Güncelleme Tarihi:
"Seçmenler otoriter bir lidere 'Hayır' dedi" yorumu yapılan Economist'in başyazısı şu satırlarla başlıyor:
"Yüzde 40'tan fazla oy almış birisinin kendisini mağlup hissetmesi nadir görülür. Ancak Türkiye'de 7 Haziran'da yapılan genel seçimin ardından AKP ile onun karizmatik ve endişe verici otokratik kurucusu Recep Tayyip Erdoğan için durum tam da bu."
Dergi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın devletin başı olarak partiler üstü konumlanması gerekirken, AK Parti'nin anayasayı değiştirecek bir çoğunluk elde etmesi için kampanya yürüttüğünü belirtiyor.
AK Parti oylarının yüzde 50'den yüzde 40,9'a gerilediğini ve partinin Meclis'teki çoğunluğunu kaybettiğini hatırlatan Economist'teki yazı şöyle devam ediyor:
"Türkler açık bir şekilde Sayın Erdoğan'ın daha güçlü bir Başkan olma istediğini reddetti. Türklerin çoğu artık Erdoğan'ın mezhepçi Sünni üslubunu, muhalefete karşı hoşgörüsüz tavrını sevmiyor. Sayın Erdoğan'ın 12 yıllık iktidarı sonrası onun yönetimi ile özdeşleşen yolsuzluklardan da rahatsız."
Economist, yeni hükümet ile ilgili olarak büyük bir belirsizliğe yol açmış olmasına karşın, seçimin sonucundan memnun.
Zira dergiye göre Erdoğan seçmeni, icra yetkisi daha güçlü bir Başkan olmasına ikna etseydi, Türk demokrasisinin geleceği riske girecekti.
“GÜL İTİBARLI BİR SİYASETÇİ”
Dergi başyazısında Erdoğan'a ve AK Parti'ye bir çağrıda bulunuyor:
"Sayın Erdoğan için doğru yol, geri çekilmesi ve anayasanın öngördüğü gibi apolitik bir Cumhurbaşkanı olmasıdır. Partisinin de, onunla yakın bağları olmayan ve onun monarşik heveslerinden uzak olan yeni liderlere ihtiyacı var.Muhalefetin etkisizliği nedeniyle Türkiye'de bir süre daha değişim muhtemelen AK Parti'nin içinden gelecek gibi görünüyor. AK Parti'nin önde gelen birçok ismi, ki bunların arasında Cumhurbaşkanı'nın selefi Abdullah Gül de var, sayın Erdoğan'ın kutuplaştırıcı tarzını ve ororiter çizgisini sevmediklerini net bir şekilde söylüyor. Aslında AK Parti'nin kurucularından biri ve eski bir Başbakan olarak Sayın Gül, Sayın Erdoğan'ın karşısında duracak itibara sahiptir ve yeniden mükemmel bir Başbakan adayı olabilir."
Economist daha sonra Türkiye'nin yeni başbakanını bekleyen zorlukları da sıralıyor. Sivil toplumun geri kazanılması ihtiyacından, Kürtlerle barış sürecinin acilen canlandırılmasından, ekonominin büyük refomlara ihtiyaç duymasından, Merkez Bankası'nın bağımsızlığının yeniden tesis edilmesinden bahsediyor.
“AB MÜZAKERELERİ CANLANDIRILMALI”
Dergi başyazısını şöyle noktalıyor:
"Avrupa Birliği de daha fazlasını yapmalı. Bunun bir nedeni, Sayın Erdoğan'ın otokrasiye yönelmesi ile 2005'te başlayan tam üyelik müzakerelerinin hiçbir yere gitmemesi. Ancak Türkler demokrasiye ne kadar itimat ettiklerini nefes kesici bir şekilde gösterdiler. Avrupa Birliği bu nedenle müzakereleri canlandırmalıdır. Yılların Kıbrıs Sorunu'nun çözülebileceği yolunda da yeni bir umut var. Türkiye, Avrupa'nın geleceği için çok önemli bir ülke. Ve bu ülkenin Avrupa Birliği tutkusunu canlandırmak, onun takdire değer seçmenleri için güzel bir ödül olacaktır."