Güncelleme Tarihi:
İki panelde likit ölçek ile para karşıtı rakamlar birbiriyle yarışıyor. Bizim depo sanki yüzme havuzu, dolmak bilmiyor. Sonunda tık sesi geliyor tutamaçtan. Ölçekteki meblağ 50 dolar. Yıldız basketbolcu Le Bron James'in New York Knicks'e bir gece önce attığı sayı kadar.
Harlem'inden East Village'ine minik Manhattan adası özel arabayla dolu. Ara sokak kaldırımları tıklım tıklım araçtan geçilmiyor. Ücretsiz park yeri bulmak için ''Birisi çıksın da ben gireyim.'' diye sürekli tur atmak gerekiyor. Araba parkları tam depo benzinden pahalı. Manhattanlıların büyük kısmının işyerleri gene Manhattan'da. Arabaya, sigortasına, bakımına, garaja, benzine ödenecek para asgari gelirli işçinin aylığından fazla.
Üstelik ev-işyeri-ev rotasında metroyu kullanmak çok daha hesaplı. Trafik karmaşasının stresine katlanmak da gerekmiyor. Gene de kimse de arabasından vazgeçmiyor.
Son iki yıldır gazete ve dergi yayınlarında, bilimsel toplantı, eş-dost sohbetlerinde Amerikan ekonomisindeki durgunluk güncelin başında geliyor. İnsanlar işsizlik, enflasyon artışında şikayetçi. Mortgage krizi binlerce ailenin bütçe kısıtlamasına sebeb oldu. Benzin fiyatlarının rekor seviyede artması da başta ulaşım, çeşitli sektörleri olumsuz etkiledi.
Halk günlük yaşam harcamalarında daha dikkatli olmaya yöneldi. Acaba gerçek tablo bu mu? Forbes dergisinin 2008 yılında dünya milyarderleri listesini incelediğimde değişik bir görünüm karşıma çıkıyor. Amerika'da milyarder sayısı geçen yıldan 54 fazla artarak 469'a ulaşmış. Net servet toplamı ise 1.6 trilyon dolar. Büyük çoğunluğu Manhattan'da olmak üzere, New York'taki milyarder sayısı 81. Herkes ekonomi durgunluğundan söz ederken Forbes'un sahibi ve başyazarı Steve Forbes ''Amerika genelinde ve New York'ta süper zenginlerin çoğalması ülke ekonomisinin büyüyüp, güçlenmesinden kaynaklandı.''diyor.
Peki ya orta direk, dar gelirli kesimin durumu? Amerika'da zengin ve zengin olmayanlar için iki ayrı ekonomi mi var? Günlük yaşama göz attığımda karamsarlığa düşmemek lazım, diyorum.
Â
Geçenlerde bir hafta öncesinden yer ayırttığımız Tribeca'daki Japon lokantası Nobu'nun girişinde bir masada personelden dört kişi dikkatimi çekti. Önlerindeki telefonlarda rezervasyon isteklerine cevap vermeye yetişemedikleri için ''Lütfen hatta kalın size döneceğim.'' diyorlardı.
Bize ayrılan yere oturuncaya kadar telefonların ardı arkası kesilmedi. Ertesi gün bir öğle yemeği için uğradığımız güney Broadway üstündeki Balthazar'ın kapısındaki kuyruğu görünce iki sokak aşağıdaki pizzacıya yöneldik.
New York, kış soğuğunda arı kovanı gibi işliyor. Tiyatro merkezinde gişeler harıl harıl bilet kesiyor. Manhattan'ın Fifth Avenue, Madison Avenue, Times Square, Upper East Side gibi kesimlerinde dev mağazalar, butikler, galeriler alışverişe çıkanlarla dolu. Elektronik eşya, CD, bilgisayar, video oyunları satan dükkanların istekleri karşılamak için ekstra personel aldıkları bildiriliyor.
Ev, ofis kiralarında dikkati çeken düşüş yok. Manhattan'ın her kesiminde apartman, daire satışları hala astronomik rakamlarla sürüyor.Piyasa canlı.
Tanıdık Türk işyerlerine bakıyorum. New York'taki Türkler hallerinden memnun: ''Amerika, tüketici ülkelerin başında geliyor. Millet akıllı. Neyi nereden alacağını biliyor, kaliteye düşkünler. Ticaretimizi ileriyi hesaplayarak yapıyoruz.
Â
Ekonomideki iniş-çıkışlar bizi fazla etkilemiyor. ''Manhattan'ın göbeğinde'' Ali Baba'' restoranının sahibi Ali Rıza Doğan ülkenin ekonomisine duyduğu güveni yeni bir yatırımla sergiliyor.
Birleşmiş Milletler'e bir sokak mesafede lüks bir kebab lokantasını bir ay sonra açmaya hazırlanan Doğan, ''Türk mutfağının en kaliteli et yemeklerini biz veriyoruz. Amerikalı ağız tadına düşkün. Bu kez BM'deki 192 ülkenin diplomatlarına da hizmet vereceğiz.'' diye konuşuyor.