Dayak, tecavüz, işkence... Hep daha kötüsünden korktu, mahkemede bile sustu

Güncelleme Tarihi:

Dayak, tecavüz, işkence... Hep daha kötüsünden korktu, mahkemede bile sustu
Oluşturulma Tarihi: Kasım 06, 2021 11:47

Dünya üzerinde milyonlarca insan özellikle de kadınlar ve çocuklar, başta aile üyeleri olmak üzere yakınlarından gördükleri şiddetle başa çıkmaya çalışıyor. Ancak milyonlarcası "Ya daha kötüsü olursa?" korkusuyla sesini bile yükseltemiyor. İngiltere'de geçen hafta gündem olan bir dava, bu evrensel problemi bir kez daha gündeme taşıdı.

Haberin Devamı

Bundan tam dört yıl önce İngiltere'de bir anne, yeni doğmuş bebeğine fiziksel şiddet uyguladığı gerekesiyle 6 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bebek korkunç durumdaydı. Kaburgaları kırılmış, kafatasında çatlaklar oluşmuş ve beyninde az daha ölümüne yol açacak bir kanama yaşanmıştı.

Anne mahkemede verdiği ifadede, bebeğinin mamasını hazırladığı sırada hırkasının bir dolaba takıldığını, bu nedenle bebeği yanlışlıkla beton zemine düşürdüğünü söyledi. Ancak bu açıklama bebeğin vücudundaki korkunç yaralarla uyuşmuyordu ve haliyle jüri ikna olmamıştı.

Karar açıklandıktan sonra sanık kürsüsünde yere yığılan anne, gözyaşları içinde salondan çıkarılırken sadece "Ben yapmadım" diyebildi. Dava kapandı ancak iş burada bitmedi.

GERÇEKLERİ YILLAR SONRA AÇIKLADI

Haberin Devamı

İngiliz basınının "Jenny" takma adıyla hikayesine yer verdiği üç çocuk annesi kadın, 28 Ekim günü bu kez Temyiz Mahkemesi'nde gerçekleri anlatmak için hâkim karşısına çıktı.

Jenny, minik bebeği yaralayan kişinin kendisi değil, eski erkek arkadaşı ve bebeğin babası olan kişi olduğunu açıkladı. Jenny, adamın kucağında bebek varken kendisini yumrukladığını bebeğin de bu esnada yaralandığını anlattı.

Guardian'ın aktardığına göre, Temyiz Mahkemesi'nin üç yargıcının karşısına çıkan Jenny, sabaha karşı 1 sularında bebeğin mamasını hazırlamak için uyandığını, eski sevgilisinin o sırada eve geldiğini söyledi ve ekledi: "Gözleri büyümüştü, ter içindeydi. Uyuşturucu kullandığını anlamıştım. Gözünde kötü bir bakış vardı, donup kaldım."

Ardından adamın yumrukları sonucu bilincini kaybettiğini söyleyen Jenny, kendine geldiğinde bebeğin yerde yatmakta olduğunu belirtti. Polise doğruyu söyleyemediğini de ifade eden Jenny, "Onu kızdırmak, sinirlendirmek istemedim çünkü bebeğimi kucağında tutuyordu" diye konuştu.

JENNY BUNU NEDEN ANLATMADI?

Peki madem gerçekler böyleydi, Jenny bunu mahkemede neden anlatmamıştı? Anlatmamış değil anlatamamıştı, çünkü eski erkek arkadaşı da o sırada onunla birlikte yargılanıyordu.

Adam hakkındaki suçlamalar daha hafifti ancak sanık sandalyesinde yan yana oturuyorlardı ve adamın oradaki varlığı bile Jenny'nin dehşete düşmesi için yeterliydi. "Ya yine bana ve çocuklarıma bir şey yaparsa?" diye korkusundan ağzını açıp mahkemeye doğruları söylemeye cesaret edememişti.

Haberin Devamı

Duruşma öncesi Telegraph'a konuşan Jenny, "Bir ölüm kalım meselesiydi" dedi ve ekledi: "Orada her yaptığımı izliyordu. Har hareketimi, her düşüncemi kontrol ediyordu."

Jenny, hapse girdikten sonra kendini daha rahat hissetmeye ve beraat eden eski erkek arkadaşı hakkında gerçekleri açıklamak için cesaretini toplamaya başladı. Parmaklıklar arkasında girişinin dördüncü ayında yani Şubat 2018'de avukatlarına bir mektup yazdı ve bu kişiyle beraberliği sırasında yaşadığı korkunç olayları bir bir anlattı.

GÜZEL BAŞLADI KORKUNÇ BİTTİ

Anlattığına göre adam Jenny'i sık sık dövüyor, tecavüz ediyor, kilit altında tutuyor, yemeksiz ve uykusuz bırakıyor hatta üzerine işiyordu. Telegraph'a konuşan uzman bir psikoloğa göre tüm bunlar "işkence" olarak nitelendirilebilecek kadar ağır şiddet olaylarıydı.

Haberin Devamı

Jenny için her şey 2014 yılında başladı. Alışveriş sırasında bir arkadaşının ev arkadaşıyla karşılaştığında, hayatının cehenneme döneceğinden habersizdi.

Adam Jenny'i yemeğe davet etti. Şu an 30'larının ortasında olan Jenny, o sırada bir üniversitede işletme ve pazarlama okuyordu ve kendi şirketini kurmaya hazırlanıyordu. O dönemde eşinden yeni ayrılmıştı ve bu "karizmatik ve nazik" adaydan, başlarda çok etkilenmişti.

Ancak ilişkileri ilerledikçe durum değişmeye başladı. Jenny, "Evimdeki varlığını günden güne artıyordu. Eşyalarını azar azar getirerek fark ettirmeden yerleşiyor, haber vermeden evime geliyor, aşkını ilan ediyordu" diye anlattı.

HAMİLE KALINCA ŞİDDETİN DOZU DAHA DA ARTTI

Haberin Devamı

Aslında başka uyarıcı işaretler de vardı. Jenny'nin Facebook hesabına girmek ya da telefonunu kontrol etmek istiyor, sürekli nerede olduğunu soruyor ama kadın ne zaman endişelenecek olsa yaptığı açıklamalarla içini rahatlatıyordu.

Ardından fiziksel şiddet başladı. Jenny o günleri de "Öfke patlamalarının ardından özür diliyor, gözyaşları içinde ona bir şans daha vermem için yalvarıyordu. Ne yazık ki kanıyordum" sözleriyle anlattı.

Jenny, hamile olduğunu öğrendiğinde çok sevinmişti. Ama erkek arkadaşı bebeği istemiyordu ve hamilelik sürecinde şiddetin dozu daha da arttı. Jenny şöyle devam etti: "Beni birçok kez ölümle tehdit etti. Onları korumak için sevdiğim insanlarla görüşmeyi kestim."

Haberin Devamı

Temyiz Mahkemesi'ndeki ifadesinde Jenny, "Güvende olmadığımı biliyordum. Herkesin bana karşı olduğuna düşünmeme neden oluyordu. Deli olduğumu ve kimsenin bana inanmayacağını düşünmemi sağlıyordu" dedi.

CAMDAN DIŞARI ATTI, BIÇAK ÇEKTİ

Bir defasında Jenny'i çırılçıplak soyup bıçakla tehdit etti. Bir başka seferinde kadını birinci kat penceresinden aşağı attı. Bir başka olayda da Jenny'i ve önceki beraberliğinden olan iki çocuğunu evin dışına atıp kapıyı kilitleyerek arabada uyumaya zorladı.

Bu esnada Jenny'nin şirketinde işleri bozuldu. Genç kadın üniversiteyi de bırakmak zorunda kaldı. Erkek arkadaşı mali durumunu bile kontrol altına almıştı. Kirasını aylarca ödeyemeyen Jenny evini de kaybetti.

Bebek doğduğunda erkek arkadaşı, uyuşturucudan uçmuş halde hastaneyi bastı ve bir kez daha Jenny'e saldırdı. Hastanede resepsiyonda görevli bir kadın daha sonra Jenny'e yakınlardaki bir kadın sığınağının telefonunu verdi. Jenny'nin yıllar süren çilesinde, gerçeği görebilen tek kişi o kadın olmuştu.

Dayak, tecavüz, işkence... Hep daha kötüsünden korktu, mahkemede bile sustu

POLİS DEFALARCA GELDİ AMA…

Aslına bakılırsa, çiftin evine iki yıl içinde 11 kez polis çağırıldı. Bunların dördü Jenny'nin Haziran 2017'de gözaltına alınması ile yargılanması arasında geçen sürede yaşandı. Ancak vücudundaki gözle görülür morluklara karşın, polis, Jenny'nin ifadesini hep erkek arkadaşının konuşulanları duyabileceği şekilde aldı.

Jenny'nin avukatlarının Temyiz Mahkemesi'ne sunduğu kanıtlar arasında hastane belgeleri de yer alıyor. Buna göre Jenny gözaltına alındıktan sonra hastaneye götürüldü ve buradaki muayenesinde kendisine "beyin sarsıntısı sonrası sendromu" teşhisi kondu. Polise konuşan görgü tanıkları ise Jenny'nin erkek arkadaşına "Bana vurdun" diye bağırdığını duyduklarını söyledi. Ayrıca adamın vücudunda yüksek miktarda uyuşturucu bulunduğu da belirtildi.

EVİNİ DEĞİŞTİRMEK DE ÇÖZÜM OLMADI

Mahkemeye çıkmadan önce Jenny, Ağustos 2017'de erkek arkadaşıyla yaşadığı evden ayrılıp başka bir yere taşındı ancak adam burada da peşini bırakmadı. Jenny'den izinsiz eve girdi, mahkemeye birlikte gidip gelme konusunda ısrar etti. Bütün bunlar Jenny'nin kürsüde gerçekleri anlatmasını daha da zorlaştırdı.

Jenny, "Orada bana bakıyor, ağzımdan çıkan her kelimeyi diliyordu. Dava boyunca sık sık evime gelip bana saldırıyordu. Beni yumrukluyor, saçımdan ve elbiselerimden çekip yerlerde sürüklüyordu" ifadelerini kullandı.

Gerçek kimliği açıklanmayan Jenny, eski erkek arkadaşını Robert Louis Stevenson'ın ünlü romanına atıfla "Dr Jekyll ve Bay Hyde gibi" diye anlattı. Dışarıdan bakıldığında etkileyici ve esprili bir emlakçıydı ama kapalı kapılar ardında acımasız bir zorbaya dönüşüyordu. Jenny, "Herkese güler yüz gösterirdi ama benim karşımda gözünü kan bürüyordu" diye konuştu.

"ÇAYDANLIĞI OCAĞA NE ZAMAN KOYDUĞUMU BİLE KONTROL EDİYORDU"

Fiziksel şiddet korkunçtu ama psikolojik şiddet de aynı oranda ürkütücüydü. Jenny'nin ifadeleriyle, "Her şey kontrol ediyordu: Ne giydiğimi, kimle konuştuğumu, çaydanlığı ocağa ne zaman koyduğumu bile..."

Jenny'nin yeniden yargıya taşınan davası, ülkesi İngiltere'de zorlayıcı tahakküm kavramının hukuktaki yerini değiştirebilecek bir emsal olarak görülüyor. Eğer bu sonuç elde edilebilirse, zorlayıcı tahakkümün sanığın mahkemede doğruyu söyleme becerisi üzerindeki etkisi de göz önüne alınacak.

İngiltere Temyiz Mahkemesi daha önce birkaç davada zorlayıcı tahakkümü hafifletici neden kabul etmişti. Bunların en iyi bilinenlerinin başında Sally Challen'ın davası geliyor. Cinayetten hüküm giyen Challen hakkında daha sonra eşinin şiddetine uğradığına dair yeni kanıtlar çıkmış ve cezası kasıtsız adam öldürmeye indirilmişti.

ZORLAYICI TAHAKKÜMÜN ETKİSİ

Appeal isimli hayır kuruluşunun hukuk direktörü Emma Torr, yaptığı açıklamada, "Jenny'nin davasının farkı şu: Yargıçlardan, mahkemede doğruyu söylemesi durumunda güvenliği için ağır sonuçları olabileceği gerçeğinin ışığında, zorlayıcı tahakkümün masum bir kişinin hukuki temsilcilerini yönlendirme yetisi üzerindeki etkisini değerlendirmelerini isteyeceğiz" dedi.

İngiltere'de Temyiz Mahkemesi'nin, başvuran kişinin ifadesini değiştirmek istediği bir davaya bakması oldukça nadir görülen bir durum. Ancak Jenny, yargıçların içinde bulunduğu sıra dışı koşulları değerlendireceğini umduğunu belirtti. Jenny yaşadığı şiddetin ayrıntılarını mahkemede anlattığı takdirde hem kendi hayatının hem de çocuklarının hayatının tehlikeye gireceğini de sözlerine ekledi.

Appeal'dan Naime Sakande de Telegraph'a yaptığı açıklamada, "İstismarcısının eziyetlerine maruz kalan Jenny'e polis gereken desteği vermedi. Ardından mahkeme süreçleriyle yeniden travma yaşadı. Temyiz süreci işleri düzeltmek için bir fırsat" yorumunu yaptı.

Gloucester Üniversitesi'nden kamu güvenliği uzmanı ve "Kontrolde: Sonu Cinayetle Biten Tehlikeli İlişkiler" isimli kitabın yazarı Jane Monckton Smith, Teegraph'a yaptığı açıklamada, "Zorlayıcı tahakkümün altında korku yatar" dedi.

"KORKAN KİŞİYLE KORKUNUN KAYNAĞINI AYIRMAZSANIZ…"

Smith, "Eğer korkan kişiyle korkusunun kaynağı olan kişiyi birbirinden ayırmazsanız doğrulara ulaşamazsınız. Kurbanlar için mesele yaşanabilecek sonuçları idare edebilmektir. Zira bu kişiler hayatta kalma modundadır. İstismarı kabul etmek çok riskli bir stratejidir çünkü sistem onları korumazsa, sonuçlar ölümcül olabilir" yorumunu yaptı.

Bu durum sadece İngiltere'de değil, dünyanın dört bir yanında şiddete uğrayan kişilerin zorlayıcı tahakküm nedeniyle yaşadıklarından şikayetçi olmasını önlüyor ya da geciktiriyor.

İstatistikler İngiltere'de hapishanelerdeki kadınların yaklaşık yüzde 60'ının evde şiddet gördüğüne işaret ediyor.

Jenny de TSSB teşhisi aldıktan ve kendisinin yaşadığı şeyleri yaşayıp hayatta kalan başka kişilerle tanıştıktan sonra travmasını açığa vurabildiğini belirterek, "Aynı durumda olan çok fazla kadınla karşılaştım. Eğer başvurum olumlu sonuçlanırsa, başka kurbanların da gerçeği anlatması için kapılar açılacağını umuyorum" ifadelerini kullandı.

Sakande ise "Bu rahatsız edici vaka bize şu soruyu sorduruyor: Daha kaç kurban yetkililerin kendilerini koruyacağına güvenemedikleri için suçlu muamelesi görüyor" diye konuştu.

KARAR JENNY'NİN OĞLUYLA İLİŞKİSİNİ DE BELİRLEYECEK

10 yıllık uzatılmış hapis cezası 5'e indirilen Jenny, Nisan 2020'de şartlı tahliye edildi. Davaya konu olan bebek şu an Jenny'nin annesiyle yaşıyor, Jenny de sık sık oğlunu görebiliyor. Neyse ki bebekken yaşadığı şeyler küçük çocukta kalıcı etkiler bırakmadı. Dinozorları ve resim yapmayı çok seven bu neşeli ve hareketli çocuk, büyüdüğünde polis olmak istiyor.

Tahliyesinin koşulları bağlamında, Jenny oğluyla sadece annesinin gözetiminde görüşebiliyor. Jenny temyiz davasını kazanırsa adını temize çıkardığı gibi, oğluyla olan ilişkisini de bunca yıllık kayba rağmen yeniden kurabilmeyi umuyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!