Diyalog şart

Ekinlikte, Alman İslam Konferansı’nı hayata geçiren dönemin Federal İçişleri Bakanı ve şu andaki Federal Maliye Bakanı Wolfgang Schaeuble, ev sahibi konumundaki Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ve Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Genel Sekreteri Bekir Alboğa ile Almanya Şii Cemaatleri İslam Birliği’nden Djavad Mohagheghi birer konuşma yaptı.

Etkinlik öncesi başta Sol Partili bazı parlamenterler olmak üzere aralarında Türklerin ve Türk kökenlilerin de bulunduğu bazı çevrelerden eleştiriler geldi.
Sol Partili milletvekilleri, DİTİB’in bu etkinliğe davet edilmesini eleştirdi.
Hem de açık biçimde “DİTİB, despot Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın temsilcisi. Alman İslam Konferası’nda masada DİTİB’le birlikte Erdoğan da oturuyor” diyerek karalama kampanyasını sürdürdüler.
Bazı Alman gazete ve dergileri de benzer bir yaklaşım sergilediler.
İslam Toplumu Milli Görüş’ün (İGMG) faaliyetlerinin Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından izlendiğine dikkat çekerek, İGMG’nin Alman İslam Konferansı’nda ve bu etkinlikte yer almasını eleştirdiler.
Ama nedense İGMG’yi eleştiren Alman politikacılar da Alman medyası da Federal Meclis’te temsil edilen Sol Parti’nin ve bazı milletvekillerinin faaliyetlerinin Federal Anayasa Koruma Teşkilatı tarafından yıllardır izlendiğini birden unutuverdiler.
Tabii Sol Partili politikacılar da.

***
Berlin’de Türklerin ve Türk kökenlilerin de yoğun olarak yaşadığı Kreuzberg’deki eski Sular İdaresi’nin salonunda düzenlenen etkinliğin açılışını Ave Pax (Merhaba-Selam Barış) grubu yaptı.
PEGIDA kısa adıyla tanınan Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar ile sempatizanlarının özellikle eski Doğu Almanya sınırları içinde sürdürdükleri İslam ve Müslüman düşmanlığına karşı Hıristiyan, Müslüman, Musevi ve Budist müzisyenlerin oluşturduğu dinlerarası Ave Pax grubu, farklı dinden ilahiler çalıp söyledi.
DİTİB karşıtlarına en iyi yanıtı ev sahibi konumundaki Federal İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere verdi.
Bakan de Maiziere çok açık bir biçimde DİTİB ile diyaloğu sürdürecekleri mesajını verdi.
Almanya’da yaşayan 4 milyondan fazla Müslüman’ın dinsel ve toplumsal uyumunun gerçekleştirilmesi için tam 10 yıl önce bir diyalog forumu olarak Alman İslam Konferansı’nı hayata geçiren Wolfgagng Schaeuble de bazı çevrelerden gelen eleştirilere kulak asmadı.
Schaeuble, Alman İslam Konferansı’nın tam bir başarı öyküsü olduğunun altını çizdi.
27 Eylül 2006 tarihindeki ilk Alman İslam Konferansı toplantısının açılışında “İslam Almanya’nın ve Avrupa’nın bir parçasıdır. İslam günümüzün ve geleceğimizin bir parçasıdır” diyen Wolfgang Schaeuble, bu yöndeki düşüncesinin ve görüşünün kesinlikle değişmediğinin altını çizdi.
Schaeuble bunları söylerken birden Almanya’nın eski Cumhurbaşkanı Christian Wulff ve söylemi aklıma geldi.

***
Cumhurbaşkanı Wulff, iki Almanya’nın birleşmesinin 20’nci yıldönümü vesilesiyle 3 Ekim 2010’da Bremen’de düzenlenen devlet töreninde yaptığı konuşamasında, “Şüphesiz Hıristiyanlık Almanya’ya aittir. Şüphesiz Musevilik Almanya’ya aittir. Ama artık İslam da Almanya’ya aittir” demişti.
Wulff, bu söylemi yüzünden bazı çevreler tarafından adeta topa tutulmuştu.
Oysa ki, Wolfgang Schaeuble’nin Cumhurbaşkanı Wulff’tan 4 yıl önce söylediği aynı şeydi.
Schaeuble’ye ses çıkarmayanlar, Wulff’e ateş püskürmüşlerdi.
Kim ne derse desin, Alman İslam Konferansı sürdürülmelidir.
Tabii Alman İslam Konferansı’nda tüm Müslümanların temsilcileri de yer almalıdır.
Barış içinde birlikte yaşam için dinlerarası diyalog şarttır.
Bu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
Kesinlikle gözardı edilmemelidir.