmesini kararlaştırdı.
Dedikoduların yayılması üzerine Songül'ün öldürülmesi tekrar tartışılırken erkek kardeşi Songül'ü Özalp ilçesinde bir avukata götürdü. Olaya savcılık el koydu, jandarmalar hamile kadın ailesine teslim etti. Ama Songül'ün hayatı tehlikeye düşmüştü. Zozan Özgökce adlı bir aktivist Songül'ün başından geçenleri öğrenip harekete geçti. Aynı bölgede tecavüze uğrayıp çocuk doğurduktan sonra savcılığın korumaya almayı reddettiği bir genç kız, erkek kardeşi tarafından namus cinayetinin kurbanı olduğunu dikkate alarak yetkililerle temas etti.
Güvenlik birimleri Songül'ü korumaya yanaşmadılar. Özgökçe bölgede namus cinayetleri hakkında belgesel hazırlayan gazeteci Fatih Çekirge ile temas etti, yardımını istedi. Çekirge aynı akşam canlı yayından Van Valisi'ne ''Görelim bakalım, devlet gerçekten var mı?'' diye seslendi. O gece Songül ile tecavüzcünün kızını jandarma korumaya aldı. Şimdi bu iki kadın ayrı yerlerde kimlikleri değiştirlmiş, sığınma evlerinde yaşıyorlar.
TÜRBAN ANA SORUN DEĞİL
''Türkiye'de Cinsiyet ve Güç'' başlıklı panelde Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Merkezi Doçenti Dr. Selma Acuner, Türkiye ve çoğu ülkelerde cinsiyet eşitliğinin demokratikleşme sürecinde temel ilke olarak tanındığını vurguladı.
''Kadın-erkek eşitliği kağıt üzerinde iyi görünüyor ama Türk kadınları işkence, taşlanma, dehşet ve yoksulluk istemiyor. Herkes demokrasi, demokrasi diyor, sonunda politikalar işin içine giriyor.'' diyen Dr. Acuner şöyle ekledi: ''Resmi istastiklere göre Türkiye'de şiddet oranı yüzde 7. Gerçek istatistiklerde bu oranı 10, 15'le çarpılması gerektiği ortaya çıkıyor. Kadınlarımızın işgücünde yer alma oranı yüzde 25.4. Bu rakam Avrupa Birliği ülkelerinde en düşük oranı temsil ediyor. Ülkede modernleşme eşitsizlik getirdi. Öte yandan doktor, avukat, öğretim üyesi gibi akademisyen düzeyde kadın oranı ülkemizde yüzde 40 oranında. Bu rakam Avrupa ülkelerinin en üstünde.''
'' Kadın haklarının hududu yok. Kadınlar erkek hakimiyetinde bir toplumda yaşıyorlar.'' dedikten sonra türban konusunu eleştirdi: ''Türkiye'de ana sorun türban. Türban konusunun çözümünü kadınlara bırakmak lazım. Politikacılar aradan çekilsinler, türbanlı, türbansız kadınlar bir araya gelip çözsünler bu sorunu. Türkiye'de sefalet içinde yaşayan kadın ve çocukların oranı yüzde 70. Türkiye bu sorunu halletmeli, türbandan önce. Esas sorunumuz sefalete çözüm getirmek.''
Türkiye'de 2000-2005 yılları arasında 1,091 kadın namuz cinayetlerind kurban gittiler.''
Nigar Göksel Van kadınlarının yüzde 82'sinin aile içi şiddete maruz kaldığını, İstanbul'un Ümraniye kesimindeki kadınların yüzde 44'ünün sokağa çıkmak için izin aldıklarını da söyledi.