Dostlarıma iyi bakın

Güncelleme Tarihi:

Dostlarıma iyi bakın
Oluşturulma Tarihi: Haziran 15, 2009 11:59

Kuzeyden güneye indim. Üç haftalık tatilimi yapmak üzere Kuşadası’ndayım. İyi mi yaptım, kötümü, bilemiyorum. Aslında bu soruyu kendime her Türkiye’ye gelişimde soruyorum. Neden mi? Söyleyeyim. Türkiye’de hayvanlara yapılan eziyetleri gördükçe neşem, tatil yapma, dinlenme hevesim kaçıyor. İster istemez Danimarka ile Türkiye, Danimarkalılar ile Türkler arasında bir kıyaslama yapıyorum. Bana sorarsanız ben derim ki, ne zaman hayvanlara vicdanlı davrandık, bize yapılmasını istemediğimizi onlara da yapmadık o zaman Avrupalı oluruz.

Haberin Devamı

Bütün bir yıl tatili sayıkladım. Yılın yorgunluğunu, stresini, tatilde, yazlığımda dinlenerek atmak istedim. Aslında bunu her yıl yaparım. Ülkemi çok sevdiğim için tatilimi başka ülkelerde geçirmek yerine ülkemde geçirmeyi tercih ederim. Ben 35 yıldır Danimarka’da yaşıyorum ve gazetecilik yapıyorum. Artık o ülkenin de bir vatandaşı sayılırım ama olmuyor. Danimarkalılarla bir aradayken yabancılık hissetmiyorum. Ama içimde mutlaka bir eksiklik, yabancı bir ülkede yaşamanın rahatsızlığı vardır. İnsanın bir başka ülkeyi kendi ülkesi gibi benimsemesi hiç mümkün değil. Onun içindir ki her fırsatta ülkemi ziyaret etmek isterim. Uçak inişe geçtiğinde içim rahatlar uçaktaki Danimarkalı turistlere şöyle bir bakarım ve içimden onlara “işte burası benim ülkem” demek geçer.

Haberin Devamı

Keşke her şey bu kadar kolay olsaydı. Daha havaalanında bana tahsis edilen araca eşimle birlikte binip, yazlığın yolunu tutunca, yolda gördüğüm köpekler üzmeye başlar bizi. Dili bir karış sarkmış, yol kenarında bir lokma ekmek ve bu yaz sıcağında  bir yudum su bulabilmek için kim bilir nereden, nereye gitmek zorunda kalıyorlardır. Bazen sorumsuz bir sürücü tarafından çarpılmış bir köpek yol kenarında cansız yatar, bazen geçtiğimiz yolların çevresinde bağ ve bahçelerde güneşin yakıcı sıcağı altında ayağından bağlanmış,yakınında sığınacak bir gölge, içecek suyu olmayan eşek, at, inek gibi hayvanları görür üzülürüz.  Bir taraftan gözüm yolda, önüme her an bir hayvan çıkabilir çarparım korkusu ile dikkatli araç kullanmaya çalışır, diğer taraftan hayvan sahiplerine söylenir dururum.

Danimarka’da, çiftçilerin hayvanları otlarken hem güneşten, hem de yağmurdan korunacak bir yerleri vardır. İçecek suyu mutlaka olmalıdır. Köpekler akşamları dışarıda bırakılamaz. Evin içende olmak zorundadır. Bahçenin çevresi çevrili ise köpek serbest dolaşır. Şayet köpeği bahçede bağlamak zorunda iseniz, çiftlik hayvanları gibi yağmur ve güneşten korunacak bir kulübesi, ipi en az 10 metre ve bir yere dolanmayacak, köpeğin hareketini engellemeyecek şekilde düzeneği olmalıdır. Köpek ya da kedinizi sokağa bırakamazsınız. Sokakta ipsiz bulunan hayvan polise teslim edilir ve sahibi, para cezası dışında köpek için harcanan zamanın ücretini öder. Sokağa köpek yada kedi atmak yasaktır. Atılan olursa polis boynunda deri altındaki chipten kimliğini tespit eder, sahibini bulur. Sahibi ya köpeğini geri almak zorunda kalır ya da bakım evine gönderilen  köpeğin ölünceye veya  yeni bir sahip bulununcaya kadar tüm bakım masraflarını ödemek zorundadır. Sahipleri gezdirirken köpeklerinin yaptığı tuvaleti alırlar. Almayanlar da vardır. Ama Türkiye’deki gibi kavga çıkmaz. Ev sahipleri, yasa gereği evlerinin önünü temizlemek zorundadır. Yani köpeğin bıraktığını sahibi değil, bıraktığı yerdeki ev sahibi yada bahçe sahibi almak zorundadır. Köpekler, devlet tarafından belirlenen arazi ve ormanların dışında serbest bırakılamazlar. Her köpeğin, hem sağlık ve tedavileri için, hem de sahibi ve başkalarına verebileceği zarara karşı sigortalı olması şarttır.  Bir köpek yavrusu 3 aylık olmadan ve aşıları yapılmadan  annesinden ayırılamaz.  Aşıları tamamlanmayan köpek, sokakta gezdirilmez. Köpeklerin kulak ve kuyrukları da kesilemez.  Türkiye’de bir çok cahilin bunu yaptığını görüyorum. Ben sadece köpek sahibine değil, daha çok köpeğin kulağını ya da kuyruğunu kesme cehaletini gösteren sözde veterinerlere kızıyorum. Şayet bir veteriner, köpeğin kuyruğunun vücudunda denge unsuru ve konuşma, duygularını gösterme organı olduğunu bilmiyor veya bildiği halde köpek sahibine bunu anlatamıyorsa onun veterinerlik belgesi hemen iptal edilmelidir. İşte bütün bunları düşündükçe üzülüyorum. Bunları gerçekleştirebilsek kimse sokağa köpek yada kedisini atamayacak, sokaklarda sahipsiz hayvan olmayacaktır.

Haberin Devamı

Ceyna  ile yazlığımızın bulunduğu yerde bakkal dükkanına ekmek almaya gittiğim sabah tanıştım. Uzunluğu bir metre bile olmayan kısa bir iple direğe bağlanmıştı. Hemen yanına gittim, dükkan sahibine kimin olduğunu, adını sordum. “Adı Ceyna, genç bir bayan getirdi. 3 aylıkmış. Yolda bulmuş. Aşıları için 200 lira  harcamış. Birine satıver dedi. Dün de doğum günüm vardı“para istemiyorum sana doğum günü hediyem olsun” diyerek bana verdi. Sana vereyim  götür” dedi. Al sana bir üzüntü daha. Tabi ki içimden   onu alıp Danimarka’ya götürmek geçti. Ama ne yazık ki Danimarka’daki evimde daha önce Kuşadası’nda bir benzincide bulduğum. Dövülüp sokağa atılmış Leydim vardı. Onunla sorun olmazdı. Ama bir araba tamircisinin elinden kurtardığımız Max’ımız onu parçalardı. Çünkü Max labrador ve Pitbul karışımı, beni ve eşimi hem başka köpeklerden, hem de insanlardan çok kıskanıyor ve bize yaklaşan kim ve ne olursa olsun saldırıyor. O imkan da ortadan kalkmıştı. Ama en azından sık, sık ziyaret edip,ona temiz su ve yiyecek verme şansım vardı. Öyle de yaptım daha ilk tanışmamızda hemen ona sosisler aldım yedirdim. Biraz uzağımdaki işçilerin sesi kulağıma geldi “adama bak köpek için sosis aldı” Yaptığım hareket yadırganmıştı. Oysa benim için çok normaldi. Bir başka Avrupalı ya da Türkiye’de, sayıları az olan hayvan severlerden biri olsa da aynı  şeyi yapardı. Ceyna ile böyle tanıştık şimdi kısa ir süre için de olsa arkadaşız ve birlikte çok mutluyuz. Onu gezdirirken eve getiriyorum eşime kendisini beğendirmek için çeşitli numaralar yapıyor. Ondan ayrılmak zor olacak biliyorum. Asıl üzüntüyü o yaşayacak. Her karşılaştığımızda onu evlat edinirim umuduyla bana bakan gözleri hüzünlenecek. O duyguyu ben çok iyi bilirim ama yapabileceğim bir şey yok. Keşke imkanım olsa da tüm sokak köpeklerini kurtarabilsem.

Haberin Devamı

İşte bizi ülkemize gelmeden defalarca düşündüren şey bu. Hayvanlara yapılan kötü muamele. Ne olur, hayvanlara kötü davranmayalım. Evde, aile fertlerine karşı nasıl davranıyorsak onlara da öyle davranalım. Mehmet Pamuk adında Din Müşaviri arkadaşımın “cennete gidecek iki hayvandan biri köpektir. Ama maalesef ülkemizde insanlar köpeklerin dinimizdeki yerini bilmiyorlar. Bilselerdi farklı davranırlardı. Allah’ın yarattığı tüm canlılara iyi davranmak,onlara yiyecek ve su vermek sadece insanlık görevimiz değil, dinimizin icaplarındandır”sözlerini yazmak istedim. Evinizin önüne bir kap su, bir lokma yiyecek koyun. Bakın görün ki hayatınız değişecek. Ekonominizden tutun, yaşantınıza dair her şey düzelecek. Mutlu olacaksınız. Akşam başınızı yatağa koyduğunuzda rahat uyuyacaksınız. Ceyna’yı bakkala veren bayana da sesleniyorum. Onun gözlerine iyi bak, sana söylemek istediklerini anlamaya çalış ve bir kez daha düşün.

Haberin Devamı

Bu konuda yazılacak o kadar çok şey var ki. Satırlar, sayfalar yetmez. Köpek alacaklar almadan önce çok iyi düşünsünler. Pet Shoplardan hayvan almayarak, hayvan ticaretini, onların küçük kafesler içine hapsedilmesini önleyin. Sokaklardaki ve bakım evlerindekileri kurtarın. Onunla yaklaşık 15 yıl yaşayacaksanız, iyi ve kötü gününde onun yanında olacaksanız, ona çocuğunuz gibi davranarak, evinizde her şeyi onunla paylaşacaksanız alın. Onlara sıcak bir yuva verin. Ne zaman hayvanlara kendinize davranılmasını istediğiniz şekilde davranırsanız o zaman Avrupalı, o zaman insan ve o zaman gerçek MÜSLÜMAN olursunuz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!