Güncelleme Tarihi:
"BU SADECE SUUDİ ARABİSTAN'IN SAVAŞI DEĞİLDİR"
Suudi Arabistan destekli Al Arabiya haber sitesi için köşe yazan Mişari Zeydi, İran'ın bölgede hiç kimseyi sağ bırakmayacak bir devrim projesi yürüttüğünü öne sürdü.
Zeydi yazısına "Bu, sadece Suudi Arabistan’ın savaşı değildir. Bu, gaspçı ve fitne çıkarıcı hurafe rejime karşı bütün Arapların ve Müslümanların, hattâ insanlığın savaşıdır. Bugün kendi şartlarıyla savaşa katılmayanlar, alçaklar sofrasında yenecektir" ifadelerini kullandı.
Özellikle Suudi Arabistan destekli Arap basınında sert ve kışkırtıcı makalelerin yanı sıra İran cephesinden karşı cephenin tehditkâr bulduğu açıklamalar gelmeye devam ediyor. ABD merkezli CNBC'ye konuşan üst düzey bir İranlı yetkili ise "İran barışçıl bir ulustur ancak tek seçenek kalması durumunda savaşmaya hazırdır" dedi.
Arap basınında İran'ı bölgede ABD ile gizlice ittifak hâlinde olmakla suçlayan birisi
"MUHAMMED BİN SALMAN DOKUNULMAZLIĞI VAR GİBİ HAREKET EDİYOR"
Veliaht Prens Muhammed bin Salman ülkeyi henüz yönetmek için 'mührü' henüz eline almasa da uluslararası basın İran ve Suudi Arabistan arasındaki rekabeti açıklayan haberlerde Hamaney'in karşısına Prens Salman'ın, ya da Batı basının yazdığı ismiyle Bay Her Şey'in (Mr. Everything) resmini koymaya başladı.
Prens Salman'ın Katar ve Yemen'deki İran etkisini kırmak için sert siyasi manevralarına Lübnan'ın da eklenmesi İran ve Suudi Arabistan arasında açılan yeni bir cephe olarak yorumlandı.
"SUUDİ MİLLİYETÇİLİĞİ İNŞA EDİYOR"
Mail yoluyla görüştüğümüz Oxford Üniversitesi'nden Orta Doğu araştırmacısı Toby Matthiesen, Suudi Arabistan ile İran arasında on yılladır devam eden rekabete ve inişli çıkışlı dönem yaşansa da şu anki durumunda özellikle tehlikeli olduğuna dikkat çekti.
Matthisen, iki ülke arasındaki tansiyonun kontrolden çıkacak bir hâl almasına yönelik faktörlerden en tehlikeli olanının Muhammed bin Salman'ın gücü elinde toplayarak İran tehdidi söylemi üzerinden Suudi milliyetçiliği inşa etmek istemesi olduğunu vurguladı. ABD Başkanı Donald Trump ile kurduğu 'samimi' ilişki nedeniyle Prens Salman’ın bölgede dokunulmazlığı varmış gibi hareket edebildiğini ifade eden Matthiesen, aynı süreçte İran’ın Levant coğrafyasında güçlerini genişlettiğine, İran ve Lübnan arasında bir kara koridoru kurmayı başardığını belirtti.
"ZAYIF HALKA LÜBNAN"
Hurriyet.com.tr'ye konuşan ABD'li Orta Doğu uzmanı Joshua Landis ise Suudi Arabistan yönetminin İran destekçilerinin güçlü olduğu ülkeler arasındaki en zayıf zincirin Lübnan olduğunu düşündüğünü belirtti. Landis,"Muhammed bin Salman, (Lübnan Başbakanı Saad) Hariri’nin İran çok fazla uyumlu bir hâle geldiğini inanıyor. Prens Salman, Lübnan hükümetinin dağılması ve Hizbullah’ın Lübnan hükûmetindeki rolün Batılı ülkeler tarafından anlaşılması durumunda, (Batı’nın) büyük kısıtlamalarla Hizbullah’ı boykot ederek sıkıştıracağını tasarlıyor. Suudi Arabistan’ın 2006 yılında olduğu gibi İsrail’in Lübnan’a saldırmasına ilham kaynağı vermesi de mümkündür ancak bu sefer daha yüksek bir askerî kapasite ve başarı ile" ifadesini kullandı.
"MUHAMMED BİN SALMAN ŞU ANA KADAR BAŞARISIZ"
Financial Times'ın kıdemli muhabiri David Gartner'in analizinde ise "Lübnan'ın Riyad ve Tahran arasındaki vekâlet savaşlarında yeni cephe hâlini alması durumunda bunun etkilerinin Orta Doğu'da kimsenin kontrol edemediği bir hâl alabileceğini söyledi.
Gartner şöyle devam ediyor:
"Ancak Muhammed Bin Salman (ya da söylendiği gibi MbS) eğer İsrail'i İran'a karşı gelmek için kullanmayı istiyorsa, dış politikadaki geçmişinin şu ana kadar başarıdan çok endişeyi ifade ettiğine dikkat çekmek gerek. Yemen'de, İran ve müttefikleri tarafından sınırlı bir destek alan heterodoks Şii Husi isyancılarına karşı savaş başlattıktan sonra Suudi Arabistan Mısır ve Pakistan'ın kara ordusu tedarik edeceğini beklemişti. Ancak etmediler. İki yıldan bu yana MbS bir çıkmazın içinde, Yemen'deki sivil ölümleri, kıtlık ve kolera salgını nedeniyle eleştiriliyor"
Arap basınındaki Humeyni karikatürü
"BM'NİN 51'İNCİ MADDESİNİ KULLANIRIZ" TEHDİDİ
4 Kasım’da İran destekli Husilerin Yemen’den Suudi Arabistan’a balistik füze saldırısı düzenlemeleri Riyad-Tahran hattında gerilimi tırmandıran diğer bir gelişme oldu.
Riyad yönetimi bu olaydan açıkça İran'ı sorumlu tutuyor. Suudi cephesinden yapılan açıklamalar, İran’ın Suudi Arabistan’a yönelik açık bir askeri saldırganlık içerisinde hareket ettiği ve Birleşmiş Milletler'in 51. maddesi uyarınca "uygun zamanda gerekli yanıtın" verileceği yönünde olmuştu.
BM'nin 51. maddesinde ise şu ifadeler yer alıyor. "Hiçbir şey, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi uluslararası barış ve güvenliği sağlayacak tüm önlemleri alana dek, askeri saldırıya uğramış Birleşmiş Milletler üyesi ülkenin bireysel yada kollektif meşru müdafaa hakkına zarar veremez.
Lübnan Hizbullahı
"SUUDİ ARABİSTAN ÖNCELİKLER LİSTESİNİ DEĞİŞTİRDİ"
Suudi Arabistan ve İran arasındaki gerilimin ardından son haftanın en sürpriz gelişmeleri arasında İsrail Genel Kurmay Başkanı Gad Eizenkot'un Suudi Arabistan basınına konuşması oldu. Eizenkot, İsrail'in İran'a karşı Suudi Arabistan ile bilgi paylaşımında bulunabileceğini söylemişti.
Washington'daki American University'den Josef Olmert ise Huffington Post için kaleme aldığı yazıda, "General Gad Eizenkot medyaya en çok meraklı olan general değildir hattâ selefleri gibi İsrail medyasına fazla konuşmadığı için genellikle eleştirilir. Ancak birkaç gün önce Tel Aviv'in kalbindeki İsrail savunma departmanının ofisinde Londra merkezli Suudi Arabistan gazetesine uzun ve detaylı bir mülakat verdi.... Bu eğer birkaç yıl önce, belki birkaç ay önce meydana gelseydi gerçek üstü olurdu ancak asıl şaşırtıcı olan geçmişin hayal edilemez bir sahnesi bu günlerde mantıklı gibi görünüyor" ifadesini kullandı.
Olmert, "Aşırı sağcı İsraillilerin düşündüğü gibi Arapların Filistin meselesine ilgilerini kaybetmediğini ancak Filistin meselesinin endişe ve öncelikleri listesindeki yerinin değiştiğini savundu.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR