Güncelleme Tarihi:
Zirveyle ilgili planlarınız 15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminden ne ölçüde etkilendi?
- Darbe girişimi bizi iki açıdan etkiledi. Öncelikle ulusal tarihinizdeki bu devasa ölçekteki zorlu süreçte, Türkiye’deki dostlarımızı, kendilerine ve ülkenize olan bağlılığımızın sürdüğü konusunda temin etmek istedik. Dünyanın büyük bölümü bu olayın ve sonrasında yaşananların ne kadar travmatik olduğunu anlamıyor. İkincisi de, ülke içindeki koşulların olabilecek en iyi katılımcıları çekecek noktada olmasını temin etmek zorundaydık. Türk ve Amerikan hükümetlerinin, zirveyi yapmamız yönündeki telkinleri bizi cesaretlendirdi. Ancak yine de daha yüksek ve kalifiye bir katılım sağlamak için kasımdan, nisanın son haftasına erteledik.
Zirvede gözler Erdoğan’da olacak
Bu zamanlamada Türkiye’deki başkanlık referandumunun tarihi de bir rol oynadı mı?
- Zirvenin referandumun hemen arkasına denk gelmesi tamamen tesadüf. Kasım ayında zirveyi nisana ertelerken bunu kestirmemiz mümkün değildi. Ancak referandum tarihi ortaya çıktıktan sonra zirvenin 16 Nisan’ın sonrasına denk gelmesine dikkat ettik. Zira Türk hükümeti referandum hazırlıklarıyla o kadar meşgulken, bölgesel enerji, güvenlik ve ekonomiye odaklanma hedefini yerine getirmek çok zor olacaktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, açılış konuşmasını yapacak. Kendisinin referandumdan sonra hem bölgesel ve uluslararası anlamda hem de Türk-Amerikan ilişkileri anlamında izlenecek yolu konuşmak için, transatlantik ilişkiler açısından önde gelen bu platformu seçmesinden ötürü çok memnunuz.
Takip etmişsinizdir; ana muhalefet partisi CHP usulsüzlük iddiaları nedeniyle seçim sonucunu meşru kabul etmedi. AGİT, ön değerlendirmesinde, eşit bir yarış için şartların olmadığı tespitine yer verdi. Bu atmosfer zirveyi etkiler mi sizce?
- İç siyaset daima bir rol oynar ancak bu bizim çalışmamızın odak noktası değil. Hiç şüphesiz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’nin bölge ve ötesindeki rolüne yönelik vizyonunu ortaya koyacağı konuşma, zirveye uluslararası ilgiyi artıracaktır. Bizim toplantımız, Türk iç siyasetine odaklanmak için tasarlanmış bir format değil ama eminim ki bu sene delegelerimiz arasında bu anayasa değişikliğinin Türkiye’nin liderlik önceliklerini komşularıyla, Avrupa ve ABD ile ilişkilerini nasıl etkileyeceğine dönük bir merak olacaktır. Bizim açımızdan temel soru şu; ortakları olarak bizler demokratik değerlere, bireysel haklara ve hukukun üstünlüğüne dayalı daha iyi ve güvenli bir Türkiye için nasıl yapıcı katkıda bulunabiliriz?
Washington ve Brüksel’de sizin alanınızda çalışan pek çok meslektaşınız, yeni başkanlık sisteminin Türkiye’nin öngörülebilirliği ve istikrarına zarar vereceği görüşünde. Gücün tek bir liderin elinde toplanmasının demokrasinin kalitesi açısından yaratabileceği sorunlardan endişeliler. Bu endişeleri paylaşıyor musunuz?
- Biliyorsunuz Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı eleştirenler, kendisinin ülkeyi daha az demokratik bir yöne sürüklediğini ve referandumun da bunu hızlandıracağını ileri sürüyor. Destekçileri ise daha güvenli bir ortam için Erdoğan’ın elinin güçlü olması gerektiğine inanıyor. Pek çok ülkenin ya seçim yapmadığı ya da yüzde 90 almak için tasarlanmış suni seçimler yaptığı bir bölgede, bu referandumdan evet-hayır için bu kadar yakın bir sonuç çıkması, Türkiye’nin Müslüman dünyaya demokratik ve laik bir model olabileceği yönündeki umutların altını çizen bir şey.
Amerikan yönetimindeki hava şu: 15 Temmuz’a Gülenciler komuta etti
Zirve hazırlıkları için heyetinizle yaptığınız Türkiye ziyaretinde üst düzey görüşmeleriniz oldu. Fethullah Gülen’in ve teşkilatının 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğuna kişisel olarak ikna oldunuz mu?
- Bu alanda uzman değilim ama Amerikan hükümetindeki uzmanlarla yaptığım görüşmelerde aldığım hava şu; ABD’de üst düzey çevrelerde Fethullah Gülen’in kendisi darbe girişimine komuta etmediyse bile Gülenciler komuta etti şeklinde bir anlayış var. Amerikan tarafından bir süredir duyduğum bu. Bu söylediğiniz, Gülen meselesinde Amerikan yönetiminde hâkim olan genel kanaat mi? - Bu benim Amerikan yönetiminde Türkiye’yi yakından takip edenlerden edindiğim izlenim. Darbe girişimi sonrasında devlet içinde yapılan temizliğin orantısız mı yoksa yetersiz mi olduğu hal, bir tartışma konusu. Ama Türkiye hükümetinin 15 Temmuz darbe girişiminin Gülen’in talimatıyla yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusunun meşru olduğu konusunda bir şüphe yok. En azından benim üst düzey çevrelerden duyduğum bu.
Trump yönetimi olgunlaşmaya başladı, Suriye’de savaşı derinleştirmez
ABD, İdlib’de kimyasal silah kullanan Esad rejimine Tomahawk füzeleriyle karşılık verince, acaba Başkan Trump Suriye’de topyekûn bir savaşa mı hazırlanıyor sorusu gündeme geldi. Sizce böyle bir ihtimal var mı?
- Son iki hafta Trump yönetimi açısından dönüm noktası oldu. Yönetimin olgunlaşmaya başladığının emareleri belirdi. Uluslararası güvenlik konularında son derece profesyonel kabine üyeleri, Başkan Trump üzerinde daha etkili olmaya başladı. Bu isimlerin başında Savunma Bakanı Mattis, Dışişleri Bakanı Tillerson ve Ulusal Güvenlik Danışmanı McMaster var. Kimyasal silah kullanımına verilen tepki sayesinde, Trump yönetiminin, barışçıl çözümde elinin güçlendiğini düşünüyorum. Diplomatik çözümü zorlayacak daha ileri askeri adımlar atabilirler.