Güncelleme Tarihi:
Konuşmasının başında İstanbul’da dünyanın en büyük havaalanını inşa ettiklerini söyleyen Davutoğlu, projenin ilk aşamasının Türkiye'nin kuruluşunun 100'üncü yıldönümü olan 29 Ekim 2017 yılında, tamamının ise beş yılda tamamlanacağını belirterek "Bu havaalanı bittiğinde, yılda 150 milyon yolcusuyla dünyanın en büyük havaalanı olacak” ifadesini kullandı.
Davutoğlu, ayrıca, geçen hafta üç katlı Büyük İstanbul Tüneli Projesi'ni açıkladıklarını anımsatarak, Asya ile Avrupa arasında, boğazın altında bir katı demir yolu, diğer 2 katı 6 bin 500 metrelik karayolu olan tüneller oluşturulacağını kaydetti.
DAVUTOĞLU ŞUNLARI SÖYLEDİ
Türkiye'nin bu başarı başarı hikâyesinin devam edeceğini söyleyen Davutoğlu’nun konuşmasının satırbaşları şöyle:
Ukrayna ve Rusya Türkiye’nin iki komşusu. 1990’ların bu jeopolitik zorluğu bugünün de gündeminde hâlâ yerini koruyor. Bu şehirde de 11 Eylül saldırıları güvenlik perspektifi açısından bir dönüm noktasıydı. Terör bizim 30 yıllık sorunumuzdu. ABD’de güvenlik algısını tetkik etti. Hâlâ uluslararası terörizm tehdidiyle yüz yüzeyiz. Türkiye uluslararası terörizmle mücadelede, sadece çevresindeki bölgede değil dünya genelinde barışın kurulması noktasında çok önemli bir coğrafi noktada yer alıyor.
Türkiye, barış ve istikrarı sadece kendi bölgesinde değil tüm dünyada tesis etme çabası içindedir. Dünyada finansal bir kriz yaşandı. Dün Portekiz’deydim. İki hafta önce de Macaristan’da, ondan önce de Brüksel ve Berlin’deydim. Avrupa’da hâlâ resesyon sıkıntısı var. G20 dönem başkanı olarak Türkiye, küresel ekonominin geleceği için ulusal ve uluslararası ekonomilere yeni dinamizm sağlayacak, resesyonla nasıl mücadele edileceği, büyüme ve dünya ticaretinin nasıl teşvik edileceği noktasında bir plan ve ajanda hazırladı."
TÜRKİYE GELECEK İÇİN ÜMİT VAAT EDİYOR
Arap Baharı’ndan sonra bir başka sıkıntı daha yaşadık. Türkiye’nin etrafında Suriye, Irak, Lübnan, Ukrayna, Yemen ve Libya gibi altı yedi kırılgan ülke var. Tüm bunlara birlikte baktığımızda Türkiye, bir istikrar adası olarak duruyor. Türkiye geleceğe dönük vizyona sahip bir ülke ve AB ülkeleri ile OECD’nin ortalamasından çok daha büyük ekonomik büyümeye sahip bir ülke.
Ekonomi ve siyasi istikrar açısından Türkiye, gelecek için bir ümit vaat eden bir ülke. Son 12 yılda pek çok sıkıntıya rağmen. Ortalama yüzde 5.5 ile büyüdük. Gayrisafi milli hasılamız üç buçuk kat arttı. 2002’de iktidara geldiğimizde ekonomimizin büyüklüğü 230-240 milyardı, 840-850 milyar dolara yükseldi. Her şehrimizin altyapısı değişti.
Toplantıda Davutoğlu'nun yanı sıra Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile birlikte Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş da hazır bulundu.
DÜNYADA ÜÇ ÜLKE KATEGORİSİ VAR
Birincisi, vizyonu olan ve kendi kendisini idare etme kapasitesi olanlar, ikincisi vizyonları olmadan kendisini idaren eden ülkeler ve son olarak ne vizyonu ne de kendini idare edebilen ülkeler. Biz birinci kategoride bir ülkeyiz. Birinci kategorideki ülkeler yükselecek. İkinci kategorideki ülkeler statükolarını korumaya devam edecekler. Suriye, Ukrayna ve Irak gibi elinden büyük kaynaklar olan ülkeler bu en alt kategorideler. Zengin kaynaklarına rağmen düşüş yaşayacaklar.
EKONOMİNİN MEVCUT DURUMU
Üç tane Genel Seçim, iki Cumhurbaşkanlığı ve iki referandum geçirdik. Bizim partimiz hepsinde büyük farkla galip geldi. Büyük başarıya imza attık. Şimdi yeni bir seçimle karşı karşıya gelmede önce, bakın cumhurbaşkanımız ve başbakan değişti. Partimizdeki yönetim değişti. Ama istikar konusunda hiçbir şey değişmedi. Yeni politikalar duyuruldu. İlk defa Türk demokrasisinde iktidar partisi hem parti başkanını hem de Cumhurbaşkanını iktidardayken değiştirdi . İstikrar da olumsuz bir şekilde etkisi olmadı.
Son dört yıl içinde Avrupa’ya baktığımız zaman kaç tane hükümetin değiştiğini gördük. Siyasi istikrar ve ekonomik istikdar birbiriyle bağımlıdır. Bu iki kıymet Türkiye’nin elinde var. Bizim neden ekonomik istikrarımız var? Çünkü, çok sağlam kamu maliyesi bilançomuz var. Türkiye’nin mali pozisyonuna bakıldığında, şu anda güçlü kamuda mali denge bulunduğunu, 2002'de yüzde 10,8 olan bütçe açığı 2014'te yüzde 0,7 olacak. Bu oran OECD ülkelerinin bütçe açığının 5’te 1’i anlamına geliyor.
Bütçe fazlasının 2017 itibariyle GSMH'nin yüzde 0,1'i olmasını hedefliyoruz. Finansal istatistiklerimizin açıkça gösterdiği üzere, bütçe performansımıza yönelik herhangi bir risk görünmüyor. Bu, ülkenin istikrarı açısından çok önemli.
2002'de yüzde 74 olan kamu sektörü borçlanma oranını yüzde 33'e indirdik, bu oran 2017'de de yüzde 28'e düşecek.
BANKACILIK SEKTÖRÜ
Bankacılık sektöründe tüm finansal krizlere rağmen Türk bankalarının çok güçlü kaldı. Hiçbir Türk bankası sıkıntı yaşamadı. Türk bankalarının performansını sadece komşumuz olan değil tüm Avrupa bankalarıyla karşılaştırabilirsiniz. Türk bankalarının sermaye oranı yüzde 16,3. Bu G20 ülkeleri arasında en yüksek oran.
Türkiye'nin istatistiksel verileri OECD, AB ve G20 ülkelerinden çok daha iyi. İhracaatımız 158 milyar dolara çıktı. Ama önemli olanın ihracat rakamının yanı sıra ihracat kalemlerini ve hedef ülkeleri çeşitlendirmek. İktidara geldiğimiz 2002 yılında, 1 milyar doları aşan ihracat malları sadece 9 kalemde kalırken, bunu 37’ye çıkardık, aynı şekilde 2002'de 1 milyar doları aşan ihracat yapılan ülke sayısı sadece 8 iken şu anda 34’e ulaştı ve sayıların her geçen gün de artıyor.
Türkiye ihracatta yüzde 50-60 oranında Avrupa pazarına çok bağımlıydı. Komşu ülkelerin oranını yüzde 8’de kalıyordu. Avrupa’daki krizin ardından komşularımızla ihracat payını yüzde 35’e çıkardık. Arap Baharı’ndan sonra komşu ülkelerde krizlerin başlamasının ardından yüzümüzü Afrika ve Latin Amerika’ya çevirdik.
AB'DE EN HIZLI BÜYÜYEN İKİNCİ EKONOMİ
Türkiye'de şu anda hane halkı borcunun GSYH'ya oranı yüzde 22 ile çok düşük seviyede. GSYH'ye oranı yüzde 49 olan dış borçlanmada idare edilebilir düzeyde. Dolayısıyla bu alanda da bir risk bulunmuyor. Türkiye, geçen yıl yüzde 3,3 büyüdü. Bu oran Avrupa, Latin Amerika ve Çin ile Hindistan hariç, yükselen piyasalardan daha fazla. Büyümenin artmasını umuyoruz. Türkiye AB'de en hızlı büyüyen ikinci ekonomi ve OECD ülkeleri arasında da en hızlı büyüyen üçüncü ülke. 2015 yılında yüzde 4, 2016 ile 2017'de de yüzde 5 büyümeyi öngörüyoruz.
İŞSİZLİK EN ÖNEMLİ SORUN
Küresel krizde işsizliğe çözüm bulmak özel önem arz ediyor. Krizin ardından geçen 7 yılda 5.9 milyon yeni iş imkanı sağladık. Sadece geçen yıl 1.4 milyon iş sağladık. Halen işsizlik bizim için önemli bir sorun. Türkiye'nin genç nüfusu iş piyasasına dahil olunca daha fazla işe gereksinim duyuluyor. Bu hem bir sınama hem de ekonomi için bir değer.
Türkiye’de enflasyonun düşüş eğiliminde. Enflasyon rakamları Kasım'da yüzde 9,2 iken Aralık'ta 8,2'ye Ocak'ta ise 7,2 olarak gerçekleşti. Çekirdek enflasyonun da aşağı yönlü olduğunu görüyoruz. Enflasyondaki düşüşün sürmesini umut ediyoruz. Onlarca yıl Türkiye ekonomisi için en önemli problem olan cari açık da azalıyor. 2013'te 66 milyar dolar olan açık bu yıl 48 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Cari açığın milli hasılaya oranı da düşüyor. . Önceki yıl GSMH’ye oranı Yüzde 7.8’den yüzde 5.4’e indi. Burada petrol fyatlarının düşmesinin de etkisi de var.
Bu rakamlar, Türk ekonomisinin dünyanın en istikrarlı, en hızlı büyüyen, en çok yeni iş üreten ve en dinamik ekonomilerinden birisi olduğunu gösteriyor.
25 DÖNÜŞÜM MADDESİ
Biz şimdi ekonomide paradigmatik değişim amaçlıyoruz. Sadece sayısal olarak değil, nitelik olarak da değişikliği hedefliyoruz. Bu amaçla 25 alanda dönüşüm ilan ederek 3 paket sunduk. Her üç ayda bir bu 25 dönüşüm maddesi konusunda yapılanları kamuoyuna beyan edeceğiz. Bu önlemler arasında üretkenliği artırmak, ithalata olan ihtiyacı azaltmak, tasarrufu artırmak, enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, kamu harcamalarını rasyonelleştirmek, yurtiçi mevduatlarının artırılması, kamu harcamalarını, yatırım iklimin iyileştirilmesi, araştırma geliştirme faaliyelerine önem verilmesi, enerji verimliliğin sağlanması, sağlık hizmetlerinin iyileştirilmesi ve ihracaatta artış sağlanması, insan sermayesinin güçlendirilmesi, kaliteli işgücünün tutulması, yerel yönetimlerinin iyileştirilmesi gibi konular var.
KURUMLARIN KALİTESİNİ ARTIRIYOR
Çok mükemmel programlarınız olabilir ancak kurumlarınız ve bürokrasi bu programlara adapte olamazsa, başarılı olamazsınız. Kurumları AB standartlarına ulaştırmak hedefimiz. AB ile süren müzakerelerde bugüne kadar 14 başlıkta müzakereler açıldı. AB ilerleme raporlarına göre de siyasi engeller olmaması halinde 27-28 başlık hemen açılabilir. 14-15 başlığın da hemen tamamlanabilirdi.
Türkiye şu anda AB'ye üyelik süreciyle ilgili kendi programını ve ilerleme raporunu uygulamaya koydu.
Bizden önce bütçeden en büyük payı savunma alırdı. Ancak şimdi en yüksek payı eğitim alıyor. Eğitim bütçeden 87 milyar lira, sağlık 80 milyar lira alıyor. İnsan kalitemizi özellikle eğitim vasıtasıyla artırmak istiyoruz.
TARİHSEL BİR DÖNÜM NOKTASI
Uluslararası siyasi ekonomide dönüşüm yaşanmakta ve Türkiye bu sömüşüme gerçekten ayak uydurmaya çalışmakta. Toplumunu entegre etmeye çalışmakta. Cumartesi günü Türkiye için tarihi bir gündü. Çünkü terör faaliyetlerinin Türkiye’de durması ile alakalı önemli adımlar atıldı. Çünkü terör faaliyetleri son 30 yıldan buyana Türk ekonomisine çok büyük bir zarar verdi. Ve silah bırakma çağrııs yapıldı Türkiye’deki tüm terörist gruplar için.
PKK silah bırakacak. Ve bu tip bir faaliyete artık devam etmeyecek. Bu tarihsel bir dönüm noktasıdır. Irak ve Suriye ve diğer komşu ülkler bölünürkekrn, etnik ve mezhep farklılıkları yüzünden bölünürken, Türk toplumu daha entegre hale geliyor. Ve demokrat istikrar açısından çok önemli bir üs haline geliyor. Ve genel seçimlere gittiğiniz yolda bu çok ömemli.