Oluşturulma Tarihi: Ocak 31, 2001 00:00
Belçika’nın Fransızca yayın yapan devlet televizyonu RTBF, bu gece yayınladığı bir programda, terör örgütü DHKP-C’nin ve Belçika’da barındırılan örgüt üyesi terörist Fehriye Erdal’ın gerçek yüzlerini kamuoyuna anlattı.
RTBF’in en saygın yayınlarından biri olan ve ülkedeki adli sorunları ele alan "Kanun Namına" adlı programda, Sabancı suikasti faillerinden Fehriye Erdal’ın Belçika’daki durumu ayrıntılı olarak ele alındı.
Program yapımcıları, "AB kurumlarına ait binalara birkaç metre mesafede barınan" terör örgütü DHKP-C temsilcileriyle konuştukları gibi, Türkiye’de Adalet Bakanlığı yetkilileri ve Sabancı ailesinin avukatı Fernand Schmitz ile söyleşilere de yer verdiler.
Sabancı Holding Otomotiv Grubu Başkanı Özdemir Sabancı, Toyota-Sa Genel Müdürü Haluk Görgün ve sekreter Nilgün Hasefe’nin 9 Ocak 1996 tarihinde öldürülmesi olayının zanlılarından Fehriye Erdal, 26 Eylül 1999’da, Belçika’da, Neşe Yıldırım adına düzenlenen sahte pasaportla yakalanmıştı.
Belçika, Türkiye’nin iade talebini reddederken, teröristin siyasi sığınma talebini geri çevirmiş ve bu ülkede işlediği suçlardan yargılanıncaya kadar ev hapsinde kalmasına razı olmuştu.
"Kanun Namına" programında terör örgütü adına konuşan Bahar Kimyongür isimli terörist, önce "Belçika ve diğer Avrupa ülkelerinde hiçbir terör eylemi yapmadıklarını, hedeflerinin sadece Türkiye olduğunu" anlattı.
Belçikalı gazetecinin ısrarlı sorularını yanıtlayan terörist, daha sonra, 1992 yılında, Brüksel’deki Türk Hava Yolları bürosuna bomba atılması gibi eylemleri gerçekleştirdiklerini itiraf etti.
Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e karşı, geçen Kasım ayında, Avrupa Parlamentosu Dışişleri Komisyonu’nda saldırı düzenleyen teröristlerden biri olan Kimyongür, Sabancı suikastini de üstlendiklerini söyledi, ancak Fehriye Erdal’ın bu olayla ilişkisi olmadığını savundu.
Sabancı suikastına ilişkin görüntüleri ve Türkiye’den gelen kanıtları ayrıntılı olarak yansıtan RTBF, Belçika İstihbarat Servisi sözcüsü Jean-Baptiste De Smet’in açıklamalarına da yer verdi. De Smet, Belçika istihbaratının, DHKP-C’nin tehlikeli bir terör örgütü olduğunu iyi bildiğini ve teröristleri yakından izlediğini anlattı. Sözcü, teröristlerin şantaj, tehdit ve baskı gibi yöntemleri Avrupa’da da kullandıklarına dikkat çekti.
Erdal cinayete katıldı
Türk emniyet ve istihbarat yetkililerinin görüşlerini de yansıtarak Fehriye Erdal’ın gerçek kimliği hakkında izleyicilerine geniş fikir veren "Kanun Namına", Erdal’ın Sabancı suikastıyla ilişkisi olmamasının mümkün görülmediğini, teröristin cinayete katıldığını ve olay duyulmadan binayı terketmeyi başardığını görüntü ve kanıtlarla anlattı.
Belçika Adalet Bakanı Antoine Duquesne de, programda yayınlanan demecinde, "Belçika kamu güvenliğini tehdit eden bir terörist olan" Erdal’a siyasi sığınma hakkı vermediklerini, ölüm cezasının varlığı nedeniyle Türkiye’ye iade de edemediklerini, Belçika’daki suçlarından dolayı yargılanmasından sonra sınırdışı edilmesinin gündeme geleceğini anlattı.
Programın yapımcıları, Fehriye Erdal’ın, "Ali" isimli ve "Alman istihbarat servisleri ile bağlantısı olan" bir şahıs tarafından Türkiye’den kaçırıldığına ilişkin bilgiler edindiklerini de duyurdular. Programda, Türkiye ile adli işbirliği yapmakta tereddüt eden Belçika’nın uluslararası anlaşmaları görmezden geldiği görüşü de savunuldu.
Programda konuşan terörist Fehriye Erdal da, korktuğunu, kendini güvenlikte hissetmediğini, sınırdışı edilmek istemediğini, bir AB ülkesi tarafından barındırılmayı arzu ettiğini anlattı. Terörist, Sabancı suikastinin hemen ardından holding binasını terkettiğini, çünkü "solcu olarak tanındığını ve cinayetten sorumlu tutulmaktan korktuğunu" söyledi.
Televizyon programında, Erdal’ın binayı cinayetten hemen sonra ve olay duyulmadan terkettiği görüntülerle anlatıldı ve "Erdal, cinayeti herkesten önce nasıl biliyordu?" sorusuyla teröristin yalan söylediğine dikkat çekildi.
Programın sonunda, Erdal’ın, Avrupa Terörizme Karşı Mücadele Anlaşması çerçevesinde, Türkiye’de işlediği suçlardan dolayı Belçika’da yargılanması için yasal olanak bulunduğu görüşü savunuldu ve Sabancı ailesinin avukatının bu amaçla girişimler başlattığı bildirildi.