Güncelleme Tarihi:
Devletin her yere kolu uzanır mı? Eski çağlardan kalma törelerle idare edilen aşiretlere etki edebilir mi ?
Üç boyutlu bir dünyada yaşayan aşiret bireyi üç ayrı sisteme göre kendini ayarlayabilir mi ?
1. Aşiret Töresi,
2. Dini vecibeler ve yaptırımlar,
3. Devlet kanunları ,
İşte bu karmaşıküç boyutlu dünyanın içinde yaşayan aşirete mensup birey ne yapacağını şaşırmış durumdadır.
Sadece Mardin ‘de değil , aşiret düzeninin elinin uzandığı her coğrafyada geçerli bir üçleme ile karşı karşıyayız. Bugün mardin , yarın İstanbul öbür gün Münih ...
Fotoğrafa kuş bakışı baktığımızda Mardin ‘de karşılaştığımız olay aynen, Susurluk gibi,Ergenekon gibi, 6-7 Eylül olayları gibi ve diğer devletin doğrudan ya da dolaylı olarak aracılar kullanarak etkilediği olaylar gibi görünüyor.
Yine devletin otoritesini kullanan güvenlik güçleri burada söz konusu olan gizli ajanlar değil silahlandırılmış köy Koruyucularıdır.
Bu kez devletin doğu illerinde PKK ‘ya karşı mobilize ettiği binlerce korucudan bazılarının işlediği cinayetleri izliyoruz. Bu da medyaya yansıdığı kadarıyla...
Nedense bu olay birden bire tüm dünya medyasına anında yansıtıldı.Bu hızın nedenleri üzerinde de ayrıca durmak gereklidir .
Çelişkili haberler alıyoruz. Kan davası,töre cinayeti,aşiret husumeti vb.vb.
Öldürülen masum çocuklar,hamile kadınlar, masum insanlar.. tek suçları var aşiret üyesi olmaları.
Öldürenler kim ?
Akrabaları .Hala çocukları .Aynı aşiretin bireyleri.
Suçlu aranıyor ..
Kim suçlu ?
Aşiret töresi mi ? Yoksa vatandaşını bir türlü koruyamayan devlet mi ?
İçişleri bakanı yaptığı açıklamada katliamın nedenini aşiret töresi olarak gösteriyor.
Devlet yetkilileri koruyucu sistemini mercek altına alıyor.
Değiştirebiliriz diyor. Ama ülkenin her metresine güvenlik güçleri yerleştirme imkanı var mı ?
Polis devleti uygulamalarında bile suçun önlenemediği giderek arttığı biliniyor.
Devlet de o yolu seçiyor yıllardır doğu ve güneydolu illerimizde kırsal alanda 100,000 den fazla koruyucuyu ağır silahlarla donatıyor,
Kırsal alanda tüm asayişi bu gecici ve gönüllü “devlet görevlileri”ne bırakıyor.
Denetimi yok,kimin ne olduğu ve ne yaptığı belli değil. Koruyucuların öldürdükleri PKK militanları acaba gerçekten PKK militanı mı ?
Bu bölgelerde asayişi kim sağlıyor?
Çoğunluğu Kürt aşiret liderlerinin adamları olan koruyucu ordusu .
Vurulan ölen kimler ?
Topraksız, fakir dağ köylüleri... PKK militanı olup olmadıkları konusunda yeterli kanıt yok.
Hukukun üstünlüğü adalet ve eşitliği sağlamak ve vatandaşını korumak zorunda olan bir devletin içine düştüğü durum son derece dikkat çekici.
Medyada güvenlik ve asayiş konularında ortaya çıkan haberlere bir göz atarsak durumun vehameti iyice ortaya çıkmaktadır.
Kendini ve ailesini korumak zorunda kalan insanlar silahlanmaktadır.
Türkiyede ruhsatlı silah adedi 3 milyonun üzerinde ,ruhsatsız silahların ise 7 milyona yakın olduğu tahmin edilmektedir.
Bu ne anlama gelmektedir ?
Giderek insanlar silahlanma ihtiyacı duymaktadır. Yakında devletin kendisini korumadığını hissedenlerin temin ettikleri silahlarla adalet arayacaklarını söyleyebiliriz. Kendi istek ve arzularını sorumsuzca temin ettikleri silahlarıyla sağlamaya çalışan bireylerin oluşturduğu bir sosyal düzeni kentlerde hayal etmek güç ama kırsal alanda malesef gelinen nokta bundan ibaret.
Bir siyasi parti çıkıp koruyucu sistemini savunabiliyor.Onlara sahip çıkmak adına koruyucuların işledikleri cinayetleri de makul ve meşru karşıladığını beyan ederek destek veriyor.
Jandarma ,asker ya da polis düzeni sağlayamıyor bir sağlayalım diyor . Devleti savunmuyor eli silahlı milyonların düzenini savunuyor.Hukuk ya da bireysel özgürlükler anlamında tek kelime yok .Geçmişinde Maraş olayları gibi,Sivas ve Trabzon olayları gibi şaibeli sicili olan bir parti eli silahlı kontrolsüz gücü savunuyor.
Bu coğrafyada yaşayan insanların onulmaz üçlü çelişkisi her yanı sararken kimi siyasi partiler güvenlik gücü oluşturmaya çalışıyor,devlet şaşkın,vatandaş şaşkın .
Hukuk ve bireysel özgürlükler yolunda ilerleme kaydedilmesi gerekirken demokrasinin zemini kayıyor; özel güvenlik birimlerinin kontrolsüz hukuksuz zeminine doğru kayıyoruz.
İşte öylesine bir cumhuriyete doğru bizi sürüklemek isteyenler var.
Aşiret cumhuriyeti olma yolunda ilerliyoruz.