Güncelleme Tarihi:
Bundan tam 50 yıl önce, 7 Ocak 1972’de Hawaii'nin başkenti Honolulu, korkunç bir cinayetle sarsıldı. Nancy Elaine Anderson ismindeki genç bir kadın Waikiki sahilinde bulunan dairesinin banyosunda ölü bulundu. Cinayet ihbarı alan ve olay yerine giden dedektifler karşılaştıkları manzara karşısında neye uğradığını şaşırdı. Anderson, 63 yerinden bıçaklanmıştı.
Suç mahalini inceleyen güvenlik güçleri, kendilerini katile götürecek en ufak bir delile dahi rastlayamayınca, cinayetin profesyonel ve serin kanlı bir kişi tarafından işlendiğini düşündü. Görgü tanıklarının ifadelerine başvuran dedektifler, ustalıkla işlenen bu cinayet sonrasında katilin neye benzediği ve Anderson ile ilişkisi olup olmadığı gibi hayati bilgileri elde edemeyince, davanın çıkmaza gireceğini anladı.
Genç kızın 63 yerinden bıçaklanarak öldürülmesine rağmen katilin hiçbir delil bırakmamış olması kusursuz bir cinayet olarak görülse de cinayetin düğümü nerede çözüldü? Sır perdesi 50 yıl sonra nasıl aydınlatıldı?
KALBE İNDİRİLEN ÜÇ BIÇAK DARBESİYLE ÖLDÜRÜLDÜ
Ekim 1971'de ABD’nin Michigan eyaletinden Hawaii'ye taşınan ve bir popüler bir fast-food restoranında çalışmaya başlayan Anderson, öldüğünde 19 yaşındaydı. Herhangi bir düşmanı bulunmayan, kendi halindeki genç bir kadının katili kim olabilirdi?
Cinayet mahalinde herhangi bir delile rastlanmaması üzerine savcılık basit bir çıkarımla Anderson’ın kendisini öldürüp öldürmediği sorusu üzerinde durdu. Güvenlik güçleri ise bunun mümkün olmadığını açıkladı.
Çünkü ilk yapılan incelemelerde, Anderson'ın boyun, göğüs, mide, sırt, yanlar ve her iki kolda bıçak yaraları belirgindi. Anderson, katilden kurtulabilmek için çok uğraştığı açıktı. Kendini savunmak için bacaklarını ve ellerini kullanmış, bu nedenle belirgin savunma yaraları almıştı. Bu da intihar ihtimallerini sıfıra indirdi.
Bu sonuca bir de otopsi sunucu eklendi. 63 yerinden bıçaklanan genç kadının ölümüne neden olan "öldürücü darbelerinin" kalbe indirilen üç bıçak yarası olduğu tespit edilmişti. Yapılan incelemelerde tecavüz izine ise rastlanmadı. 19 yaşındaki Anderson’ın kanında yapılan uyuşturucu testi de negatif çıkmıştı.
POLİS, CİNAYET SAATİNİ ADIM ADIM TAKİP ETTİ
Polis tek tek olası şüpheliler üzerinde durmaya başladı. İlk önce Anderson’ın eski erkek arkadaşından şüphe edildi. Ardından, kapı kapı dolaşarak bıçak satan bir pazarlamacının o gün Anderson’ın kapısını çaldığı ileri sürüldü ve cinayeti de yine bu kişinin işlediği iddia edildi. Fakat ortada net bir delil yoktu.
Öncelikle pazarlamacıdan alınan parmak izi, cinayet mahallindeki izlerle örtüşmedi. Ardından yalan makinesine bağlanarak ifadesi alındı. Pazarlamacı cinayetin işlendiği gün saat 13.30 veya 13.45 arasında satış turlarına başladığını ileri sürdü.
Kurbanın evine 14.30’da geldiğinde kapıyı, genç kadının ev arkadaşının açtığını belirtti. Pazarlamacı satış gerçekleşmeyince de kısa süre sonra evden ayrıldıklarını söyledi. Polis tarafından toplanan kısıtlı bilgiye göre, satıcıların verdiği ifadeler tutarlıydı.
İncelemeler derinleştirildiğinde Anderson'ın aynı saatlerde Bank of Hawaii’ye gittiği ve hesap açtırdığı ortaya çıktı. İşlemi gerçekleştiren veznedar, Anderson'ın bankaya 14.15 ile 15.00 arasında bir zaman diliminde geldiğini tahmin etti.
Anderson'ın bankadan eve doğru yürüdüğü zamanı da göz önünde bulunduran polis, cinayetin muhtemelen 15.10 ile 17.15 arasında gerçekleştiğini belirledi. Anderson’un geldiğini duymayan ve o sırada uykuda olan ev arkadaşının, kurbanın cesedini banyoda bulmasıyla polisi araması bir oldu. Yetkililer, gelen çağrının 17.29’da yapıldığını kaydetti.
‘RENO NEVADA’, ‘KOVBOY’, ‘FRANSIZ’ VE ‘DETROİTLİ DOSTUM’
Anderson’ın ev arkadaşı Jody Spooner'ın, polise verdiği ifadede, Anderson’ın yabancılara karşı fazla arkadaş canlısı olduğunu söylemesi, genç kadının profilini çıkartan polis için oldukça önemli bir ayrıntıydı. Polis kayıtlarına geçen ifadede Spooner, “O kendi güvenliğini fazla düşünmeyen biriydi. Sokakta karşılaştığı herkesle konuşabilir, samimi olabilirdi” dedi.
Spooner’ın erkek arkadaşı Kim Weaver ise Anderson'ın tanıdığı erkeklere lakap taktığını, bu nedenle onların gerçek isimlerini hiçbir zaman öğrenemediğini söyledi.
Polis, Weaver’dan erkeklere takılan lakapların ne olduğunu sordu. Weaver’ın ifadesi sırasında verdiği “Reno Nevada”; “Kovboy”; “Fransız” ve “Detroitli Dostum” isimleri dikkat çekiciydi.
“Reno Nevada” lakaplı kişinin kimliğini tespit eden dedektifler, bu kişinin William Menor olduğunu ortaya çıkarttı. Fakat, Menor’un masum olduğu kısa sürece anlaşıldı.
Menor Anderson ile çıktığını ancak onun dairesine gitmediğini ve onunla herhangi bir cinsel yakınlık kurmadığını söyledi. Menor, Anderson ile plajda tanıştığını ve düzenli olarak plajda karşılaştığını açıkladı.
'MAFYA ÜYELERİYLE MEKÂNDAN ÇIKTI'
Anderson'ın başka erkeklerle samiyken gördüğünü söyleyen Menor, erkeklerin isimlerini bilmediğini de ekledi. Ayrıca Menor'ın ifadesindeki, “Anderson, harika bir kişiliği olan çok hoş bir kadındı. Ancak yabancılara karşı biraz fazla arkadaş canlısıydı” tespiti Spooner'ın ifadesiyle örtüşüyordu.
Anderson, Spooner ve Weaver’ın ortak arkadaşları Richard Hacker ise polise verdiği ifadede dikkat çekici ayrıntılara yer vermişti.
Hacker, “Eve tuhaf görünüşlü adamlarla geliyordu. Ve yine tuhaf görünüşlü birkaç adamla evden çıktığını görmüştüm” dedi. Fakat, Hacker da bu kişilerin kim olduğunu bilmiyordu.
Anderson'ın iş arkadaşları bu kişileri daha net bir şekilde tarif ettiğinde, polisin eline somut bir veri geçmişti. Dedektiflerin sorularını yanıtlayan iki çalışan, Anderson'ın "Mafya üyesi"ne benzeyen tiplerle mekândan çıktığını gördüğünü söyledi.
İLK DELİL YANGIN MERDİVENİNDE BULUNDU
Cinayetin üzerinden beş yıl geçmişti. Bir gün ansızın cinayetin işlendiği binanın yangın merdiveni girişinde kanlı bir havlu bulundu. Yeni delil üzerine 1976 yılında dosyayı yeniden açan dedektifler, havludaki DNA’yı incelemeye aldı.
Fakat, şüphelilerden alınan DNA’lar ile havlunun üzerinden çıkan DNA örtüşmüyordu. Dedektifler olayların üzerinden defalarca geçseler de, eldeki DNA ile eşleşen bir şüpheli ortaya çıkmamıştı.
Dosya, kapatılmadan rafa kaldırıldı. Ta ki, 2021 yılına kadar… Davadaki ilk gerçek kırılma geçtiğimiz yıl yaşandı. İsimsiz bir ihbar alan polis, 50 yıl önce faili meçhul olarak bırakılan dosyayı tozlu raflardan indirdi.
2021 YILINDA GELEN İSİMSİZ İHBAR SONRASI GEÇTİĞİMİZ AY TUTUKLANDI
İhbar telefonunda, Nancy Elaine Anderson cinayetini Nevada’nın Reno şehrine taşınmadan önce Hawaii'de avukatlık yapan ve daha sonra eski Başsavcı Yardımcısı olan Tudor Chirila Jr.'in işlediği iddia edildi.
2021 yılının mart ayında polis, 1976’da suç mahallinde bulduğu DNA örneği ile Tudor Chirila Jr.’ın Kaliforniya’nın Newport Sahilinde yaşayan biyolojik oğlu John Chirila’dan aldığı örneği karşı karşıya getirdi.
Yapılan inceleme sonucunda John Chirila'ın babası eski Başsavcı Yardımcısı Tudor Chirila’nın DNA’sının havludan çıkan sonuçla belli noktalarda eşleştiği görüldü. Bunun üzerine, 6 Eylül'de Nevada polisi bir arama emri çıkartarak, 77 yaşındaki Tudor Chirila'dan DNA örneği aldı.
Sonuçlar kusursuzdu ve aranan katil bulunmuştu. Polis ekipleri Tudor Chirila’nın evinin kapısına dayanmıştı ki, 77 yaşındaki yaşlı adamın intihar etmek üzere olduğunu anladı. Bunun üzerine hızla eve giren güvenlik güçleri, Tudor Chirila'ı kıskıvrak yakaladı.
77 yaşında mahkeme karşısına çıkan Chirila geçtiğimiz haftalarda planlayarak cinayet işleme suçundan mahkum edildi.
CHİRİLA’NIN SUÇ MASKESİ
Polis, Tudor Chirila’ı tutuklayarak Reno'daki ilçe hapishanesine gönderdi. Mahkemede Tudor Chirila’nın karanlık geçmişi tek tek ortaya çıkıyordu. 1971 yılında Hawaii Üniversitesi'nde lisansüstü eğitimini tamamlayan Chirila'nın Nevada’ya taşındıktan sonra bazı organize suç gruplarıyla temas kurduğu tespit edildi.
Chirila, 1988 yılında kara para aklama suçlarıyla anılacak Joe Conforte'un sahibi olduğu AGE şirketinin başkan yardımcılığı görevini üstlendi. Daha sonraki yıllarda, Carson City ve Lake Tahoe bölgesinde uzun süre avukatlık yapan Chirila, 1994’te Nevada Başsavcı Yardımcısı görevini yürütürken, Yüksek Mahkeme üyeliği için aday olmuş fakat seçimi kaybetmiş bir isimdi.
Geçmişteki korkunç cinayetini ustalıkla gizleyen Chirila’nin maskesi, 50 yıl sonra yetkililerin uzun, dolambaçlı ve zorlu bir yolu izlemesiyle indirilmiş oldu.