Güncelleme Tarihi:
SUAT Yılmaz (41), küçük yaşlarda Oberhausen’da çalışan babasının yanına gelmiş, ikinci kuşak Türkiye kökenlilerden. Son birkaç yıldır Alman basınında ‘Yetenek Avcısı’ olarak adından sıkça söz ettiriyor. Ruhr Bölgesinde okul okul gezen Yılmaz, maddi durumu iyi olmayan ailelerin yetenekli çocuklarını keşfedip, meslek ya da yüksek öğrenim görmeleri konusunda onlara destek oluyor. 2011 yılında Gelsenkirchen’deki Westfälische Hochschule’de ‘kadrolu yetenek avcısı’ olarak çalışmaya başlayan Yılmaz, Almanya’nın bir üniversitede görevli ilk yetenek avcısı unvanına da sahip. Pilot proje olarak başlayan yetenek keşfi, bugün Kuzey Ren Vestfalya (KRV) Eyaleti’nde 17 üniversitenin katıldığı büyük bir projeye dönüştü. Gelsenkirchen’deki ‘KRV Yetenek Teşvik Merkezi’nden yönetilen proje, eyalet bilim bakanlığı tarafından geniş bir bütçe ile finanse ediliyor.
MÜDÜR KEŞFETMİŞ
Bochum Ruhr Üniversitesinde Toplum Bilimleri öğrenimi gören Yılmaz, Almanya’nın eğitim sisteminden şikayetçi. Önce lise tavsiyesi alan Yılmaz, başarılı olamayınca, bir yıl sonra hauptschule’ye gönderilmiş. Ancak okul müdürünün yeteneğini keşfetmesi ve desteğiyle liseyi bitirip yüksek öğrenimini tamamlamış.
Yılmaz’a göre Almanya’da bir çocuğun okul başarısı, ailenin maddi durumuna bağlı ve bu durum sayısız araştırmalarla da belgelenmiş. Almanya, bu alanda Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyor. Yılmaz, birkaç ay önce yayımlanan ‘Büyük Kariyer Yalanı’ (Die grosse Aufstiegslüge) adlı kitabında bu durumu rakamlarla anlatıyor. Sistemi değiştirmenin çok zor olduğunu belirten Yılmaz, kitabında bu tartışmalara katılmadığını, sistem içinde yapılabilecekleri anlattığını belirtiyor. Önerilerinin başında yetenek keşfi projesinin yaygınlaşması, burs sisteminin iyileştirilmesi ve mali kaynak artırımı geliyor. Yılmaz, şu anda yetenek keşfi projesinin üç bin öğrenciye yönelik çalışma yaptığını, hedeflerinin 10 bin öğrenciye ulaşmak olduğunu söylüyor.
SİYASETÇİ DE DEĞİL, ZENGİN DE
Yürüttükleri projenin, ‘Neo Liberaller’ olarak tanımladığı kesim tarafından eleştirildiğini belirten Yılmaz, bunların, ‘devlet desteğine gerek olmadan yetenekli bir öğrencinin kariyer yapma imkanı bulunduğunu’ ileri sürdüklerini söylüyor. Bunun doğru olmadığını, bu nedenle kitabına ‘Büyük Kariyer Yalanı’ adını verdiğini anlatan Yılmaz, “Ailesi fakir olan öğrencilerin sadece yüzde 6’sı lise tavsiyesi alıyor. Maddi durumu iyi olan ailelerin çocuklarında bu oran yüzde 42” diyor.
Yılmaz’a göre ayrımcı ve eleyici eğitim sisteminin değişmesini engelleyen muhafazakar siyasetçiler ya da toplumun üst gelir grubu değil, orta sınıf. Ona göre bu engelleyici orta sınıf, 1970’li yıllarda eğitim atağıyla yüksek öğrenim görmüş, avukat, doktor, öğretmen ve diğer akademik meslek sahiplerinden oluşuyor. Yılmaz, buna örnek olarak lise öğrencilerinin velilerinin kurduğu birliği veriyor. Bunların çok güçlü bir lobisinin bulunduğunu, politikacıların bunların toplantılarına katılmaya cesaret edemediklerini söylüyor. Bu ve benzeri birliklerin lobi çalışması ve halk girişimleriyle eleyici üçlü sistemin değişmesini engellediklerini belirtiyor, buna örnek olarak da 2010 yılında Hamburg’da okul reformunun halk oylamasıyla engellenmiş olmasını veriyor.
GÖÇMENLERİN ZARARINA
Yılmaz, maddi durumu iyi olan ve eğitimli göçmenlerin çocuklarının okul yaşamında başarılı olduklarını, ancak bunların meslek eğitim yeri bulma ve öğrenim sonrası iş bulmada büyük sorunlarla karşılaştıklarını hatırlatıyor. Buna örnek olarak Almanya’da son beş yıl içinde şirketlerin yüzde 60’ının göçmen kökenli meslek öğrenimi öğrencisi almamış olmasını veriyor.