Güncelleme Tarihi:
Carlyle Hotel, zarif butikler, pahalı yapıtları vitrine çıkmış sanat galerilerine ev sahipliği yapan Madison Avenue'nun yıldızı. 1960'larda ''New York'un Beyaz Saray''ı diye adı çıkmış.Bir nedeni J.F. Kennedy. Başkan Kennedy Carlyl'de bir daire satın almış. New York'a her geldiğinde Marilyn Monroe, otel altındaki tünellerden geçip Başkan'ı ziyarete gelirmiş. Paparazzi'nin ruhu bile duymazmış. Emektar bir kapıcı'' JFK otele gelen tünelleri benden iyi biliyor.'' diye itirafta bulunmuştu.
Anılarım geri yıllara gidiyor. Türkiye'nin sayılı ailelerinden bir grup New York'ta. Aralarında çok yakın dostum bir hanım da var. Gece bir arada olacağız. '' Yemek önemli değil, ilginç bir şova götür bizi.'' diyorlar. Bir hafta öncesi röportaj yaptığım sanatçıyla tanıştıracağım bizim grubu. Önceden ayarladığımız iki aracın şoförlerine ''Carlyle'' diyorum. Bizi karşılayan menacer rezervasyon listesinde adımı bulup yol gösteriyor, holden Carlyle Cafe'ye giriyoruz. İçerisi dolu ama ünlü caz klübünün kapasitesi 70 koltuk. Gözde lokalde sanat icra edenler arasında Woody Allen, Debbie Reynolds, Joan Collins gibi sanatçılar var.
Mönüden alakart yiyecek ve içki ısmarlıyoruz. Gelen içkilerden ilk yudumu alırken piyano, davul, kontrbastan oluşan trio bir parçaya başlıyor. Melodi hepimize aşina, spot ışığı altında yırtmacı beline yaklaşan siyah tuvaletiyle Eartha Kitt kulis kapısında beliriyor, kendine has stiliyle şovuna başlıyor: '' Uskudar'a ( Ü'leri söylemekte zorlanıyor.) gideriken...''
Duygusallık basıyor bizim gruba, kadeh kaldırıyorlar melez sanatçıya. Eartha şarkının liriklerini bilmiyor ama sunuşu nefis. Türklerden, Türkiye'den söz ediyor. Tüm salon alkışta. Şarkı bitiyor, hayatından ilginç olayları anlatıyor her yeni şarkıya geçtiğinde. Konserin ilk yarısında masamıza geliyor. Tanıdık sanatçı kariyerini Türkiye'ye borçlu olduğunu bir kez daha yineliyor: ''Amerika'da iş bulamadım, Avrupa'ya gittim. Fransa'da uzun zaman kaldım ama sıkıntılardan kurtulamadım. Bir tanıdık Türkiye'ye git dedi. İstanbul'da şarkıcı-piyanist İlham ( Gençer)la bir klüpte çalıştım. Usku- Dara şarkısını orada öğrendim, Amerika'ya dönüşte bu plağım beni şöhrete taşıdı.''
Türkiye bazı sanatçılar için tılsımlı. ''Usku Dara'' plağının Eartha Kitt'i başarıya taşıması bir Amerikan pop grubu da esinlendiriyor.
Her başarısızlıkta 'Jordanaires, The Crew Cuts, Four Dukes gibi isim değiştiren grup son kez ''4 Lads'' ( Dört Delikanlı) adıyla ''İstanbul, Not Constantinople'' başlıklı bir parçayı plağa okudular. Frank Busseri, Bernard Toorish, Connie Codarini ve James Arnold dörtlüsünün '' Bakalım bize de uğurlu gelecek mi?'' bekleyişi mutlu bir son ile buluştu.
''İstanbul..'' plağı 1953 yılında liste başına çıktı, 'Altın Plak'' ödülünü kazandı. '4 Delikanlı'nın hayran klüplerine üye sayısı 150 bine çıktı. Konserler, turnelerde iyi para kazanan dörtlünün 1977'ye kadar süren birlikteliklerinde yaotıkları plaklar 50 milyonu aşkın satış yaptı.
Türkiye ve Türklere ilgi gösteren diğer bir sanatçı ise Tony Bennett. Yaşayan en büyük şarkıcı diye tanınan pop-caz sanatçısıyla iki yıl önce Manhattan'da Tao restoranında karşılaştığımızda Türkiye'de konser vermesini önerdim. Gözleri ışıldadı, Türkiye'ye büyük ilgi duyduğunu söyledikten sonra '' Memnuniyetle gelirim. Bir promotör çıkarsa görüşürüz. Oğlum Danny menacerim.'' dedi. Bir kağıda adını ve telefon numarasını yazdı. İlgilenen beni arayabilir.