Güncelleme Tarihi:
'PARA SURİYE DERİN HÜKUMETİNE GİDİYOR'
Ülkedeki tutukluların aileleri, memurlara yakınlarını ziyaret etmelerine izin vermeleri için veya serbest bırakılmalarını sağlamaları için rutin olarak rüşvet vermeye zorlanıyor.
1.200'den fazla eski mahkûm ve mahkûm yakınının ülkedeki cezaevleri ve tutuklulukla ilgili soruları cevaplamak için katıldığı ankete göre, söz konusu meblağlar bir hapishanede 10 milyon liraya kadar yükseliyor.
Sednaya Hapishanesi Tutuklular ve Kayıplar Derneği tarafından hazırlanan rapora göre gardiyanlar, hakimler, askerler ve bazı durumlarda aracılar, Esad rejiminin sürdürülmesi için büyük miktarlarda nakit para sağlayan yozlaşmış bir ağın parçası olarak rüşvet alıyorlar.
Ankete katılanların yaklaşık dörtte biri, kendilerinden haraç para istendiğini söyledi.
Bazıları birkaç bin dolar veya daha az öderken, diğerleri özellikle sürgünde yaşayan aileler ise 30.000 dolara (220.000 lira) kadar rüşvet vermeye zorlandı.
Rapora göre, hapishanedeki yetkililer toplamda yaklaşık 2,7 milyon dolar haraç aldı.
Raporun yazarı ve Sednaya Hapishanesi Tutuklular ve Kayıplar Derneğinin kurucu ortağı Diab Serrih’a göre mahkumlardan alınan rüşvet, yolsuzluğa bulaşmış yetkililere ve ‘perde arkasında Suriye'yi yöneten derin hükümetin’ cebine gidiyor.
‘SURİYE REJİMİ, GÜVENLİK VE İSTİHBARAT KOLLARINA ÜZERİNE İNŞA EDİLMİŞTİR’
Serrih sözlerine şöyle devam ediyor, ‘Bu bir gözaltı endüstrisi. Suriye rejimi, güvenlik ve istihbarat kolları üzerine inşa edilmiştir. Yolsuzluğu teşvik etmek için düşük maaşlar ödüyorlar, rüşvet bu tutuklama ve kaçırma ağını finanse ediyor.’
Serrih, rüşvet ağının Esad rejimi içindeki, çoğu yaptırıma tabi olan ve yurtdışında banka hesabı açamayan kişiler tarafından kullanıldığını ve böylece yaptırımları delmeyi amaçladıklarını söylüyor.
Serrih ayrıca bugüne kadar alınan rüşvet miktarının raporla belgelediklerinden çok daha fazla olduğunu ifade etti.
Uluslararası kuruluşlar, ülkede 2011'de başlayan iç savaştan önce 100.000 ila 250.000 arasında kişinin tutuklandığını ve ortadan kaybolduğunu değerlendiriyor. Bu sayı çatışmaların şiddetinin arttığı 2012'nin sonunda keskin bir şekilde artmıştı.
Arap Baharı başladığından bu yana Suriye hapishanelerinde on binlerce kişinin işkence gördüğü veya öldürüldüğü düşünülüyor. Şam'ın eteklerinde bir askeri tesis olan Sednaya hapishanesi, uzun zamandır Suriye'deki en sert kurumlardan biri olarak kabul ediliyor.
Serrih, bir genç muhalefet grubu kurduktan sonra 2006'da tutuklandı ve Esad rejimi, aktivist ve protestocuların akınına yer açmak için muhalifleri serbest bıraktığı 2011’e kadar beş yıl tutuklu kaldı.
Şam'a taşınmadan önce çocukluğunu Sednaya bölgesinde geçirdi. Ülkeden 2012 yılında kaçan Serrih şimdi Hollanda'da yaşıyor.
Rapor, insanları ortadan kaldırmanın Esad rejiminin insanları kontrol etmek ve sindirmek için tasarlanmış temel bir stratejisi olduğunu söylüyor. ‘Nüfusun tutuklanması ve parasının gasp edilmesi, rejimin ve özellikle de onun baskıcı aygıtının büyük finansman kaynağı oluşturuyor’ diyor.
Rapor, uluslararası toplumu, başta Rusya olmak üzere rejim destekçilerine, ortadan kaybolanların akıbetini açıklamaları ve ailelerin hala hayatta olanları ziyaret etmelerine izin vermeleri için baskı yapmaya çağırıyor. Ayrıca yetkililerden, ölülerin nereye gömüldüğünü açıklamalarını ve kurbanların ailelerine iade edilebilmesi için kalıntıların DNA testine izin vermelerini talep ediyor.
Raporda adı geçen bir diğer tutuklu olan Ahmad, ailesini bir daha asla göremeyeceğini düşünen eski bir mahkûm. Üç yıl içinde dokuz farklı hapishanede gözaltına alındı ve ailesi onu çıkarmak için 30.000 dolar (220.000 TL) rüşvet ödedi.
‘Pek çok aile gibi, benimki de burada 1.000 dolar ve orada 1.000 dolar ödemeye devam etti ve bu rüşveti benimle ilgili bilgi alabilmek için verdiler. Sonunda bir avukata büyük bir meblağ ödediler ve aileme paranın bir kısmının hâkime, bir kısmının da güvenlik güçlerine gideceği söylendi.’ dedi.
Raporda adı geçen 19 yaşındaki Abdullah, 2012 yılının Ekim ayında bir kontrol noktasında durdurulduğunu zorunlu askerlik görevini yaptığı esnada firar ettiğini ama yolda yakalandığını söylüyor. Abdullah hapishaneye götürüldüğünü ve işkence gördüğünü ifade ediyor.
Abdulllah ‘Her gün dört veya beş kişi ölür ve hücreden çıkarılır. Çoğunlukla dayaktan ve açlıktan öldüler. Gardiyanlar hücreye girip mahkumları dayaktan ölene kadar dövüyorlardı.’ dedi.
Abdullah, mahkemede silah çalmaktan ve terörizm suçlarından hüküm giydi ve Sednaya Hapishanesi’nde 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Abdullah gardiyanların ‘morali yerindeyse’ bazen mahkumlara yemek verildiğini söyledi. Ayrıca konuşmanın ve okumanın yasak olduğunu, Esad’ın mezhebinden olmayan mahkumlara ciddi işkenceler yapıldığını ifade etti.
Abdullah, 'Ailem, cezamı altı yıla indirmek için bir avukat tuttu. Avukata rüşvet olarak 10.000 dolar (75.000 lira) ödedik. Ben ve üç erkek kardeşim borcu ödemek için hala çalışıyoruz.' dedi.
Lübnan'daki Suriyeli bir mülteci olan Nadia, kocasını en son Aralık 2012'de kimlik belgelerini yenilemek için Şam'a gittiğinde gördüğünü söyledi. "Babası ve diğer yedi kişiyle birlikte bir arabadaydı. Onlarla ilgili aldığımız en son haber Humus'a ulaştıklarıydı. Dokuzunun tamamı ortadan kayboldu.'
2016'da bir komşusu, Nadia'ya ordudaki bir yeğeninin nakit karşılığında kocasını ve kayınpederini serbest bırakmaya yardımcı olabileceğini söyledi. Nadia parayı denkleştirmek için Suriye'de arsa ve bir ev sattı, akrabalarından borç para aldı ve hatta mücevherlerini bile sattı.
‘5.000 dolar (37,500 lira) ödedik’ dedi Nadia. ‘Daha sonra, serbest bırakılmalarının yakın olduğu ancak 5.000 dolara (37,500 lira) daha ihtiyaç olduğu söylendi. Ödeme yapıldıktan sonra haber alamadım daha sonra bunun bir aldatmaca olduğunu anladım.' dedi.
ESAD REJİMİNE YÖNELİK YAPTIRIMLAR SEZAR YASASI KAPSAMINDA UYGULANIYOR
Sezar yasası olarak ilan edilen yaptırımlar, 2019'da çıkarılan Sezar Suriye Sivil Koruma Yasası adı altındaki yasa kapsamında çıkarıldı. Bu yasa, Esad'ı ve enerji, inşaat ve bankacılık sektöründe iş yapan yakınlarını kapsıyor.
Sezar Yasası adı verilen kanunla Beşar Esad yönetiminin "sivillere yönelik cani saldırılarını durdurmasının" ve "barışçıl bir siyasi geçiş sürecine zorlanmasının" hedeflendiği açıklanmıştı.
Yasa ismini "Sezar" kod adlı bir askeri fotoğrafçıdan alıyor. Bu fotoğrafçının, Suriye hapishanelerinde işkence ve ölümü belgeleyen 52 bini aşkın fotoğraf çektiği belirtiliyor.
Sezar Yasası;
- Doğrudan Suriye hükümetine veya Suriye, Rusya ve İran hükümetleri adına Suriye'de askeri faaliyet yürüten yabancı kişilere önemli mali, maddi, teknoloji desteği sağlanması;
- Suriye hükümetinin petrol ve doğal gaz üretimine, askeri uçak alımı ve bakımına, inşaat ve mühendislik projelerine yardımcı olacak mal, hizmet, teknoloji veya enformasyon tedariki veya satışı yapılması;
- Suriye'de Suriye hükümeti ve müttefiklerinin kontrolü altındaki bölgelerin yeniden inşası ile ilgili projeler için sözleşmeler imzalanması halinde ABD Başkanı'na gerekli yabancı kişilere yaptırım uygulama yetkisi veriyor.
Esma Esad, Beşar Esad ve büyük oğulları Hafız Esad, Haziran ayında Sezar Yasası kapsamındaki ilk yaptırımlarda listeye girmişti. İlk yaptırım listesinde çoğunlukla hidrokarbon ürünleri işi yapan Suriyeliler listedeydi.
Bu kez ise vatandaşlığına bakılmaksızın Suriye ile iş yapan kişileri de hedef aldı.
Hem ABD hem Avrupa Birliği (AB), Suriye devletiyle iş yapılmasını yasaklamış ve iş yapan yüzlerce şirketi ve kişiyi yaptırım listesine almıştı.
BU HABER İLGİNİZ ÇEKEBİLİR