Güncelleme Tarihi:
Avrupalı Türk Demokratlar Birliği'nin (UETD) kuruluşunun 10'uncu yıldönümü etkinliğinin yapıldığı Lanxess Arena Spor Salonu'nda konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları:
“Sevgili kardeşlerim, Türkiye Cumhuriyeti’nin Almanya Federal Cumhuriyeti’nin değerli vatandaşları, değerli katılımcılar sizleri en kalbi duygularımla hasretle, muhabbetle selamlıyorum. Allah’ın selamı, rahmeti, bereketi hepimizin üzerine olsun. Üzerimdeki bir emaneti bugün bir kere daha sizlere emanetim sahiplerine teslim etmek istiyorum. Türkiye’nin sizlere selamı var. 77 milyon kardeşinizin sizlere selamı var. Türkiye’deki akrabalarınızın, dostlarınızın sizlere selamı var. Sanmayın ki sadece sizler gurbettesiniz. Bizler de gurbeti içimizde yaşıyoruz.”
“Üstad Necip Fazıl ne güzel söylemiş,
‘Dağda dolaşırken yakma kandili,
Fersiz gözlerimi dağlama gurbet!
Ne söylemez, akan suların dili,
Sessizlik içinde çağlama gurbet!
Titrek parmağınla tutup tığını.
Alnıma işleme kırışığını
Duvarda, emerek mum ışığını,
Bir veremli rengi bağlama gurbet
Gül büyütenlere mahsus hevesle,
Renk dertlerimi gözümde besle!
Yalnız, annem gibi, o ılık sesle,
İçimde dövünüp ağlama gurbet.’
Kardeşlerim sizler çok büyük çileler çektiniz. Sizler çok büyük sıkıntılara maruz kaldınız. Ama direndiniz, tahammül ettiniz, sabrettiniz. Gurbeti kendiniz için sılaya tahvil ettiniz. Şunu bilin ki millet olarak sizlere minnettarız. Milletçe herbirinizle gurur duyuyor, iftihar ediyoruz.”
"NASIL BİLİYORSA CEHENNEMİN YOLUNU?"
“Emeğinizle, alın terinizle 50 yılı geride bıraktığınız, onur ve gurur dolu bir 50 yıl bıraktığınız için her birinize teşekkür ediyorum. Rabbim sabrınızı, tahammülünüzü arttırsın. Rabbim hasretinizi hafifletsin diye dua ediyorum. Kardeşlerim geçen hafta Salı günü Manisa’mızın Soma ilçesinde elim bir facia yaşadık. 31 canımızı hakka uğurladık. Bizim hissettiğimiz acıyı sizler de burada hissettiniz. Sizlere Soma faciasının ardından verdiğiniz maddi destekler ve yaptığınız dualar için teşekkür ediyorum. Soma’dan 10 kişilik bir heyet ziyaretime gelmişti, onlarla oturduk dertleştik. Onlarla görüşmemin ardından sayın Merkel ile görüştüm. Federal Almanya Cumhuriyeti’ne başta sayın Merkel olmak üzere hepsine şükranlarımı ifade ediyorum. Soma’daki madenlerle ilgili geleceğe dönük neler yapabiliriz konuştuk. Rabbim 301 şehidimizin ruhunu muazzez etsin. Bu elim kazadaki ihmalleri mutlaka ortaya çıkaracak, hangi kademede olursa olsun hesabını mutlaka soracağız. Şu anda hem idari hem adli soruşturmalar devam ediyor. Şehitlerimizin ailelerine devlet olarak sahip çıkacak, acılarını hafifletmek için ne gerekiyorsa yapacağız. Şu an AFAD bu işle ilgili tek merkez olarak görevlendirilmiştir. Bu tür kazaların tekrarlanmaması için alınması gereken tüm tedbirleri alacağız. Bir gerçek var, biz orada bu elim faciayı yaşarken ülkemizin içinde bu ızdırabı duyamayanlar oldu. Bunlar Türkiye’nin büyük bir yekünü değildi aslında. Bunlar illegal örgütlerdi. Maalesef baktık ki ana muhalefetin bazı milletvekilleri de bunlarla birlikte bu eylemlere ortak oluyorlardı. Şurada İstanbul, Beyoğlu, Şişli, Okmeydanı’nda illegal eylemlere girdiler. Bir gencimiz orada, maalesef orada öldü. Ardından bir gencimiz daha öldü. Ölenlerden birinin kız kardeşi, ‘Siz bu eylemleri yapmasaydınız benim kardeşim ölmeyecekti’ dedi. Bakıyorsun hemen buraya yansıması olmuş. Burada bir kısım medya ve bazı örgütler ne yazık ki Soma faciasını kendileri için ranta dönüştürmek için Türkiye Başbakanı’na farklı şekillerde hakaretler ediyorlar. Bir tane kendini bilmez derginin attığı manşet manidardı. Şahsımı cehenneme gönderiyordu. Nasıl biliyorsa cehennemin yolunu?”
“17 ARALIK'TA 25 ARALIK'TA HOPLADINIZ OTURDUNUZ”
“İşin manidar olan yanı şu, ülkemdeki bazı medya ile bunların anında koordine olması çok anlamlıydı. Yarın Almanya’da Avrupa Parlamentosu ile ilgili seçimler var. Tayyip Erdoğan’a saldırmakla buradan farklı yerlere oy devşiremezsin. Veyahut da Türkiye’deki Gezi olaylarında, 17 Aralık’ta, 25 Aralık’ta hopladınız oturdunuz. Benim milletin size en güzel dersi 30 Mart’ta verdi. Kardeşlerim eğer demokrasiye inanıyorsak, sandıktan çıkan neticeye saygımız varsa o zaman Türk milletinin verdiği karara da saygınız olacak. Benim ülkemin halkının verdiği kararı bir yerlerin onaylamasına ihtiyacımız yok. Biz herhangi bir ülkedeki seçim sebebiyle oralara müdahale noktasına gidiyor muyuz? Yapmanız gereken Türk milletinin tercihine saygı duymaktır. Soma’da 301 şehidimizle alakalı bizim içimiz yanıyor, birileri de kalkıp burada onu suiistimal etmeye çalışıyor, aynı ülkemdeki gibi. Sizin bu oyunlarınız tutmaz. Biz dertliyiz be.
TAYYİP ERDOĞAN KÖMÜR OCAKLARININ HAVASINI BİLİR
Bunlar bizim o kömür ocaklarına giren kardeşlerime bidon kafalı dediler, göbeğini kaşıyan adam dediler. Şu anda Tayyip Erdoğan o kömür ocaklarının havasını bilir. Ben masada oturarak kömür ocağını tanımadım. Kömür ocağına indim. Kömür ocağının derinliklerinde 4-5 kilometre gittik, orada kömür çıkardım, kardeşlerimizle oturduk yemeğimizi yedik. Ama bunlar Boğaz’ın o güzel sularına bakarak demlenenlerden. Benim Enerji Bakanım da o ocaklara girdi. Siz kimlerle neyi değerlendiriyorsunuz ya. Batı bunu senin iyi anlaman lazım. Ülkemdekiler ne yazarsa yazsın 30 Mart’ta cevaplarını zaten aldılar. Bundan sonra da alacaklar. Şu anda hangi merasimi yaptık, hatimler, Kuran’larla Soma’yı andık. Ama diğerleri maalesef ortalığı terörize etmek suretiyle kan gölüne çevirdiler, iki gencimizi öldürdüler. Batı hala polisimize fatura kesmeye çalışıyor. Molotof kokteyliyle aracın camı kırılarak iki polisimiz yandı. Tedavideler. Bütün bu terör eylemlerine karşı ne yapacaktı bizim polisimiz. Emniyet amirini nasıl dövüyorlar televizyonlarda izlediniz. Ortada hiçbir şey yok. O semt benim semtim, çok iyi bilirim oraları. Başaramayacaklar, bu iş de çözülecek, ama öyle ama böyle. 10 yıl önce Avrupa’da sayıları 6 milyona yaklaşan Türklerin hakları için mücadele etmek üzere Avrupalı Türk Demokratlar Birliği kuruldu.”
ENTEGRASYONA ‘EVET’ ASİMİLASYONA ‘HAYIR’
“10. Kuruluş yıldönümünü idrak ettiğimiz Avrupalı Türk Demokratlar Birliği’nin kuruluşunda emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bundan sonra da başarılar diliyorum. Hacı Bektaş’ın dediği gibi bir oyacağız, iri olacağız, diri olacağız. Referansımız her zaman hukuk olacak, barış olacak, demokrasi olacak. Uyumu savunduk. Uyumlu bir toplum olmak üzere yürümeyi savunduk. Kendi öz kültüründen, öz dilinden taviz vermeden entegrasyonu teşvik etmeyi savunduk. Entegrasyona devam edeceğiz ama bunu bazı medya organizasyonları farklı yöne çekiyor. İnanıyorum ki entegrasyon noktasında sizler hiçbir zaman zorluk çıkarmadınız. Ama asimilasyon dersek, hayır. Ben yine aynısını söylüyorum. Çünkü biz dinimizden, dilimizden, kültürümüzden taviz veremeyiz.
2014 yılında 1. Dünya Savaşı’nın 100. Yıl dönümünü ifa ediyoruz. Hem Türkiye hem Almanya için önemli bir dönem. Osmanlı Cumhuriyeti ve Almanya pek çok cephede dedelerimiz savaştılar. Türk zabitlerinin yanında Alman subayları vardı. Biz Almanya ile aslında kader ortağı olduk. Sadece savaşlarda değil, 1960’larda yeniden inşa edilen Almanya’ya emeğimizle destek verdik. Sizin babalarınız buraya 67lı yıllarda geldiler. Burada o işin temellerini attılar. Sadece işçi olarak kalmadılar. Almanya’da 80 bin işletme açtınız, 40 milyar Euro ciroya ulaştınız, 400 bine yakın istihdam sağladınız. Siyasette de vazifeler üstlendiniz. Bakan olarak görev yapan Türkler oldu, milletvekillerimiz oldu, sanatta, sporda başarılara imza atan kardeşlerimiz oldu. Bu başarılarınız Almanya ile Türkiye’nin işbirliğine de katkı sağladı. İşte şimdi bakın G 20’de beraberiz Almanya ile. Çok daha enteresan bir şey söyleyeceğim, her yıl 4 milyon Alman turist Türkiye’yi tercih etti, hatta çok sayıda Alman turist Türkiye’ye yerleşti.
NATO’da, AGİT’de örnek bir işbirliği sergiliyoruz. Bu ilişkileri her alanda çok daha ilerilere taşıyacağız inşallah. Türkiye’de her fırsatta ifade ettiğim bir hususu burada hatırlatacağım, bizim babalarımız, dedelerimiz, bizler hep birlikte çok büyük acılar yaşadık, büyük badireler atlattık, beklentilerimiz, hep yok sayıldı. Kimliklerimiz, değerlerimiz hep hakir görüldü. Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni, başörtülü, sakallı, namaz kılıyor dediler. Maneviyatımızı yok saydılar. Hüngür hüngür okulların kapısında ağlayan anneler babalar bilirim. Üniversitede başörtüleri güvenlik görevlileri tarafından söküp alınan kızlarımızı bilirim. İşçisin sen işçi kal, yoksulsun sen yoksul kal dediler. Sen doktor olamazsın, avukat olamazsın kapıcı olabilirsin dediler. Sen parlamentoya giremezsin dediler. Ne dediler parlamentoda, ‘atın şu kadını dışarı’ dediler. Sorunların için mücadele verme dediler. Çok sevdiğimiz başbakanımız Merhum Adnan Menderes’i iktidardan indirdiler, idam ettiler. Kardeşlerim bu unutulur mu? Ama o kararı verenler unutuldu, onları kimse hatırlamıyor. Onlar da hesabı o büyük hesap gününde verecek. Ne zaman Anadolu’nun, milletin sesi yükseldiyse darbe yaptılar. İktidarları sınırladılar. Sandık her şey değildir diyerek milletin tercihleri önüne engel koydular. 12 yıl boyunca demokrasi, hukuk, milli irade için mücadele verdik.”
‘DARBE SENARYOLARI HAZIRLADILAR’
“Güzel ülkemizde darbe senaryoları hazırladılar, hepsini alt üst ettik. Çetelerle tehdit ettiler, terörle üzerimize geldiler, geri adım attılar. Size cumhurbaşkanı seçtirmeyiz dediler. Millete gittik, milletten güç aldık ve milli iradeyi Abdullah Gül kardeşimizi seçtirmek suretiyle tecelli ettirdik. Geçen yıl Gezi olayları dediler, ağacı yeşili bahane ederek Türkiye’nin istiklaline, büyümesine, istikrarına saldırdılar. Onlara da eyvallah demedik. 3 milyarı bulan fidan ve ağaç dikimiyle rekorlar kıran bir çevreci iktidar var. 17 Aralık’ta yolsuzluk kılıfı altında seçilmiş iktidara darbe yapmak istediler.
Bu arada bir de karşımıza Pensilvanya çıktı. Uluslararası çevrelerin maşası olanlar benim ülkemin istikbaline kastetti. Ülkesine ihanet etti. Türkiye’de kendi tercihlerini milletin üstünde göre elit bir zümre var. Alışmışlar millete tepeden bakmaya. Biz işte bu kibir abidelerine, millete tepeden bakan bu elitlere dur dedik. Bu ülkede biz de varız dedik. Biz milletiz dedik, 77 milyon bu ülkenin sahipleriyiz dedik. En önemlisi de kardeşlik dedik. 12 yıl boyunca tarihi nitelikli reformlar yaptık. Terör meselesini hamdolsun çözüm yoluna koyduk. Başörtüsünü sadece üniversitede değil kamuda dahi özgürlüğüne kavuşturduk. Artık benim başörtülü kızım okuluna gidebiliyor, devlet dairelerinde çalışabiliyor. Zaman zaman dışarıda da böyle kibir abidelerinin olduğunu görüyoruz. Türkiye’ye parmak sallamayı kendisine hak görenler var. Türkiye’nin büyümesini farklı şekillerde engellemeye, yavaşlatmaya çalışanlar var. Onlara da söylüyorum. Türkiye artık eski Türkiye değil. Türkiye o sizin bildiğiniz Türkiye değil artık. Köprünün altından çok sular geçti.”
“BU BÖLGEDE BU COĞRAFYADA BİZ DE VARIZ”
“Büyüme rakamlarımız henüz açıklanmadı ama yüzde 4 gibi olacak. Çalışıyoruz be, durmak yok yola devam dedik, devam ediyoruz. Bu bölgede, bu coğrafyada biz de varız. Unutmayın sene 2002, Türkiye’nin IMF’ye borcu neydi, 23,5 milyar dolar. O Gezi olayları oldu ya, 14 Mayıs’ta biz ne yaptık. Bu borcu sıfırladık, bitti. Merkez Bankamız’ın kasasında ne vardı, 27,5 milyar dolar vardı. Şimdi 130 milyar dolar var. Gezi eylemlerinin olduğunda adeta tavan yapmıştı, 134 milyar dolara çıkmıştı. Düştü, tekrar toparlanmaya başladı. Sevgili kardeşlerim bu kararlı yolculuğumuz devam edecek. Demokrasi, özgürlükler, hukuk bizim de hakkımız. Artık gündemi belirlenen bir Türkiye yok, gündem belirleyen bir Türkiye var. Kardeşlerim yeni Türkiye’yi artık herkes kabullenmek ve hazmetmek zorundadır. Hiç kimse, hiçbir uluslararası güç bize parmağını sallayarak istikamet çizemez, Türkiye’yi azarlayamaz, kendisine hak gördüğünü Türkiye’den esirgeyemez. Bütün engellemelere rağmen AB üyelik sürecinde reformlarını kararlılıkla yapan bir ülkeyiz. Türkiye içinde millete kibirle bakanlar ile kibirle bakanlar maalesef çok kirli bir ittifakın içindeler. Algı operasyonlarıyla iktidarı ve demokrasiyi zayıflatmak ve geçmişte olduğu gibi millete tahakküm etmek istiyorlar. Dikkat edin içeridekiler ne söylüyorsa dışarıdakiler de aynı şeyi söylüyor. İçeride çıkarları zedelendiği için yalan, iftira atan medya ile dışarıdaki işbirlikçileri aynı dili kullanıyor. Polis öldürmek, bekçi öldürmek, askere kurşun sıkmak, evrakta sahtecilik yapmak, terör örgütlerine üye olmak basın özgürlüğü müdür? Türkiye’de basın özgür değil söylemi üzerinden teröre katkı sağlıyorlar. Avrupa’nın neresinde bunlara müsamaha gösteriliyor.
ELİMDE HİPSİNİN BELGELERİ VAR
Elimde hepsinin belgeleri var, resimli belgeleri var, videoları var. Vakti geldiğinde onları da gösteririz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin kongresinde ana muhalefetin başkanı karşımdaydı, sen Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanına diktatör diyeceksin, sonra da konuşmaya devam edebileceksin. Ya diktatörün olduğu bir ülkede sen böyle konuşabilir misin? Recep Tayyip Erdoğan fanidir, vakti geldiğinde bir an bile erken ya da geç değil ölümü mutlaka tadacaktır. Ama Türkiye Cumhuriyeti kutlu yolculuğuna mutlaka devam edecek ve hedefleriyle buluşacaktır. Benim şahsın üzerinden millete operasyon çekmek isteyenler milletin kararlı duruşunu karşılarında bulacaklardır.”
“Biz iktidara manşetlerle gelmedik. İçeride ve dışarıda atılan manşetler de bize istikamet çizemeyecek, Türkiye’ye rota çizemeyecektir. Az önce TOBB demişim, Barolar Birliği olacaktı. Barolar Birliği de beni çok sever biliyorsunuz. Geçen onlarla da bir muhabbetimiz yok. Medyayla, sosyal medyayla ilgili uygulamalarımızı eleştirenlerin kendi yaptıklarına bakmalarını istiyoruz. Mısır’da darbeye darbe diyemeyenlerin Türkiye’de bir kısım emniyet ve yargı mensupları yoluyla yapılmak istenen darbe girişimini iyi okumalarını istiyorum. Mısır’daki idamlara niye susuyorsunuz? Bak hamile hanımlara bile idam kararı verdiler ya, Esma kızımızı kurşunlayarak şehit ettiler ya. Türkiye’de olanlarla ilgili ey Batı sesin çıkıyor da Mısır’da olanlarla ilgili niye sesin çıkmıyor? Hak neredeyse biz oradayız. Kim ne senaryo yazarsa yazsın, hangi provokasyonu hazırlarsa hazırlasın biz yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Tüm tuzakların önünde iki önemli tuzak vardır, bir halkın tuzağı, iki hakkın tuzağı. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.”