Güncelleme Tarihi:
İsrail, halihazırda bilinen en kapsamlı Covid-19 aşılama programlarından birine sahip. Aşılamayı 19 Ocak'ta başlatan ülke ve şu an aşılanan kişi sayısının toplam nüfusa oranı yüzde 50'ler civarında. Küçük bir nüfusa ve büyük oranda dijitalleştirilmiş evrensel bir sağlık sistemine sahip olan ülke, dünyanın geri kalanındaki aşı uygulamaları için bir laboratuvar vazifesi görüyor.
İsrail'de 2 doz halinde uygulanan Pfizer BioNTech aşısı kullanılıyor. İsrail hükümeti ile Pfizer şirketi arasında düzenli aşı tedariği karşılığı veri sağlama anlaşması bulunuyor. Yetkililer aşının hangi şişeden çıktığına ve hangi kola vurulduğuna kadar bütün detayları dijital bir veri tabanına kaydediyor. Aşılama Pfizer tarafından da yakından takip ediliyor ve buradan elde edilen veriler dünya geneli için geçerli kabul ediliyor.
PEKİ VERİLER NE DİYOR?
Söz konusu verilere bakılırsa aşılanan kişilerde Covid-19 bulaşma ve hastanede tedavi oranlarında sadece birkaç hafta içinde gözle görülür bir düşüş yaşandı. Daha da güzel olan şey ise aşıların gerçek hayattaki etkinlik oranları laboratuvar testleriyle neredeyse birebir uyumlu görünüyor.
Güzel haberi İsrail’in Rehovot şehrinde bulunan Weizmann Bilim Enstitüsü'nden Eran Segal bir tweet'le duyurdu. İsrail devletinin elindeki aşılama verilerini inceleyen bir bilgisayar bilimcisi olan Segal tweet'inde, “Tedbirli bir biçimde 'Sihir başladı' diyebiliriz” ifadelerini kullandı.
Nüfusu 2018 sayımına göre 8,9 milyon olan İsrail'de, aşılanacağı açıklanan kişilerin yarısından fazlası (3,5 milyon kişi civarı) aşılandı. Bunların 2 milyon kadarı ikinci doz aşılarını da vuruldu. Aşılama sürecinde yaşlılara ve diğer riskli gruplara öncelik verildi. Segal ve ekibi de bu aşılanan nüfusun verilerini analiz ediyor.
Tamamen aşılanan yani 2 doz aşının ikisini de vurulmuş olan bireylerden 16 Ocak-6 Şubat aralığında elde edilen ilk verilere göre, yeni vaka sayılarında yüzde 53, hastanede tedavi sayılarında yüzde 39, ağır vakaların sayılarında ise yüzde 31'lik bir düşüş yaşandı. Aynı dönemde ikinci dalgada aşılanan 60 yaş altı bireylerde ise yeni vakalarda yüzde 20 düşüş görülürken, hastanede tedavi sayılarında yüzde 15, ağır vakalarda ise yüzde 29 artış görüldü. Özellikle 60 yaş üstünün en az yüzde 85'inin ocak ayında ilk doz aşılarını vuruldukları şehirlerde fark çok daha belirgindi.
YENİ VERİLER DE GELDİ
Bu ilk güzel haberin ardından pazar günü bir açıklama daha yapan Weizmann Bilim Enstitüsü, 60 yaş üstü bireylerde görülen düşüşlerin, artık, haftalar sonra aşılanan 60 yaş altı bireylerde de görülmeye başladığını duyurdu. Bu da aşının etkisinin ikinci dozun üzerinden zaman geçtikçe güçlendiği şeklinde yorumlandı.
Pazar günü açıklanan bir başka istatistik, umutları daha da güçlendirdi. Ülkenin nüfusunun yarısından fazlasının sağlık hizmeti sağlayıcısı olan Clalit de iki doz aşı olmuş 600 bin İsrailliyle hiç aşı olmamış aynı sayıda kişinin verilerini kıyasladı. Aşılarının ikisini de vurulan kişilerde, semptomatik Covid-19 enfeksiyonlarında yüzde 94’lük bir düşüş yaşandı. Açıklamada ayrıca bu kişiler Covid-19’a yakalansalar bile ağır hasta olma ihtimallerinin yüzde 92 daha düşük olduğu da ifade edildi.
Clalit’in inovasyondan sorumlu tepe yöneticisi Ran Balicer sonuçları, “Pfizer’in koronavirüs aşısı, gerçek dünyada da ikinci dozdan sonraki ilk haftada şüpheye yer bırakmayacak kadar etkili. Tıpkı klinik çalışmalarda olduğu gibi” derken, haftalar geçtikçe aşının etkinliğinin de arttığını vurguladı.
Pfizer-BioNTech aşısının, klinik denemelerdeki etkinliği yüzde 95 olarak tespit edilmişti. Uzmanlar gerçek hayatta durumun daha farklı olacağına dair uyarmıştı ama bu sonuçlar, oranların gerçek dünyada da geçerli olabileceğini gösteriyor.
LABORATUVARDA YÜZDE 95, GERÇEK HAYATTA YÜZDE 91
Örneğin Maccabi Sağlık Hizmetleri'nin verdiği bilgiye göre, aşılanan 416 bin kişiden sadece 254'ü ikinci doz aşıyı vurulduktan 1 hafta sonra virüs kaptı ve hepsi hastalığı hafif belirtilerle atlattı. Bir başka deyişle aşılandıktan sonra virüs kapanların oranı 10 binde 6’ydı. Aynı dönemde aşılanmamış 778 bin kişiden 12 bin 944'ü Covid-19 kaptı. Yani aşılanmamışların virüs kapma oranı da 10 binde 166 oldu. Bu veriler kıyaslandığında, aşı gerçek dünyada da yüzde 91 etkili gibi görünüyor.
Buna ek olarak, İsrail'in en büyük test merkezi olan MyHeritage'da yapılan testlerde aşılanan kişilerin taşıdığı virüs miktarında da (cT değeri) önemli düşüşler tespit edildi. Yani aşılanan kişiler hastalansa bile virüsü başkalarına bulaştırma ihtimalleri çok daha az. Bu veriyi Reuters'a değerlendiren Johns Hopkins Kamu Sağlığı Okulu'ndan Stefan Baral, “Şu ana kadar elde edilen en net veri bu. Aşıların hastalığın bulaşıcılığını azaltacağına inanıyorum” dedi.
AKILLARDAKİ SORULARA OLASI YANITLAR
Haberler güzel ama bir de soru işaretleri var. Örneğin bu sonuçlar ülkede 27 Aralık'ta ilan edilen ve 8 Ocak'ta sıkılaştırılan kapanma önlemlerinin ve izolasyonun getirdiği bir sonuç olamaz mı? Segal'e göre hayır. Eğer öyle olsaydı eylül ayında uygulanan aşısız kapanma döneminde de benzer sonuçlar elde edilebilirdi.
Peki Pfizer-BioNTech'in klinik denemelerinde ilk dozdan aşağı yukarı 10 gün sonra aşının koruyucu etkileri ortaya çıkan aşıların getirdiği söylenen düşüşler, neden gerçek hayatta aşılamadan sonraki üçüncü haftadan itibaren görülmeye başladı? Bunun olası açıklaması da İsrail'de uygulanan aşıda önceliğin bağışıklık sistemi daha yavaş tepki veren yaşlılara odaklanılmış olması. Önümüzdeki günlerde gençleri, diyabetlileri, kanserli hastaları ve hamile kadınları içeren veri setlerinin incelenmesiyle aşının gerçek hayattaki etkinliğiyle ilgili daha isabetli öngörüler mümkün olacak.
Yine de BioNTech yetkilileri, sosyal mesafe önlemleri, her vakanın bulaştırdığı kişi sayısı gibi değişkenlerin bilinmezliği nedeniyle sürü bağışıklığının ne zaman geçerli olacağını kesin bir dille söylemenin mümkün olmadığını ifade ediyor.
BUNLAR DÜNYAYA NE ANLATIYOR?
Peki buradan dünyanın geneli ne anlam çıkarmalı?
Öncelikle aşıdan vazgeçilmemeli ve rehavete kapılınmamalı. Hayfa Technion İsrail Teknoloji Enstitüsü'nden biyomedikal veri bilimci Dvir Aran, Nature dergisine yaptığı açıklamada insanların “Acaba aşılar işe yaramıyor mu?” diye düşünmeye başladıkları dönemde bu verinin önemli olduğunun altını çizdi. Aran, aşıların “sihirli kurşun” olarak görülmemesi gerektiğini vurgulayarak, aşılanmış insanların aşılanmamış olanları dolaylı yoldan koruduğuna dair bir işaret olmadığını belirtti. “Bulaşmada gerçek bir azalma görmek için nüfusun üçte birinden fazlasının aşılanması gerek” uyarısını yaptı.
Segal'in araştırmayı birlikte yürüttüğü Weizmann Enstitüsü'nden Hagai Rossman ise bu durumu “Dünyanın alması gereken mesaj şu: İsrail'deki gibi son hızla aşılama yapsanız bile, sabırlı olmalısınız. Kimsenin elinde sihirli değnek yok” sözleriyle değerlendirdi.
Harvard Üniversitesi T.H. Chan Kamu Sağlığı Okulu'ndan epidemiyoloji uzmanı William Hanage da New York Times'a yaptığı açıklamada, “Nüfus seviyesinde aşılamanın gerçek etkilerini gördüğümüz konusunda epey ikna olmuş durumdayım” derken, bu sonuçların diğer ülkeler için de yüreklendirici olduğunu söyledi. Hanage, İsrail örneğinin diğer ülkelerde de aşılamayı hızlandırmak için bir motivasyon kaynağı olması gerektiğini belirterek, “Son sonuçların oldukça rahatlatıcı olduğunu düşünüyorum. Güzel bir haber bu” diye konuştu.