Güncelleme Tarihi:
UKRAYNA'DA KAZANDIĞIMIZ: Ukrayna ile Rusya arasındaki doğalgaz krizi, AB'nin Moskova'ya enerji konusunda nasıl göbekten bağlı olduğunu bir kez daha kanıtladı. Gürcistan'daki kriz, Türkiye'nin alternatif enerji koridoru olma şansını baltalamıştı. Ukrayna krizi ise, tam aksine, Türkiye'nin en ideal rota olduğunu yeniden gösterdi. Nabucco Boru Hattı projesini hayata geçirmeyi hâlâ başaramasak da, bunu en azından AB üyeliği yolunda ciddi bir koz olarak kullanmaya ne zaman başlayacağız, bilmiyorum. Belki petrol kaynaklarının ardından, doğalgaz yatakları da kuruduktan sonra...
REHN'E HALA TEPKİ YOK: Bu arada… 2-3 aydır izliyorum. AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Olli Rehn'in kasım ayında yaptığı bir açıklamaya Türkiye'den hâlâ ciddi bir tepki gelmedi. Rehn kişisel olarak “Türkiye dostu” olsa da, o açıklamasında "Ankara’nın üyeliğinin ardından AB kalıcı derogasyonlar uygulayabilir" deme cüretini gösterebilmişti. Yâni Türk vatandaşlarının AB'de serbest dolaşımının devamlı olarak engellenebileceğini bildirmişti. Bu açıklama, Türkiye'nin müzakereleri kesmesine neden olabilecek kadar vahim. 'Tam üyelik'ten başka bir şey öngörüldüğü anlamına geliyor bu. Ankara ise hiçbir şey olmamış gibi davranmayı sürdürüyor.
KRİZİN TARİHİ ÖZETİ: ABD'nin kurucu babalarından olan, bu ülkenin ilk Hazine Bakanı Alexander Hamilton, 1781'de yazdığı bir mektupta şöyle demiş: "Milli borç, eğer aşırıya kaçılmazsa, bizim için milli bir nimet olacak." ABD işte bu temel üstüne, yani borçla inşa edildi. Enflasyonunu dünyaya ihraç etmesini sağlayan para birimiyle bir dünya imparatorluğu oldu. Ve bugün Hamilton'ın "aşırıya kaçmayın" uyarısına kulak asmadığı için çöküşün eşiğine geldi...
ALTERNATİF GELECEK: Mevcut krizin ardından dünyanın eskisi gibi olmayacağı, en azından yeni bir uluslararası mali denetim sisteminin geleceği kabul ediliyor. Daha aykırı gelecek tahminleri de var. SSCB'nin çöküşüne tanıklık eden Rus asıllı Amerikalı Dmitriy Orlov'unki bunlardan biri. Orlov’a göre, şu anda ABD de dağılmanın eşiğinde ve Amerikan vatandaşları buna hazırlanmalı. Sovyetler'in dağılmasından önce yaşadığı birçok ciddi sorun, bugün ABD'nin de yakasında. Kazanılması imkansız savaşlar (Afganistan-Irak), düşen petrol üretimi, kontrolden çıkan askeri bütçeler, sürdürülemez bütçe açıkları ve dış borç, yozlaşmış siyasi sistem, vs... Yazara göre Sovyet halkı, ABD halkına göre çöküş yıllarına çok daha hazırdı. Bu nedenle ABD'nin dağılması ve Kuzey Amerika'da yeni devletlerin bağımsız olması, çok daha sancılı bir sürecin sonunda gerçekleşecek. Orlov'un ilginç sunumunun tamamı, http://getir.net/4yr adresinden okunabilir.
DÜNYAYI NE DEĞİŞTİRİR: İngiliz The Times Gazetesi'nde geçen yılın son gününde ilginç bir dosya konusu yayınlandı. Önde gelen bilimadamları ve düşünürler, "Dünyayı ne gibi bir buluş kökten değiştirir" sorusuna cevap verdiler. Örneğin MIT'den Rodney Brooks'un cevabı, "Mars'ta yaşam keşfedilmesi" oldu. Birkaç bilimadamı, enerjiye odaklandılar ve mesela güneş enerjisinde devrimsel bir gelişmeyi yanıt olarak seçtiler. (Haberin orijinali: http://tinyurl.com/7lva7s) Bana sorsalar cevabım şu olurdu: Enerjinin verimli bir biçimde uzağa kablosuz olarak iletimi, dünyayı kökten değiştirir. (Nikola Tesla'ya ithafen, The Guardian'ın bu konuda 10 gün önce yayınladığı bir haber: http://tinyurl.com/a6o5u5)
KORKU TOPLUMU: Tarih "Bush'u nasıl bilirdiniz" diye sorsa, ben onu “korkuya dayalı politikaları küreselleştirmesiyle” tanımlardım. 2001-2008 dönemi, dünya için, korkunun egemen olduğu bir dönem oldu. 11 Eylül saldırılarından Ebu Gureyb ve Guantanamo manzaralarına vardık. İnsan beynindeki korku merkezinin, aklıselim davranma merkezine her zaman baskın çıktığının bilimsel olarak kanıtlanmasının ardından siyaset de harekete geçti. Stalin dahil birçok tarihi figür iktidar yolunda korkuyu kullanmıştı (hatta Machiavelli'den beri siyasetteydi korku) ama bunu Bilgi Çağı teknolojileriyle yapan ilk lider oldu Bush. (ABD'de bu gerçeği ilk kez seslendiren Cumhuriyetçi siyasetçi Ron Paul oldu, ama Frank Furedi'nin “Korku Siyaseti” adlı kitabı da hatırlanmalı.) Bugün korku tüm hayatımıza hükmediyor. Küresel ısınmadan, Buz Çağı'ndan, tsunamiden, güneş tutulmalarından, kuş gribinden, SARS'dan, AIDS'den, yabancılardan, kısacası herşeyden korkuyoruz. İşte korkmak için son neden: Google'da yaptığınız her aramayla, bir sürahi dolusu su kaynatmış kadar karbondioksit üretiyorsunuz. Yâni yaptığınız onca gereksiz arama, dünyada iklimin yıkıcı etkilerle değişmesine katkıda bulunuyor. (Bkz. http://tinyurl.com/9l64bl)
EN ÇOK HAYRAN MEKTUBU: Daily Mail'de geçtiğimiz günlerde bazı ilginç soruların cevapları yayınlandı (http://tinyurl.com/89etxc). Sorulardan biri şöyle: Hangi insan Beatles'dan bile fazla hayran mektubu almıştır? Adolf Hitler, 1930'lar ve 1940'lar boyunca, Beatles, Rolling Stones ve Madonna'nın toplamında daha fazla mektup aldı. Hitler, enerji ve hammadde kaynakları yüzünden çıkan bir savaşın ardından, küresel ekonominin çöktüğü bir dönemde iktidara gelmiş ve halkının desteğiyle bir “korku imparatorluğu” kurmuştu.