Güncelleme Tarihi:
The Economist dergisi, Avrupa Birliği'nin kuruluşunun 50. yıldönümü nedeniyle birliğe ilişkin geniş bir dosya hazırladı. BBC Türkçe Servisine göre, Avrupa Birliği'nin genişleme stratejisini irdeleyen The Economist, genişleme stratejisini Avrupa Birliği'nin en başarılı politikası olarak nitelendirdi.
1980'lerin başında birliğe üyelik süreci Yunanistan, Portekiz ve İspanya'nın diktatörlüklerden demokrasiye yumuşak geçiş yapmalarında hayati rol oynadığı belirtilen makalede, yakın zamanda da Doğu Avrupa ülkeleri merkezi planlamaya dayalı komünist sistemden liberal demokrasiye dönüş yaptığı kaydedildi.
İngiliz dergisi, Türkiye için de “Türkiye de, tam üyelik şansını arttırabilmek için siyasi, ekonomik ve toplumsal alanda toptan değişiklikler gerçekleştirdi” diye yazdı.
TÜRKLER KÜSTÜRÜLDÜ
The Economist, genişlemenin başarısına karşın sorgulandığını belirtirken de, Türkiye'nin de göz ardı edilemeyecek bir unsur olduğunu vurguladı. The Economist, en erken başvuru yapmış ve uygunluğu 1963 yılında kabul edilmiş olmasına karşın hala kapının dışında tutulmasının, Doğu Avrupalı adayların kendilerinden önce içeri alınmış olmasının Türkleri küstürdüğünün altını çizdi.
TÜRK GENERALİN SORUSU
Bu arada, dergi, adını vermeden bir Türk generalin “Türkiye NATO yerine Varşova Paktı içinde 40 yıl harcamış olsaydı daha iyi durumda mı olurdu” sorusunu gündeme getirdiğine de dikkat çekti.
AB açısından ise Türkiye’nin Kopenhag kriterlerini karşılamaktan uzak olduğunu kaydeden The Economist, buna karşın 2002'de işbaşına gelen “ılımlı İslamcı” olarak nitelediği AKP hükümetinin, kendisinden önceki laik hükümetlerden daha reformcu olduğunu kanıtladığını, anayasal ve yargı reformlarını parlamentodan geçirerek ödülünü de 2005 Ekimi'nde üyelik müzakerelerinin başlamasıyla aldığını belirtti.
Ancak gelinen noktada ilişkilerin “yokuş aşağı” gitmekte olduğuna dikkat çeken İngiliz dergi, özellikle Kıbrıs'a limanların açılmaması nedeniyle Türkiye'yle sekiz başlıkta müzakerelerin dondurulduğunu anımsattı.
TÜRKİYE’NİN ÖNÜNDEKİ SEÇENEKLER
Dergi, Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn'e göre bunun bir tren kazası olmadığını belirtikten sonra Hırvatistan'ın 2010 yılına kadar katılması ardından Türkiye'nin önünde bir kaç seçenek olacağını vurguladı. Dergi, bu seçenekleri şöyle sıraladı:
“Ya reformlara kaldığı yerden devam edecek, müzakereleri gelecek 10 yıl içinde tam üyelik hedefiyle rotasına yerleştirecek ya da yolunu Avrupa'dan tamamen başka yöne çevirecek.”
The Economist, Türkiye'yle Avrupa Birliği arasındaki üyelik sürecinin kopmasının yan etkilerinin ise “felaket” olacağı uyarısını yaparken de şunları yazdı:
“Kopma Kıbrıs sorunun çözüm umutlarını mutlaka sona erdirecektir. Daha da kötüsü, çoğu Müslüman Türkiye'nin üyelik umutlarının sonlanmasını bir Hıristiyan Kulübü'nün terslemesi olarak görecektir.
Bu ise Batı'nın İslam dünyasıyla ilişkilerini daha da zedelemekle kalmayacak, halihazırda zaten yaşadıkları ülkelere karşı düşmanca tutum içinde olan Avrupa'nın kendi içindeki yaklaşık 15 milyon etkili Müslüman nüfusu da yabancılaştıracaktır.”