Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın hafta başı Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaretin ardından Türk dış politikasında İran karşıtı bir çizginin daha da ağırlık kazanacağı yönündeki işaretler, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun New York temaslarında iyice belirginleşti.
Perşembe sabahı Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlediği basın toplantısında Suriye’ye Lübnan’dan geçen ve Esad Rejimi’ni destekleyen yabancı savaşçılara vurgu yapan Başbakan Davutoğlu, akşam Amerika’nın ünlü düşünce kuruluşu Dış Politika Konseyi CFR’da yaptığı konuşmada da, açıkça Suriye’de rejim yanlısı, İran tarafından desteklendiği bilinen Hizbullah unsurlarını eleştirdi. Ve isim vermeden, İran’ı Esad’ın yanında savaşmaları için Suriye’ye devlet görevlileri göndermekle suçladı.
Davutoğlu, tartışmalı iç güvenlik paketinin gerekçelerinden biri olarak da Türkiye’deki Suriye rejiminin ajanlarını söyledi.
YA LÜBNAN’DAN GELENLER
Davutoğlu, Türkiye’nin Suriye’ye geçen yabancı savaşçıları durdurma konusunda ne tür önlemler aldığı yönündeki soruya cevap verirken, konuyu İran’a bağlayarak şunları söyledi: “Bu kolay bir iş değil ama biz mümkün olan her şeyi yapıyoruz. Biz yabancı savaşçılara karşıyız. Ama şunu söylememe izin verin. Evet, hepimiz yabancı savaşçılara karşıyız. Ama Lübnan’dan gelen, rejimi destekleyen yabancı savaşçılar olan Hizbullah’ın varlığına karşı yeterince şey yapıyor muyuz? Rejimi destekleyen, Irak’tan gelenlere karşı yeterince şey yapıyor muyuz? Suriye’de savaşmak için yetkililerini yollayan bazı ülkeler konusunda yeterince şey yapıyor muyuz? Ama sanki sadece bir tarafta yabancı savaşçılar varmış gibi… İlkelere bağlı olmak zorundayız. Türkiye son 30 yıldır terörizmden acı çekiyor. Biz terörizmin hiçbir türlüsüne asla tolerans göstermeyiz.”
BİZ NİYE KARADAN GİRELİM
Davutoğlu, Türkiye’nin IŞİD’e karşı bir kara operasyonuna girişip girişmeyeceği yönündeki soruya ise “Biz bütün bu kavganın kurbanı durumundayız” diyerek şöyle cevap verdi: “İki milyon mülteci. Kobani nedeniyle 200 bin Kürt, üç günde Türk tarafına geldi. Biz onları almasaydık, katliama uğrarlardı. Peşmergenin, Özgür Suriye Ordusu’nun Kobani’ye gitmesine biz izin verdik. Uluslararası medya hâlâ sanki Suriye’deki insanlar Türkiye kara operasyonu yapmaya istekli olmadığı için öldürülmüş gibi bir hava yaratıyor. Biz niye kara operasyonu yapmalıyız? Niye herkes tarafından kabul edilmiş bir büyük strateji yokken Türkiye risk almalı? Amerikalı, Avrupalı diğerlerinin askerleri orada değilken Türkiye niye yollamalı?”
İÇ GÜVENLİK PAKET AB STANDARTI
Davutoğlu, panelde iç politikaya ilişkin sorulara da yanıt verdi. Türkiye’nin tartışmalı iç güvenlik paketine neden ihtiyaç duyduğu sorusunu yanıtlayan Davutoğlu, paketin AB standartlarında olduğunu savunarak şunları söyledi: “İç güvenlik paketi sadece güvenlik için değil güvenlik ve özgürlükleri koruyan bir yasa. Niye? Çünkü geçen sene 6-7 Ekim’de, hükümetin kurulmasından sonra özellikle Güneydoğu Anadolu’da, belli terörist gruplar tarafından şehirlerde şiddet içeren terörist saldırılar oldu. Evleri yakmak için molotofkokteylleri kullandılar ve bazı genç insanlar öldürüldüler. Bunlar barışçıl gösteriler değil. Bu alarm veren, Suriye ve Irak gibi bir ortam yaratmak için bazı çevrelerce provoke edilen deneyimlere dayanarak, biz bazı önlemler almaya karar verdik. Ancak temel kriter AB standardıdır. Bu pakette AB standardına ters düşen hiçbir şey yoktur.”
BELKİ SURİYE’NİN AJANLARI VAR
Davutoğlu, şimdi bu konuda Türkiye’ye ABD ve Avrupa’daki yasaların geldiğini savunarak, “Türkiye IŞİD militanları, belki Suriye rejiminin ajanları ve değişik gruplardan teröristler varken bu ülkelerden daha güvende bir yer değil. Bu konuda dikkatli olmak zorundayız” dedi.
RUSYA’YI SURİYE’DE NİYE İZOLE ETMEDİK
Davutoğlu, Türkiye’nin Ukrayna’da yaptıkları yüzünden Rusya’nın izole edilmesi konusunda neden isteksiz olduğu sorusunu da yine Suriye krizine dayandırdı. Başbakan şöyle konuştu: “Sadece Ukrayna değil. Önce benim sormama izin verin. Biz Rusya’yı Esad Rejimi’ni desteklediği için niye izole etmedik? ABD ve diğerleri Rusya’yı 300 bin kişiyi öldüren Esad’ı desteklediği zaman neden izole etmedi? Öldürülenler Müslüman ve Suriyeli’ydi, Ukrayna’da öldürülenler Hıristiyan ve Ukraynalı’ydı diye mi? Bu mu fark? Eğer Rusya yanlış yaptıysa, tutarlı olmak zorundayız. Suriye’de yanlış yaptılar.” Davutoğlu, ayrıca Ukrayna konusunda Türkiye’nin politikasının çok net olduğunu, Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün desteklenmesinden taviz verilmeyeceğini belirterek, bunun Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e de Ankara’ya geldiğinde iletildiğini belirtti. Bu nedenle Türkiye’nin hem Rusya hem de Ukrayna tarafında bir güven tesis ettiğini savunan Davutoğlu, “Bugün Ukrayna’da AGİT Özel Temsilcisi bir Türk diplomat (Ertuğrul Apakan) ve hem Ukrayna hem Rusya tarafı Türk politikasına saygı gösteriyor ve Türk diplomatın bu türden arabuluculuk çabalarına devam etmesini tercih ediyor” diye konuştu.
TÜRKOSEPTİKLERİ İKNA ZOR
Davutoğlu, kariyeri sırasında Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üye olduğunu görüp göremeyeceği yönündeki soruya ise AB’nin Türkiye’yi kabul etmemek için her zaman çok bahanesi olduğunu belirtip şöyle konuştu: “Eskiden, Türkiye üye olmak için çok fakir, çok zayıf, diyorlardı. Çünkü Türkiye üye olursa AB Türk ekonomisini sübvanse etmek zorunda kalırdı diye. Türkler daha fazla iş ister diye. Şimdi söyledikleri ise Türkiye üye olmak için fazla büyük, fazla güçlü. Çünkü bu güçte bir Türkiye’yi içine alması zor olur diye.”
Avrupalıların neden bir bahane aradıkları sorusuna ise Başbakan şöyle yanıt verdi: “Tüm Avrupalılar değil. Buraya gelmeden Portekiz’deydim. Bizi destekliyorlar. İtalya, Polonya, birçok Avrupalı bizi destekliyor. Ama isteksiz olanlar için öncelikli sebep kültürel önyargılar. Maalesef bunu söylemek zorundayım. Ekonomik göstergeler değil. Daha önce ekonomide iyi bir performans ortaya koyarsak Türkoseptikler için Türkiye’yi kabul etmek daha kolay diye düşünürdük. Ama şimdi fark ettik ki, ne yaparsak yapalım, bir şeyi değiştirmek zor, o da kültürel önyargılar. Sanki Avrupa, kutsal bir Roma Hıristiyan kıtasıymış gibi.” Davutoğlu, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda Avrupa’daki isteksizliğin ikinci sebebinin ise yükselen bir Türkiye’den duyulan korku olduğunu belirtti.