Güncelleme Tarihi:
İngiltere'nin Oxford şehrinin yerel siyasetçilerinden Duncan Enright, geçtiğimiz günlerde şehrin trafik sorununa çözüm için kapsamlı bir öneriyi gündeme taşıdı. Karşılığında ise hiç beklemediği bir tepki aldı: E-posta gelen kutusu ve sosyal medya hesaplarındaki paylaşımlarının altı, küfürlerle, hakaretlerle, hatta ölüm tehditleriyle doldu.
Enright, CNN International'a yaptığı açıklamada, "Çok endişe vericiydi. Bunca yıldır yerel siyaset yapıyorum, daha önce hiç böyle bir şeyle karşılaşmamıştım" ifadelerini kullandı.
Enright'ın teklifi bir üniversite şehri olan Oxford'da trafiğin en yoğun olduğu saatlerde karayollarının kullanımını en aza indirmeyi amaçlıyordu. Plan kapsamında, kısa vadede şehir sakinlerinin altı önemli arterin üzerine kurulmuş filtrelerden araçlarıyla geçebilmek için izin almaları, bunun denetiminin de kameralar aracılığıyla yapılması öngörülüyordu.
Filtrelere ek olarak Oxford'un bazı bölgeleri "düşük trafikli mahalleler" olarak belirlenecekti. Buralardaki caddelere alternatif olarak şehrin dışındaki "ring yolu" kullanılacaktı. (Aslında bu sistem İngiltere'de birçok şehirde halihazırda uygulanıyor ve belli caddelerde araç trafiğini azaltmayı amaçlıyor ama bazı sürücüler ve şehir sakinleri uygulamadan memnun değil.)
Ancak kısa sürede kızılca kıymet koptu. Sürücülerin hangi caddeleri ne zaman kullanabileceğine dair kafa karışıklığına bir de insanların mahallelerine hapsedileceği ve yaşadıkları yerden ayrılabilmek için hükümetten izin almaları gerektiği gibi dezenformasyon unsurları eklendi. Sonuç, Enright'ı hedef alan çevrimiçi saldırılar oldu.
Dahası Enright'ın aktardığına göre, kendisine o ürkütücü mesajları ve tehditleri gönderen kişilerin çoğunluğunun Oxford şehriyle herhangi bir bağı yoktu. Hatta önemli bir kısmı İngiltere'de bile yaşamıyordu. Ne var ki savundukları şey aynıydı: Enright gibilerin insanları yaşadıkları mahallelere hapsetmek istediğini, bunun iklim çözümleri geliştirme bahanesiyle insanların hareketlerini kontrol etmeyi amaçlayan uluslararası bir planın parçası olduğunu öne sürüyorlardı.
Oxford sokakları
"İKLİM KARANTİNALARI" KOMPLO TEORİSİ HIZLA YAYILIYOR
Enright'ın da birebir deneyimlediği üzere, uluslararası kamuoyunda gittikçe yaygınlaşan bir komplo teorisi, trafiği azaltma, hava kirliliğini önleme ve şehirlerde yürüyerek ve bisikletle ulaşımı yaygınlaştırma kisvesine büründürülmüş bu tür girişimlerin asıl amacının tıpkı Covid-19 pandemisi döneminde uygulanana benzer "iklim karantinaları"nı hayata geçirmek olduğunu iddia ediyor.
Oxford'un bu kadar dikkat çekmesinin sebebi ise trafiği filtreleme planının yanına uzun vadede "15 dakikalık şehirler" yaratma planının da eklenmiş olması. Nitekim söz konusu komplo teorilerini savunanların öfkesinin ana odak noktasını da bu "15 dakikalık şehirler" oluşturuyor.
Özellikle sosyal medyada, 15 dakikalık şehir konseptinin yaygınlaşmasının distopyalardaki gibi toplumlar yaratacağı, insanların bölgelerinden ayrıldıkları için para cezasıyla karşı karşıya kalacağı, şehirlerin açık hapishanelere dönüşeceği gibi yorumlar yapılıyor.
BÜTÜN İHTİYAÇLAR EVE 15 DAKİKALIK MESAFEDE
Peki ne demek 15 dakikalık şehir?
Öncelikle şunu belirtelim: Şehir planlamacılarına göre, kişi iş yerine, alışveriş yaptığı mekânlara, okullara ve diğer hizmetlere ne kadar yakın yaşarsa hayat kalitesi de o kadar yüksek oluyor.
15 dakikalık şehir konsepti de bu noktadan hareketle şehirleri daha yaşanabilir kılmayı amaçlıyor ve kişinin sağlık hizmetlerinden eğitime, gıda alışverişinden yeşil alana ihtiyaç duyacağı her şeyin, evinden aşağı yukarı 15 dakikalık bir yürüme ya da bisiklet mesafesinde olması şeklinde tarif ediliyor. Kendi kendine yetebilen bu mahalleler birbirlerinden kopuk ya da bağımsız değil, birbirleriyle ilişki içinde kurgulanıyor.
Özel araç kullanımını azaltmayı hedefleyen 15 dakikalık şehirler bu sayede daha temiz hava, daha yeşil caddeler ve gezegenimizin ısınmasına neden olan kirleticilerin seviyesinde düşüşler vadediyor. Zira ısınmaya yol açan insan kaynaklı kirliliğin beşte biri ulaşım araçları nedeniyle ortaya çıkıyor. Bunun yüzde 40'ından fazlasını da özel araçlar oluşturuyor.
KAVRAM ESKİ AMA POPÜLERLİĞİ YENİ
"15 dakikalık şehir" terimini ilk kez ortaya atan kişi Fransa'da bulunan Sorbonne Üniversitesi'nden Prof. Dr. Carlos Moreno olsa da aslında bu daha önceden de var olan bir kavram. Özellikle Avrupa'nın eski şehirlerine baktığımızda yerleşimin uzun yıllar önce bu şekilde kurgulanmış olduğunu görebiliyoruz.
Edinburgh Üniversitesi'nde şehir verileri bilimi ve sürdürülebilirlik üzerine dersler vermekte olan Alessia Calafiore de CNN'e yaptığı açıklamada, "Geçmişten bugüne başta Jane Jacobs olmak üzere birçok şehir planlamacısı daha derli toplu, canlı ve dolayısıyla yaya ulaşımına uygun olan şehir ortamlarını savunuyor" dedi.
Uzun zamandır uzmanların gündeminde olan bu kavram, son yıllarda daha yaygın tartışılır oldu. Örneğin Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo'nun, 2020 yılındaki seçim kampanyasının en önemli ayaklarından birini 15 dakikalık şehirler kurma planı oluşturuyordu. Nitekim Paris son dönemde Seine Nehri'nin kıyısındaki belli noktaları araç girişine kapattı, yüzlerce kilometrelik bisiklet yolları inşa etti ve mahallelerin içlerinde ufak parklar oluşturuldu.
Aynı zamanda Fransa Belediye Başkanı Anne Hidalgo'nun danışmanı olan Carlos Moreno'nun ortaya attığı terimin orijinali "la ville du quart d'heure" yani çeyrek saatlik şehir. 2020'de verdiği bir TED Talk'ta Moreno, bu yerleşimlerin üç özelliğini şöyle sıralıyordu: "Bir, şehrin ritmi otomobilleri değil insanları izlemeli. İki, her metrekare birden fazla amaca hizmet etmeli. Son olarak, mahalleler sürekli bir yerlere gidip gelmek zorunda olmadan yaşayabileceğimiz, çalışabileceğimiz ve gelişebileceğimiz şekilde tasarlanmalı." Tepkilerin çoğu Moreno'nun birinci maddesini hedef alıyor.
Bu bağlamda, Kanada'nın Ottawa şehrinde 15 dakikalık mahalleler teklifi gündeme gelirken, Avustralya'nın Melbourne şehri 20 dakikalık mahalleleri hayata geçirmeye hazırlanıyor. İspanya'nın Barselona şehrinde ise otomobil girişine tamamen kapatılmış "süper bloklar" oluşturuldu.
ABD'de de bazı örnekler var. Oregon eyaletinin Portland şehri, 2012 yılında 20 dakikalık mahalleleri uygulamaya koydu. Bu mahallelerde marketler, parklar ve ilkokullar bulunuyor. Aynı şekilde Illinois eyaletinin O'Fallon şehri de "tipik bir banliyö yapısından ihtiyaç duyduğunuz her şeye 15 dakika içinde erişebildiğiniz bir topluluğa doğru gelişme" stratejisini duyurdu.
Pandemi karantinaları da bu konseptin popülerleşmesinde etkili oldu. Bu dönemde insanların mahallelerinden çıkamıyor oluşları, yakın çevrelerine yeni bir gözle bakmalarını sağladı. Calafiore, "İyi hizmet alan bölgelerde yaşamanın önemini daha iyi anladık" dedi.
AMAÇ DAHA AZ OTOMOBİL DAHA ÇOK YÜRÜYÜŞ
Ne var ki bugün özellikle sosyal medyada 15 dakikalık şehir kavramının dile getirilmesi bile öfkeli yorumlara neden oluyor. Liverpool Üniversitesi Coğrafya ve Planlama bölümü öğretim üyesi Alex Nurse, "2023 yılının komplo teorisi de bu planlama modeli oldu; kimin aklına gelirdi ki?" dedi. Nurse, geçtiğimiz günlerde The Conversation'da 15 dakikalık şehirlerle ilgili makalelerinin yayımlanmasının ardından tıpkı Enright gibi mesaj yağmuruna tutulduğunu belirterek, "E-posta kutum çöktü" ifadelerini kullandı.
Nurse, Calafiore ve Richard J. Dunning imzalı makaleye göre, komplo teorisyenleri 15 dakikalık şehirleri "sosyalist" ve hatta "Stalinist" bir kavram olarak nitelendiriyor ve amacının vatandaşların evlerinden 15 dakikadan fazla uzaklaşmasını önleyerek nüfusu kontrol altında tutmak olduğunu öne sürüyor.
Halbuki, yazarlara göre, gerçekte 15 dakikalık şehirlerin amacı insanların mahallelerinden uzaklaşmalarını engellemek değil, aksine her mahallede yaşam kalitesini artırarak iyi hizmet alabilmek için uzaklara gitme zorunluluğunu ortadan kaldırmak. Bu durum bulunduğunuz yerde kapana kısıldığınız anlamına gelmiyor.
15 dakikalık şehirlerde yolların bazıları araç yolu olmaktan çıkarılarak yaya ya da bisiklet yoluna dönüştürülüyor. Böylece aktif seyahat türlerine de alan sağlanıyor. Ancak araçlara tahsis edilmiş yolların azalması araçla mahalleden çıkma sürecini zorlaştırıyor. Diğer yandan yakın mesafelerde yürümek ya da tekerlekli sandalye kullanmak, gidilecek yere bisikletle gitmek, otobüse ya da trene binmek daha mantıklı seçenekler haline geliyor.
15 dakikalık şehir konseptinin destekçileri, bu modelin hem buralarda yaşayanlar hem de çevre için daha sağlıklı olduğunu, yürümeyi teşvik edip otomobil kullanımını azalttığını belirtiyor. Karşıt görüşü savunanlar ise daha az otomobil kullanma çağrılarını, daha hareketli ve temiz mahallelerde yaşama fırsatı olarak değil, kişinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamaya yönelik girişimler olarak görüyor.
15 dakikalık şehirlere karşı çıkanlardan biri Kanadalı Psikolog ve YouTuber Jordan Peterson. Peterson bürokratların insanların otomobilleriyle nereye gideceğine karar vermek istediklerini, 15 dakikalık şehirlerin ise "özenti otoriterlerin gasp ettiği bir başka moda" olduğunu savunuyor.
PANDEMİDE KARBON EMİSYONU AZALMIŞTI
Peki şehir planlamacıları için oldukça sıradan olan bu kavram nasıl oldu da iklim değişikliğiyle alakalı komplo teorilerinin parçası oldu?
Aslına bakılırsa iklim değişikliğini önleme politikalarını "iklim tiranlığı" olarak nitelendirerek eleştirenler hep vardı. Ancak bu görüşler 2020 yılından önce bu kadar yaygın değildi. Peki ne değişti? Elbette Covid-19 pandemisi…
Hatırlanabileceği üzere, pandeminin özellikle ilk döneminde kapanmalar sonucu karbon emisyonu gibi çevreyi kirleten faktörlerde gözle görülür azalmalar kaydedilmişti. Bu dönemde yayımlanan bazı araştırmalar ve gazete makaleleri, bu azalmanın altında yatan bazı davranış değişikliklerinin, pandemi sona erdikten sonra da sürdürülmesinin iklim krizinin önüne geçmekte etkili bir araç olacağını savunuyordu.
Bu makaleler, devletlerin iklim değişikliğini önleme bahanesiyle kişisel özgürlükleri sınırlandırmak istediği söylemini güçlendirdi. Dünya Ekonomik Forumu'nun pandemi sonrası süreçte eşitsizlikle ve iklim kriziyle mücadele girişimi olarak tarif edilen "Büyük Sıfırlama" planı da bu tartışmaları alevlendirdi.
2020 yılında o zamanlar Galler Prensi olan Kral 3'üncü Charles'ın tanıttığı ancak kapsamı pek de net olmayan Büyük Sıfırlama planı kısa süre içinde seçilmemiş bir küresel elitin, pandemiyi dünya düzenini değiştirmek için kullandığı yönünde kaygılara neden oldu. Dünya Ekonomik Forumu yetkilileri de daha sonra yayınladıkları bir videoyla "Büyük Sıfırlama" isminin doğru bir seçim olmadığını ve "dünya hakimiyeti için kurulmuş karanlık bir planı gizliyor gibi göründüğünü" kabul etmek zorunda kaldı.
O günlerde "iklim karantinası" terimi dolaşıma girdi; Batı'daki sağ görüşlü düşünce kuruluşlarının ve iklim krizine şüpheyle yaklaşan medya figürlerinin etkisiyle hızla yaygınlaştı. Bu söylem daha sonra QAnon bağlantılı topluluklar ve aşı karşıtlarının da aralarında olduğu daha radikal komplo teorisi gruplarınca da benimsendi. Zamanla komplo teorileriyle ilgisi olmayanları bile etkisi altına almaya başlayan "iklim karantinası" korkusu, pandeminin yarattığı travmaların ve kaygıların etkisiyle güçlendikçe güçlendi.
Seine civarında belli bölgeler araç trafiğine kapalı. Parisliler ayrıca her ayın ilk pazarında "otomobilsiz şehir" denemeleri yapıyor.
"ÖZGÜRLÜK SAĞLIYOR AMA ZORLAMIYOR"
ABD merkezli bir düşünce kuruluşu olan Stratejik Diyalog Enstitüsü'nün iklim araştırmaları ve politikalarından sorumlu yöneticisi Jennie King, CNN'e, "Kötü niyetli çevreler bu durumu bir silah haline getirdi" ifadelerini kullandı.
King'e göre, "iklim karantinası" komplo teorisini savunanlar, 15 dakikalık şehirler fikrini de kendi amaçları için kullanıyor.
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde şehircilik çalışmaları yürüten mimar ve mühendis Carlo Ratti, "Komplo teorisyenlerinin haklı oldukları bir nokta var: Kendi kendine yetebilen kapalı alanlarla gerçek bir şehir oluşturamazsınız. Bunlara köy denir" dedi. Ancak 15 dakikalık şehirler fikrinin yanlış yorumlandığını da sözlerine ekleyen Ratti, "Bu yerleşimler insanlara yerelde yaşama özgürlüğünü sağlıyor ama bunu yapmaya zorlamıyor" ifadelerini kullandı.
King ise "Özellikle iklimle ilgili konularda dezenformasyon, oportünisttir" dedi. Herhangi bir şeyin suni tartışmaların fitilini ateşlemek için kullanılabildiğini ifade eden King, konu ilgi çekmeye başlayınca birçok oyuncunun da "alana akın ettiğini" sözlerine ekledi.
15 DAKİKALIK ŞEHİR KARŞITLARI SOKAKLARA İNDİ
Bunun bir örneğine geçtiğimiz aylarda şahit olduk. 15 dakikalık şehir fikrinin gündemde olduğu ülkelerde kamuoyunda tanınmış bazı isimler, konsepte ilişkin sert sosyal medya paylaşımları yaptı. Şubat başında İngiliz politikacı Nick Fletcher Parlamento'da yaptığı bir konuşmada 15 dakikalık şehirleri "uluslararası sosyalist bir konsept" olarak nitelendirdi ve "kişisel özgürlüğümüze mal olacak" dedi.
Oxfordshire Şehir Konseyi Başkanı Liz Leffman ise bir video paylaşımıyla, "Bu komplo teorileri gerçek dünyada zarara neden olmaya başladı. Buna bir son verilmeli. Samimi bir korku yaşayan endişeli şehir sakinlerinden 'Evlerimize mi hapsedileceğiz?' diye sorular almaya başladık. Böyle bir şey kesinlikle yok" dese de tartışmanın sönümlenmesine bir faydası olmadı.
Son olarak geçtiğimiz günlerde internet tartışmaları gerçek hayata taşındı. Çoğunluğu Oxford dışından gelen binlerce kişi trafik filtresi ve 15 dakikalık şehir konseptini protesto etmek için sokaklara indi.
11 Şubat tarihli protestodan bir kare. Pankartta, "15 DAKİKALIK ŞEHİRLER... GERÇEK AÇLIK OYUNLARINA HOŞ GELDİNİZ" yazıyor.
11 Şubat tarihli protestodan bir kare. Pankartta, "15 DAKİKALIK ŞEHİRLER... GERÇEK AÇLIK OYUNLARINA HOŞ GELDİNİZ" yazıyor.
15 dakikalık şehirler fikrine yönelik eleştiriler arasında özellikle şehirleri parçalama ve zengin bölgelerle fakir bölgeler arasındaki var olan eşitsizlikleri derinleştirme potansiyeli öne çıkıyor. Enright da yerel halkın trafik filtreleme planıyla ilgili meşru kaygıları olduğunu kabul ediyor. Ancak King, 15 dakikalık şehirlerin amacına dair algının yanlış yönlendirilmesinin, iklim değişikliğiyle mücadele bağlamında uzun vadede endişe verici olduğunu söyledi.
Yerel ve ulusal yönetimlerin iklim krizine temas eden politikaları uygulamakta zorlanabileceği konusunda uyarıda bulunan King, "Bu yükselen düşmanlık ve kamuoyundaki hareketlilik yöneticileri çok hassas bir konuma yerleştiriyor" ifadelerini kullandı.
Moreno ise The Times gazetesine yaptığı açıklamada 15 dakikalık şehirlerle ilgili dezenformasyonu eleştirerek, "İnsanlar tamamen delirebiliyor. Ama bu beni etkilemedi. Ben şehir hayatının yapısını iyileştirmek için bu mesajı yaymayı sürdüreceğim. Bu çılgın nefret kampanyası kazanamayacak" dedi.
CNN'in "How ‘15-minute cities’ turned into an international conspiracy theory", The Conversation'ın "15-minute cities: how to separate the reality from the conspiracy theory" ve The New York Times'ın "The 15-Minute City: Where Urban Planning Meets Conspiracy Theories" başlıklı haber ve yazılarından derlenmiştir.