Oluşturulma Tarihi: Nisan 28, 2017 09:34
Almanya’nın başkenti Berlin’de Women 20 Summit (Kadın 20 Zirvesi) vardı hafta başında.
Dünya genelinde kadınların ekonomide güçlendirilmesi konusu işlendi iki gün boyunca.
Aslında bu Temmuz ayında
Almanya’nın Hamburg kentinde dünyanın en güçlü ekonomiye sahip ülkelerinin katılacağı G 20 Zirvesi öncesi düzenlenen geniş kapsamlı bir etkinlikti.
100’ün üzerinde ülkeden kadın temsilciler katıldı.
Hollanda Kraliçesi Maxima, Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Christine Lagarde, Kanada Dışişleri Bakanı Chrystia Freeland, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Devlet Başkanı Donald Trump’ın kızı ve ‘resmi danışmanı’ Ivanka Trump, Banc of America Başkan yardımcısı Anne Finucane’nın da aralarında bulunduğu siyaset ve ekonomi dünyasının önde gelen etkili kadınları vardı katılımcılar arasında.
Türkiye’den W 20 Zirvesi Başkanı Gülden Türktan da.
Tabii Almanya’nın ilk kadın Başbakanı Angela Merkel de.
Kadınların toplumsal alanın her alanında olduğu gibi ekonomide de nasıl güçlendirileceğine dair kafa yoruldu bu etkinlikte.
***
Aslında bu hiç de yeni bir şey değil.
Dünya genelinde yıllardır kadın-erkek eşitliğinin sağlanması gerektiği hem yazılıp çizilmekte hem de söylenmekte.
1948 yılında kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Deklarasyonu’nda kadın-erkek eşitliği yer almakta.
Kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için 1980 yılında tam 180 ülke bu deklarasyona imza atmış.
Avrupa Birliği’nde (AB) 1976 yılında kadın-erkek eşitliğinin gerçekleştirilmesi için imzalar atılmış.
Ama gerçek tabloya baktığımızda, bunların hepsinin kağıt üzerinde kaldığını görüyoruz.
Dünyanın çeşitli kesimlerinde aynı işi yapan kadınlara hala erkeklerden çok daha düşük saat ücreti ödenmektedir.
***
Almanya gibi kadın-erkek eşitliğine önem verilen bir sanayi ülkesinde, demokratik hukuk devletinde bile bu eşitsizlik yüzde 22’yi bulmaktadır.
Yani aynı işi yapan, aynı büroda çalışan kadınlar, erkeklerden yüzde 22 oranında daha az para almaktadır.
Almanya’da borsada işlem gören işletmelerin denetim kurullarında görev verilen kadın yönetici oranı yıllarca yerinde saydı.
Ne zaman ki hükümet, bunun gerçekleşmesi için yasa çıkardı ve 2015 yılında denetleme kurullarında en az yüzde 30 kadın oranı olması gerektiğini kararlaştırdı, ciddi bir artış yaşandı.
Her ne kadar bazı büyük işletmelerde bu oran hala yüzde 30’u bulmasa da yüzde 28’i geçti.
***
Politikada da öyle.
Dünyadaki bağımsız 193 ülkeye bakıyorum.
Erna Solberg (Norveç Başbakanı), Beata Szydlo (Polonya Başbakanı), Şeyh Hasina (Bangladeş Başbakanı), Kolinda Grabar-Kitaroviç (Hırvatistan Devlet Başkanı), Saara Kuugongelwa-Amadhila (Namibya Başbakanı), Ellen Johnson Sirleaf (Liberya Devlet Başkanı), Aung San Suu Kyi (Myanmar Başbakanı), Michelle Bachelet (Şili Devlet Başkanı), Dalia Grybauskaite (Litvanya Devlet Başkanı), Ameenah Gurib-Fakim (Mauritius Devlet Başkanı), Bidhya Devi Bhandari (Nepal Devlet Başkanı), Hilda Heine (Marshall Adaları Devlet Başkanı), Tsai Ing-wen (Tayvan Devlet Başkanı).
Tabii Almanya Başbakanı Angela Merkel de var.
Birleşik Krallık (İngiltere) Başbakanı Theresa May de.
Ama 193 ülkeden sadece 15’inin devlet başkanı veya başbakanı kadın.
***
Evet, yıllardır dünya genelinde kadın-erkek eşitliği sağlanması için söz veriliyor.
Güya mücadele de veriliyor.
Ama dünya hala kadın-erek eşitliğinden çok uzakta.
Yapılan projeksiyonlara göre böyle giderse, ancak 170 yıl sonra kadın-erkek eşitliği sadece kağıt üzerinde kalmayıp, gerçek olacak.
Bilmem kadınlar bu kadar uzun süre sabır gösterecekler mi?