Güncelleme Tarihi:
ALMANYA’nın Hıristiyan Demokrat Birlik partili (CDU) İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere tartışma yaratan ‘öncü kültür’ kavramını bir kez daha savunarak, bu kavram üzerinde ısrar etmediğini, ancak kavramı severek kullandığını söyledi. De Maiziere alternatif olarak “Almanya’da ortak yaşamın pusulası” kavramının da kullanılabileceğini belirtti.
Alman Bakan Almanya’ya gelen insanların geçmişlerini ülkelerinde bırakmalarını ve geçmişlerini unutmalarını kimsenin talep etmediğini, bu insanların ülkelerinden getirdikleri bazı sosyal ilişkilerde kimi noktaların Alman toplumu ile uyuştuğunu, kimilerinin de uyuşmadığını söyledi. “Birçok şeyi beğenmesek de, sineye çekmek durumundayız” diye konuşan de Maiziere, ancak bazı şeyleri hoşgörü ile karşılayamayız ve karşılamayacağız da” dedi.
‘BİZ BURKA DEĞİLİZ’ DEMİŞTİ
Bakan de Maiziere iki hafta önce öncü kültür kavramına ilişkin olarak 10 maddelik bir katalog hazırlamış ve önerileri tartışmalara yol açmıştı. Bild am Sonntag gazetesine yazdığı makalede De Maiziere toplumsal davranışlara değinirken, “Bizler ismimizi söyleriz. Bizler karşımızdakine elimizi uzatırız. Biz açık bir toplumuz, yüzümüzü gösteririz. Biz burka değiliz” ifadelerini kullanarak, dinin toplumu ayrıştırıcı değil birleştirici bir unsur olduğunu belirtmişti. Sosyal Demokrat Parti (SPD), Yeşiller ve Sol Parti de Maiziere’i eleştirerek, Bakan’ın toplumu böldüğü suçlamasını yöneltmişti.
‘KÜLTÜREL ENTEGRASYON’ 15 TEZ SUNDU
Alman Bakan, ‘Kültürel Entegrasyon Girişimi’ adlı oluşumun toplantısına katıldı. Bu girişim Almanya’da ortak yaşamın başarılı olması için 15 maddeden oluşan tezlerini sundu, ancak öncü kültür kavramından bahsetmedi. Bu tezler Başbakan Angela Merkel’e de gönderildi.
Kültürel Entegrasyon Girişimi’ni 28 Alman kuruluş oluşturuyor. Bunlar arasında Alman Kültür Konseyi, Almanya Kültür Bakanı Monika Grütters, Almanya İçişleri ve Çalışma Bakanlığı’ndan temsilciler, kilise ve dini cemaatlerin temsilcileri ve yerel düzeydeki dernekler bulunuyor.
Girişim, tezlerini Almanya anayasasına dayandırıyor. Tezlere imza atan kuruluşlar dinin kamuya açık olması gerektiğini ve demokratik tartışmanın, farklı görüşlerin çoğulcu bir toplumda düşüncelerin oluşmasını güçlendirdiğini belirtiyor.
Diğer tezler ise özgürlükçü demokrasinin hoşgörüyü ve saygıyı içerdiğini ve göç olgusunun Almanya tarihinin bir parçası olduğunu vurguluyor. Almanya toplumuna katılımın anahtarının Almanca olduğu belirtilirken, kültürel çeşitlilik zenginlik olarak algılanıyor.
‘ÖNCÜ KÜLTÜR’ KAVRAMI BENİMSENMEDİ
Alman Kültür Konseyi Başkanı Olaf Zimmermann, Kültürel Entegrasyon Girişimi’nin geçen Aralık ayındaki toplantısına katılanların öncü kültür kavramını kullanmama kararı aldıklarını, zira bu kavramın siyasi açıdan tartışmalı konuma geldiğini, kavramın birleştirici değil, ayrıştırıcı bir nitelik taşıdığını belirtti.
Kültürel Entegrasyon Girişimi’nden yetkililer sundukları tezlerin toplumsal bir tartışmayı başlatmasını istediklerini açıkladılar ve bu tartışmaya katılma çağrısında bulundular. Almanya Kültür Bakanı Monika Grütters de yabancılara karşı duyulan korkulara karşı bu tür tartışmaların yürütülmesinin gerekli olduğuna dikkat çekti.
Federal Hükümetin Göç ve Uyumdan Sorumlu Bakanı, SPD’li Aydan Özoğuz da Almanya’da açık ve net kuralları olan bir göç yasası çıkartılmasından yana görüş bildirdi.