Arzu ÇAKIR MORIN / PARİS
Oluşturulma Tarihi: Ekim 11, 2010 00:00
Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, bugün başlayacak kritik Türkiye ziyareti öncesinde Hürriyet’e konuştu. Kouchner, “Türk diplomasisini hayranlıkla izliyorum. Bakan Davutoğlu ne zaman uyuyor” dedi.
Ortadoğu barış müzakerelerinden Gazze ablukasına dek birçok konuya değinen Kouchner, “Türkiye’ye Akdeniz Birliği’nde daha çok rol önereceğiz. Son El Kaide alarmı bunun gerekliliğini kanıtlıyor” diye konuştu.
FRANSA Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, bugün başlayacak iki günlük Türkiye ziyareti öncesinde Türk basınından sadece Hürriyet’e röportaj verdi. Türkiye-AB ilişkileri, Ermenistan, Ortadoğu, Afganistan, Irak ve İran gibi konuları konuşmak üzere Ankara’ya gelen Kouchner, Türk diplomasisinin hareketliliğini şahsen hayranlıkla izlediğini belirterek, “Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ne zaman uyuyor” diye sordu.
Türk basınınıda ilk kez Hürriyet muhabirine konuşan Kouchner ile Dışişleri Bakanlığı’ndaki makam odasında gerçekleşen görüşme özetle şöyle geçti:
İkili ilişkiler bir süredir negatif bir durgunluğa oturdu. Ziyaretiniz havayı ısıtabilir mi?
Fransa’da Türkiye mevsimi çok iyi geçti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ziyareti sıcak ve verimliydi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile BM’de ilişkilerimiz mükemmel. Ben Ankara’daki Charles de Gaulle Lisesi’nin açılışını yapacağım. Bunlara negatif diyemeyiz.
Sarkozy’nin özel Suriye-İsrail barış süreci temsilcisi Jean-Claude Cousseran da Türkiye’ye gidiyor. Nedir bu yoğunluk?
Bir çaba var ortada. Bu ziyaretler bunu gösteriyor. Sarkozy G-20 ziyaretleri çerçevesinde Türkiye’ye de gidecek. Türkiye Ortadoğu’da belirleyici bir aktör.
Müzakereler hızlı gitmemeli
Ziyaretinizden “Türkiye AB’ye tam üye olmasın” şeklindeki resmi pozisyondan farklı mesaj çıkar mı?
Hayır. Biz müzakerelerde başlıkların tek tek açılmasını istiyoruz. Bazı başlıklara tereddütlerle çekince koyduk. Bunu kendi doğal akışına bırakmak gerekir. Hızlı gitmemeli. Ama bu ilişkilerin çekinceli ya da hasmane bir havada olduğu anlamına da gelmez. Türkiye reformları yerine getirsin, ilerleme olacaktır.
Peki Türkiye’ye ne mesaj vereceksiniz?
Görüşme olmadan kesin bir şey söyleyemeyiz. Davutoğlu ile görüştükten sonra bunları açıklarız. Ama Türkiye’nin Akdeniz Birliği’nde daha aktif olmasını istiyoruz. Avrupa’daki son terör alarmı da bunun gerekliliğini kanıtlıyor. Ekim sonunda hazırlık toplantısı var. Ardından Barcelona’da toplanıyoruz. Bu konu ziyaretimde gündeme gelecek; ama Ortadoğu, Balkanlar, Afganistan, her konu olacak. Zaten Davutoğlu ile sürekli görüşüyoruz. Çok zeki, kararlı, istediğini alan ve aktif bir bakan. Dünyanın her yerine koşuyor. Ne zaman uyuyor bilmiyorum.
NATO zirvesi bizi zora soktu
Türk diplomasisi ile ilişkileriniz nasıl?
Türk diplomasisinin gücüne, canlılığına ve sonuç alma biçimine çok büyük hayranlığım var. Samimiyetle söylüyorum. Türk diplomasisi gerçekten bütünüyle, evrensellik, canlılık ve başarı dolu... Örneğin Türkiye-İran ve Brezilya arasındaki anlaşma sadece teknik bir metin değil, diplomatik dünyanın değişimini gösteren politik bir dönüm noktasıydı.
Şahsen Türkiye’nin AB üyeliğini destekliyordunuz. Hâlâ aynı pozisyonda mısınız?
Başta benim hükümetten farkım buydu. Ama (Anders Fogh Rasmussen’in başkanlığına Türkiye’nin itiraz ettiği) NATO zirvesinde, Strasbourg’da olanlar Türkiye’nin dostlarını zor duruma soktu. Elbette Türkiye’ye ders verecek değiliz. Ama bir dönüşüm bekliyoruz Türkiye’den. Çok güzel bir bayrağınız var. Geçmişte özellikle Doğu Anadolu’da bulundum. Bu bölgeden defalarca Irak sınırına, hatta bazen kaçak olarak girdim. Henüz tamamlanmış değil ama Türkiye Müslüman, modern, demokratik ve laik olan tek ülke.
Ben de defalarca barikat zorladım
Gazze’ye giden insani yardım gemisi ve yaşanan şiddete ne diyorsunuz?
Ben de insan hakları savunucusu ve lideri olarak pek çok barikatı zorladım. Bir sürü ülkeye sınırdan illegal girdik, yardım ulaştırdık. Gazze olayı fikir olarak doğruydu, bu nedenle şok olmadım. Ama operasyonun yapılış biçimi ve orada yaşanan aşırı şiddet beni şoke etti. Fransa da bu şiddeti kınadı. Bunların yatışması için zaman vermek lazım. Gazze kabul edilebilir bir durumda değil. Fakat orada da hayat devam ediyor ve bu sorunu Filistin Devleti’nin yerine biz çözemeyiz.
Önce İsrail ve Filistin’e, ardından Türkiye’ye gidiyorsunuz. Bu arada Fransa, Davos krizi sonrası Türkiye’nin devreden çıkmasıyla Ortadoğu barış sürecinde arabuluculuğa soyunuyor...
Davos’ta olanlar, politikacılar arasındaki fikir ayrılığıydı. Zaman zaman bunlar olur. Türkiye, İslam dünyasında İsrail ile normal ilişkilere sahip tek ülkeydi. Gelin bu muhteşem şansı kaçırmayalım. Barış için Türkiye’nin pozisyonu hâlâ çok önemli. Ortadoğu’da önceden konuşmak çok yanlış. Kesinlik kazanmasa da İsrail ve Filistin liderleri 21 Ekim’de Paris’te buluşacak. Barış yönünde adım atacaklarına dair iyimser olmak istiyorum. Fakat derinlerde bazı şüphelerim var. Bence bu Ortadoğu barışı için son şans.
Kimdir
Sınır tanımayan doktor
Dünya onu “French Doctor” olarak tanıdı. Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü’nün kurucusu, yoksul halklara kendini adamış bir doktor. Ardından Sosyalist Parti’den politikaya atıldı. Ama solun çok başlılığından yorulup havlu atarak Nicolas Sarkozy’nin açılım hükümeti çerçevesinde teklif ettiği Dışişleri Baskanlığı görevini kabul etti. Sağ bir hükümette sol kökenli bir bakan olarak zaman zaman Sarkozy’ye ters düşse de hep tutarlı bir çizgi izlemeye çalıştı. Türkiye’nin AB’ye üyeliğini ve Türkiye’yi hep savundu. Sarkozy “Türkiye AB’ye tam üye olamaz” dedikçe sık sık “Türkiye büyük bir ülke, daha dikkatli konuşmak gerekir” telkininde bulundu. Bir ara Türkiye’nin AB üyeliğine desteği çeker gibi oldu. Sarkozy’nin başlarda karşı çıktığı Türkiye Mevsimi’nin gerçekleşmesinde de önemli katkı sundu.