Davutoğlu, Türkiye'nin bölgedeki durumunu açıkladı

Güncelleme Tarihi:

Davutoğlu, Türkiyenin bölgedeki durumunu açıkladı
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 20, 2009 10:05

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Şu anda çevremizdeki bölgelerde, Türkiye'nin iradesi, haberi, onayı olmadan herhangi bir gelişme yaşanmaz" dedi.

19 Mayıs Atatürk'ü anma, Gençlik ve Spor Bayramı münasebetiyle Türkiye'nin Brüksel Büyükelçilik Konutu'nda düzenlenen resepsiyonda konuşan Davutoğlu, Kurtuluş Savaşı tarihini okurken bir siyasi tarihçi olarak kendi kendisine “Hangisi an en kritik andır?” sorusu sorduğunu anlatarak birçoklarının bunun cevabını Atatürk'ün Samsun'a çıkışı, Sakarya Meydan Muharebesi, Büyük Tarrruz ya da İnönü Savaşları şeklinde verebileceğini fakat kendisinin farklı düşündüğünü belirtti.

“En kritik süreç, Samsun'dan TBMM'nin kuruluşuna kadar geçen süredir" diyen Davutoğlu, bu düşüncesini şöyle açıkladı:

“Orada yeni bir temel atılmıştır. Eğer o temel olmasaydı daha sonraki harpleri kazanma şansımız olmazdı. O temel hangi ilkeyle atıldı? Çok basit bir tanesini söyleyeyim. Atatürk'le birlikte Samsun'a çıkan heyet, Samsun'dan Erzurum'a, Erzurum'dan Sivas'a ve Ankara'ya yürürken bölgesine bakmaksızın, etnik veya mezhebi kökenine bakmaksızın, siyasi eğilimlerine bakmaksızın, daha önce İttihat ve Terakki mensubu mu, Hürriyet ve İtilaf mensubu mu diye bakmaksızın o mücadelenin içinde yer alacak herkesi kucaklamıştır. Türkiye Cumhuriyeti eğer Osmanlı Devleti'nin asırlar süren birikiminden sonra yıkılmasını takiben doğabilmişse, o birikimin harmanladığı bütün insanlara kucak açtığı için doğmuştur.”

Bakan Davutoğlu, “Sadece şu bölgeden gelenler, sadece şu eğilimi taşıyanlar, sadece şu veya bu mezhep ya da etnik kökene sahip olanlar (katılsın) denmiş olsaydı bugün Anadolu 4-5 parçaya ayrılmıştı. Büyük Taarruz'da eğer bir millet ortak olarak hareket edebilmişse, bunun arkasındaki sır budur” diye konuştu.
Bir dedesinin Çanakkale Savaşı'nda şehit, diğer dedesinin Kurtuluş Savaşı'nda gazi olduğunu anlatan Davutoğlu, “Bu hikayeler hepimizde var. Bunların hepsi büyük fedakarlıklar. Bu fedakarlıklar üzerinde bugün bu bayramı kutlayabiliyoruz” dedi.

Davutoğlu, Kurtuluş Savaşı'nda başarının sırrı olan “herkese kucak açma” ilkesinin bugün de aynen geçerli olduğunu vurgulayarak “AB üyeliği sürecinin diplomatik bir mücadele alanı olarak gördüğümüzde, ancak aynı prensiple başarılı olabiliriz” şeklinde konuştu.

Resepsiyonda farklı kesimlerden dernekleri bir arada görmekten büyük mutluluk duyduğunu ifade eden Davutoğlu, “Türkiye içinde veya Türkiye dışında bu ülkeye (Türkiye'ye) aidiyet hisseden, bu ülkenin geleceğiyle kendi geleceğini bütünleştiren herkese kucak açmak zorundayız” dedi.

Bakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dış temsilciliklerimizin birinci görevi bunu yapmaktır. Her bir dış temsilciliğimiz ismine, soy ismine, geldiği yere ve geçmişine bakmaksızın her bir vatandaşı aziz ve mukaddes bilmek zorundadır. Ben burda Dışişleri Bakanı olarak söylüyorum, bütün arkadaşlara bu hem bir mesaj, hem bir talimattır: Bulundukları büyükelçilikler sadece bir büyükelçilik değil, özellikle Avrupa'da bir valilik, hükümet konağıdır. Yani Türkiye içinde bir vatandaş nasıl bulunduğu şehrin belediye başkanının kapısına gidip nasıl rahatlıkla gidebiliyorsanız büyükelçiliklerimize de o rahatlıkla girebileceksiniz.”
Buna karşılık vatandaşlardan beklenlere de değinen Bakan Davutoğlu “Bu ülkede 20 yıl kalabilirsiniz, 30 yıl kalabilirsiniz. Çocuklarınız Türkiye'den çok bu ülkeyi görmüş olabilir. Kendinize, çocuklarınıza ve torunlarınıza tek bir bilinci aşılamak zorundasınız: Anadolu'ya borcunuz var, o topraklara borcunuz var. Şu anda o topraklarda yaşamıyor olmak borcu ortadan kaldırmaz” şeklinde konuştu.

Söz konusu borcun maddi olarak değil emekle ödenebileceğini belirten Davutoğlu, “Her gördüğünüze Türkiye'yi anlatacaksınız, yanınızdaki Türk'ün, yanınızdaki o Anadolu çocuklarının evlatlarına ne olduğunu sormaksızın kucak açacaksınız” dedi.

Ahmet Davutoğlu, dış politikada temel hedeflerinden birini “Bu ülkenin insanlarını gurur duydukları, başı dik olarak (Ben bu ülkedenim ve bu ülke dünya politikasının en önemli aktörlerindendir) diyebilecekleri, iftiharla bunu savunabilecekleri bir dış politika haline getirmek” şeklinde açıkladı.
Türkiye'nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi seçimlerinde 151 oyla rekor seviyede destek gördüğünü hatırlatan Davutoğlu bunun temel nedenini “köklü tarihi gelenek ve izlenen dış politikayı” diye tanımlayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu harmanlanma öyle 10 yılda, 20 yılda olmuş bir harmanlanma değil. Bu öyle bir harmanlanma kültürü ki, yazdığı dilin en temel kaynağı Divanu Lügati Türk, Kaşgar'da yazılmış, şu anda Çin'in sınırları içinde. Yine edebiyatının en önemli klasiklerinden Babürname, Hindistan'da yazılmış. Büyük mimami mucizesi Taç Mahal burada yapılmış. En büyük devlet geleneklerinden biri olarak kabul edilen İran'da Nizamülmülk'ün Siyasetname'siyle bir siyasi kültür oturmuş ve bu o dönemin Selçuklu Devleti'nin klasiği olmuş. Gelmiş Mezopotamya'da o yoğun kültürle kaynaşmış, bugün Mardin dediğimiz şehir o Mezopotamya'daki bütün birikimin taşlara tecessüm etmiş şeklidir ve bizim için büyük bir iftihar kaynağıdır. Anadolu'ya gelmiş, Mesnevi'yi, Mevlana'yı, Yunus Emre'yi bu çerçevede ortaya çıkarmış, İstanbul'da Itri'yle musikinin, Mimar Sinan'la mimarinin, Baki'yle edebiyatın zirvesine ulaşmış.”

Türkiye'nin tekrar harekete geçmesi gerektiğini fakat bunun yeni bir kurtuluş savaşı olmayacağını belirten Davutoğlu, “Kimse tereddüt etmesin, hiçbir şüphe duymayın. Gelip size Türkiye'nin kaderiyle ilgili kötü senaryolar çizebilirler. Tam bir özgüven içinde olun. Türkiye'nin geleceği parlak. Kimse Türkiye'yi bölemez, kimse Türkiye'yi ikinci sınıf ülke kategorisine sokamaz. Şimdiki mücadelemiz bir istiklal harbi değil, Türkiye'yi dünyanın en büyük güçlerinden biri haline getirme mücadelesi. Şu anda çevremizdeki bölgelerde Türkiye'nin iradesi, haberi, onayı olmadan herhangi bir gelişme yaşanmaz. İnşallah Cumhuriyet'in 100'üncü yılını kutladığımızda Türkiye'nin onayı ve haberi olmaksızın dünyada hiçbir şey olmayacak” şeklinde konuştu.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin artık küresel her alanda varlık göstermeye başladığını belirterek “Avrupa Birliği süreci de bunu destekleyen bir süreçtir. AB'de Türkiye'ye şüpheci bakanların kaygısı, Türkiye'nin o dinamik gücünün AB'yi de içine alarak çok daha büyük bir potansiyel haline dönüşmesi ve onların göreceli ağırlığının belki azalacak olmasından kaynaklanıyor olabilir” dedi.

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış da tır sürücüsü Mehmet Soysal tarafından vize talep eden Almanya aleyhine açılan ve Avrupa Adalet Divanı'nın haklı bulduğu davayı örnek göstererek yurt dışındaki Türklerin bulundukları ülkelerdeki haklarını iyi araştırmalarını ve takipçisi olmalarını istedi.
Davutoğlu ve Bağış, resepsiyonun ardından Brüksel'den ayrıldı.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!