Güncelleme Tarihi:
İSLAM yasası tartışmalarının Almanya'da yeniden gündeme gelmesi, sizce neyle alakalı?
* Almanya'da, genelde Avrupa'da Müslüman cemaatlerle ilgili haklı gerekçelere dayalı eleştiriler var. Bunu inkar edemeyiz. Ama bu makul eleştirilerin yanı sıra toplumda yaygın olan İslam karşıtı bir atmosfer var. Siyasiler de var olan sorunları seçim arifelerinde istismar etmeye kalkışıyor. Çünkü bunun ciddi bir seçim getirisinin olacağını biliyorlar. Almanya’daki anayasal düzen bu konuda çok açık ve net. Seküler devlet bütün dinlere karşı eşit mesafede olmak zorunda. Dolayısıyla dinler arasında ayrım yapıp, birisini ötekine tercih etmek, birisine farklı muamele hakkı yok devletin. Bu anayasa tarafından tespit edilmiş. Buna rağmen demokratik parti temsilcilerinin böyle taleplerde bulunması, benim açımdan tamamen seçimlere yönelik bir yatırım.
Müslüman cemaatlere yönelik haklı eleştiriler var dediniz. Hangi konuda?
* Genelde Müslümanların yeterince içinde bulundukları topluma entegre olamadıkları, içinde yaşadıkları toplumla yeterince haşır neşir olmadıkları, oranın sorunlarıyla hemhal olamadıkları, yeterince yerleşik düzene uyum sağlayamadıkları aşikar. Bu hem dini cemaatler için, hem de Almanya'da yaşayan Müslümanların epeyce ciddi bir bölümü için geçerli. Burada cemaatlerin kapalı iç yapılarından tutun, imamların büyük ekseriyetinin Almanca bilmemesine kadar ciddi sorunlarımız var. Ama bu sorunun çözümü, devletin buraya müdahale etmesiyle değil, dini cemaatlerin bunu kendi içlerinde çözmesiyle olabilir.
İslam yasasıyla ilgili önerilen birinci maddede, “Alman yasaları dini hükümlerin önündedir” deniyor. Böyle bir sorun mu var Almanya'da?
* Bütün kamuoyu araştırmaları şunu gösteriyor. Almanya’daki Müslümanların büyük ekseriyeti demokrasiyi, insan hakları, fikir ve inanç hürriyeti de bunun içinde, yüzde 90 oranında kabul ediyor. Çok büyük ekseriyetin demokratik düzenle ilgili bir sorunu yok. Küçük bir azınlığın, genelde selefilerin temsil ettiği din anlayışını sanki bütün Müslümanların din anlayışıymış gibi kabul edip onun üzerinden siyaset geliştirmek çok sakıncalı. Çünkü bu, bütün bir Müslüman toplumu töhmet altında bırakıyor. Toplumun içinde yaşıyorsanız, bağlayıcı olan elbette o ülkenin yasalarıdır.
İslam yasasıyla ilgili önerilen ikinci madde dışarıdan mali destek yasaklanmalı. Haklı bir talep mi bu?
* Bu nereden düzeltileceği belli olmayan eleştirilerden birisi. Bunu sadece Almanya'daki Müslümanlara yönelik değil de, diğer dinlere de aynı şekilde uygulamada bulunmanız lazım. Almanya'daki kiliseler dünyanın pek çok yerinde, pek çok Hıristiyan cemaate çok ciddi maddi yardımlarda bulunuyor. O zaman o yardımların da yasaklanması lazım. Kaldı ki, 35 yıldan beri Türkiye, Diyanet İşleri vasıtasıyla Almanya'daki Müslümanların imam ihtiyacını karşılamasına maddi yardımda bulunuyor. Şimdiye kadar bu sorun olmadı. Son iki, üç yıldır sorun kabul ediliyor. Bu sorunsa, o zaman Alman devleti alternatif finans çözümü önerisinde bulunmak zorunda. Böyle bir durum da yok. Seküler devlet bu işlere müdahil olamaz. Maddi olarak destek de bulunamaz diyorlar. Dışardan gelen desteği de engellemek istiyorlar. Bu açıkçası iyi niyetli olmayan tam bir siyasi demagoji.
Cuma vaazlarının Almanca verilmesi talebi anlaşılır değil mi?
* Tabii ki, Alman toplumunun böyle bir talepte bulunması anlaşılabilir bir durum. Yarım asırdan beri Müslümanlar burada yaşıyor. Almanca bir kültür geliştirmeleri, bir dil geliştirmeleri gerekir. Aksi halde sürekli bu toplumun dışında kalmaya mahkum olurlar. Fakat bunun kendi zemininde, tabi ihtiyaçların karşılığı olarak buluşması icab eder. Bunu devletin ya da gayri müslim toplumun talebi doğrultusunda değil de, camilerde öylesi bir talep oluşur. Camilerde insanlar örneğin Türkçeye yeterince vakıf olmazlar, onun üzerine böylesi bir şey olursa, bunu doğru bulurum. Almanya'da İtalyan Katoliklerden tutun, Polonyalılara, Rus Ortodokslara, Sırp Ortodokslara, Hollanda ve Danimarka azınlığının dini cemaatlerine kadar herbirisi kendi dini ayinlerini anadillerinde yapıyorlar. İhtiyaç bu doğrultuda. Kaldı ki, ana dilden niçin bu kadar rahatsız olunuyor? Bir çok camide cuma namazlarında hutbeler Türkçe okunur. Akabinde kısa ve öz olarak Almancası verilir. Bu bir veya iki nesil sonra değişebilir.
İslam Yasası tartışmasının DİTİB imamlarına yönelik, hükümet yanlısı, casusluk suçlamalarının hemen ardından patlak vermiş olması, bir tesadüf mü?
* DİTİB imamlarının devlet memuru olduğu ve maaşlarının Türkiye tarafından ödendiği yeni bir gelişme değil. 40 yıldan beri bilinen ve bugüne kadar sorun olarak kabul edilmeyen meseleler. Bunun son yıllarda sorun olarak telakki edilmesini tamamen konjonktürel ve şu anda hükümetler arası yaşanan sorunla irtibatlı olarak görüyorum. Güncel bir sorun bu. İmamların görevi elbette herhangi bir şekilde cemaatinin bireylerini gammazlamak, listeler tutmak değil. Böylesi faaliyetlerde bulunan imamlar varsa, bunlar gereken cezayı almalı. İmamlık kutsal bir meslektir. Siyasi süreçlere dahil edilemez. Hükümetler üstü konumunu muhafaza etmek zorundadır imamlar. Sanki DİTİB imamlarının büyük bir çoğunluğu böylesi faaliyetlere karışmış gibi bütün bir DİTİB camiasını, imamlarını zan altında bırakmak çok sakıncalı. DİTİB Almanya’da en ılımlı dini cemaat olarak kabul ediliyor. Siz böyle bir cemaati marjinalleştirmeye çalışırsanız, neticede alternatifsiz kalırsınız. O zaman alan tamamen aşırı uçlara kalır. Asıl tehlike bu. DİTİB'in de kendisini, sistematik olarak kendi yapısını ciddi biçimde sorgulaması gerekir. Ama bunları birbirine karıştırmamak gerekir.