Güncelleme Tarihi:
Daha sonraki yıllarda İspanya, Yunanistan, Türkiye, Fas, Portekiz,
Almanya’ya gelen bu işçilere o zamanlar gastarbeiter (misafir işçi) deniyordu.
İşte önceki hafta Berlin’deki başbakanlık binasında Almanya’da 60 Yıl Gastarbeiter adı altında bir etkinlik düzenlendi.
Başbakan Angela Merkel de oradaydı.
Ama ev sahibi bir gastarbeiter kızı olan Federal Hükümetin Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Aydan Özoğuz’du.
Almanya’nın çeşitli kesimlerinden gelen davetliler arasında ilk nesil gastarbeiterler, onların çocukları ve torunları da vardı.
Artık çoğu Alman vatandaşıydı onların.
Yani onlar artık buralıydı.
* * *
Başbakan Angela Merkel yaptığı konuşmasında, gece gündüz demeden zor koşullarda çalışan ve uzak oldukları sevdiklerinin özlemiyle yanıp tutuşan gastarbeiterlere, Almanya’nın minnettar olduğunu söyledi.
Almanya’nın bugünkü konumuna gelmesine, bugünkü refah düzeyine ulaşmasında bu insanların çok büyük bir katkısı olduğunun altını çizdi.
“Alman halkı adına teşekkür ediyorum hepsine, hepinize” dedi.
Devlet Bakanı Aydan Özoğuz da, o dönemlerde geçici gözüyle bakılan bu insanlara el uzatılmamasının, Almanca öğrenmeleri için çaba gösterilmemesinin, uyum sağlamaları için ciddi adımlar atılmamasının büyük bir eksiklik ve hata olduğunu söyledi.
Ama son dönemlerde önemli adımlar atılmasına rağmen bazı alanlarda hala ciddi sorunlar yaşandığını da gizlemedi.
* * *
Evet, bunları söyleyen ev sahibi konumundaki Aydan Özoğuz’du.
Kilisli olan anne-babası 1950’li yılların sonlarına doğru Almanya’ya gelmişler.
Hamburg’a yerleşip gıda sektöründe ticaretle uğraşmışlar.
Aydan Özoğuz da Hamburg’da dünyaya gelmiş.
Liseyi bitirdikten sonra İngiliz ve İspanyol Filolojisi okumuş.
Evet, işte başbakanlıkta düzenlenen bu etkinliğin ev sahibi bir gastarbeiter kızı Aydan Özoğuz’du.
Aydan Özoğuz’u 1990’lı yılların ortasında Körber Vakfı’nda proje yöneticiliği yaptığı dönemde tanıdım.
Sonra Hamburg Eyalet Parlamentosu’na Sosyal Demokrat Parti’den (SPD) milletvekili olarak girdi.
2001-2008 yılları arasında Eyalet Parlamentosu’nda göç politikası ağırlıklı görev yaptı.
2009 yılındaki genel seçimlerde de Federal Meclis milletvekili oldu.
2011 yılında SPD Genel Başkan Yardımcısı seçildi.
Merkel kabinesinde de 2013 yılında Federal Hükümetin Göç, Mülteciler ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev aldı.
Aydan Özoğuz’la farklı etkinliklerde bir araya geldim.
Söyleşiler de yaptım.
Bir keresinde kendisine “Küçükken aklınızdan politikacı olmak geçer miydi?” diye sormuştum.
“Daha ziyade televizyonda siyasetle ilgilenen gazeteciler gibi olmak isterdim. Özellikle dış politikayla ilgili programlar benim ilgimi çekerdi” yanıtını vermişti.
* * *
“Sizi politikaya ilgi duymaya yönlendiren olay veya olaylardan örnekler verebilir misiniz?” sorumu da şöyle yanıtlamıştı:
“Öncelikle göçmenler, yani kendim, ailem ve arkadaşlarım. Bunlar hakkında sürekli yanlış açıklamalar, yanlış yorumlar dinlemek beni zaman geçtikçe huzursuz etti. Ben uzun bir süre büyük bir vakfın Türkiye Projesi adındaki kültürel-siyasal çalışmalarından sorumluydum. Ve işim gereği Türkiye ve Almanya’dan çeşitli siyasetçileri bir araya getirerek onların tartışmalarını dinledim. Her toplantıda biraz daha fikirlerim olgunlaştı ve bir gün ‘Ben de kendi yorumlarımı ortaya koymak isterim’ düşüncesi beni siyasetle ilgilenmeye teşvik etti. Sonra eski Federal Çalışma Bakanı Olaf Scholz (Şimdi Hamburg Eyalet Başbakanı) bana direk olarak ‘Siyasete girmek istemez misin?’ diye sorduğunda tereddüt etmeden ve büyük bir heves ile parti çalışmalarıma başladım.”
“Niye SPD?” soruma da, “Bunun değişik nedenleri var. Mutlaka ailemin özellikle babamın siyasete bakışında ve annemin hayat felsefinden etkilendim. Kendi maddi ve manevi başarını her zaman yardıma ihtiyacı olan insanlarla paylaşacaksın. Bunu en çok sosyal demokrat felsefede buldum. Bence bu çağda artık yüzde yüz bir parti ile hemfikir olmak mümkün değil. Yani elbette içinde bulunduğunuz partiyle dahi fikir ayrılıklarına düşüyorsunuz ama benim için başka bir parti hiç bir zaman söz konusu değildi; Çünkü benim fikirlerime en yakın, yapısını en az eleştirebileceğim parti SPD idi” yanıtını vermişti.
* * *
27 Eylül 2009’da yapılan genel seçimlerde milletvekili olarak Federal Meclis’e girdiği kesinleştikten sonra anne-babasının, yakınlarının neler dediklerini de sormuştum.
“82 yaşındaki babam bütün akşam İstanbul’da bilgisayarın önünde oturup seçim sonuçlarını takip etmiş. Milletvekilliğim kesinleştiğinde çok sevinmiş ve elbette büyük gurur duymuş. Türkiye’deki gazeteler 5 Türk kökenlinin Federal Meclis’e girmesi ile ilgili haber yaptıklarında ise sülale içinde bir telefon trafiği yaşanmış, bütün aile birbirini aramış. Hatta soyadımı görenler arayıp ‘Bu sizin aileden mi?’ diye sormuşlar. Rahmetli annemin bunu görmesini çok isterdim. Kendisi bana her zaman büyük kuvvet ve destek verdi. Ne yazık ki, bu günleri bizimle yaşayamadı...” demişti.
“İlk kez Federal Meclis binasına girerken ne gibi duygular yaşadınız?” soruma da, “Yaklaşık yedi yıl milletvekili olduğum Hamburg Parlamentosu ile kıyaslanamaz. Bundestag (Federal Meclis) çok büyük, tarihi zengin bir parlamento. Burada alınan kararlar şu ya da bu şekilde dünyayı etkilemiş, halen de etkileyebiliyor. Bakalım benim bu yapıya nasıl bir katkım olacak? Galiba bu ilk düşüncelerimdi” yanıtını vermişti.
Tabii, “Sizce Almanya’nın göç ve göçmen politikasında neler değişmeli?” diye de sormuştum.
“İlk olarak bu opsiyon modeli (Almanya’da dünyaya gelen bazı göçmen kökenli çocukların 18-23 yaşları arasında tek vatandaşlıkta karar kılması) ucubesinin kalkması lazım. Yeni Göç Yasası yapıldığında CDU başka türlü kabul etmek istemiyordu. Bu zorunluluk bunu getirdi, hatta şöyle söyleyebilirim: Göç Yasası, Bundesrat’ta (Eyaletler Meclisi) bu olduğu şekilde bile neredeyse kabul edilmeyecekti. Ama artık yeter... (Nihayet yıllar sonra kaldırıldı) Bunun yanında bu toplumun tamamen birbirinden kopmasını istemiyorsak eğitim politikasının ciddi bir şekilde ele alınması lazım. Hiç bir gencin sokakta kalmaması ana hedef olmalı ve hayatını devam ettirebilmesi için hiç değilse asgari derecedeki eğitim ve geçinebileceği kadar para kazanmasının temini gerekmektedir. Çeşitli alanlarda bir sürü eksiklikler var. Ama düzeltilebilir. Dolayısıyla bu çalışmaların artırılması taraftarıyım” demişti.
* * *
“Federal Meclis’te Alman milletvekilisiniz. Kendinizi Alman mı, Türk mü, Türk kökenli Alman mı hissediyorsunuz?” soruma da hiç düşünmeden “Türk kökenli bir Alman tabii. Ben bir Hamburgluyum ve benim bütün hayatım, iyisiyle kötüsüyle yaşadığım çoğu anılarım buraya ait. Ama bugün beni kalkıp İstanbul- ki İstanbul’da sülalemizin büyük bölümü yaşıyor, o sebeple benim için özel bir kent- ya da Türkiye’de birçok şehre koyun gönül rahatlığı ile rahatsızlık duymadan yaşayabilirim. Yani burada büyümeme rağmen aile yapısı ve akrabalık ilişkilerimin sıkı olması Türk kültüründen kopmamamı sağladı” yanıtını vermişti.
Başbakanlıktaki etkinlikten sonra ayaküstü sohbet ettiğim Aydan Özoğuz mutluydu.
“Nerelerden nerelere geldik?” diyordu.
Gururluydu...