Güncelleme Tarihi:
Temaslarının ardından Türkiye'nin Brüksel Büyükelçiliği'nde basın toplantısı düzenleyen Davutoğlu, NATO içinde, yeni stratejik konsept bağlamında tartışılan füze savunma sistemi konusunda Türkiye'nin üç ilkesi olduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Birincisi, Tabii ki NATO şu anda uluslararası sistemin güvenlik kabiliyeti en yüksek örgütüdür. Türkiye de başından beri NATO'da bulunmakta ve güvenlik risklerine karşı bu ortak İttifak sistemi anlayışı içinde katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla bugün de NATO'da bir konu konuşulurken tam bir müttefiklik ilişkisinin doğası içinde güvenlik risklerini birlikte ele alırız. Hiç kimse bize, özel bir güvenlik riski getirip teklifte bulunamaz, biz de bulunamayız. Bütün tartışmalar bu güvenlik risklerine karşı alınacak savunma tedbirlerinin ortak değerlendirilmesi şeklinde tezahür eder. Dolayısıyla biz de bu çerçevede tabii ki balistik füze yayılmasının ortaya çıkarabileceği riskler konusunda ittifak sistemi içinde alınacak tedbirleri görüşüyoruz, bundan sonra da görüşmeye devam edeceğiz. Mesela NATO dışişleri ve savunma bakanlarının dünkü toplantısında terörizmi de konuştuk. Terörizm de bir güvenlik riskidir, biz bu konudaki görüşlerimizi ifade ettik. Yine nükleer silahların yayılması da bir güvenlik riskidir. Bu konuda da görüşler ifade edildi. Yani sanki bütün NATO zirvesinin, bir tek balistik füzelerin bugünkü durumuyla ilgiliymiş gibi algılanması doğru değil. Önümüzdeki 20-30 yıl içinde ortaya çıkabilecek risklerin sıralanması esnasında bu konu da ilkesel bazda gündeme geldi. Ayrıca uygulama anlamında, kesinlikle herhangi bir uygulama projeksiyonu ya da tartışması olmadı. Bugün bazı gazetelerimizde bu şekilde ifadeler var. İlkesel bazda bu güvenlik riskleri sıralanır ve NATO bir bütün olarak bu güvenlik risklerine karşı nasıl tedbir alacağını düşünür. Bunun doğru algılanması önemli."
İkinci önemli ilkelerinin ise dış politika vizyonuyla bağlantılı olduğunu anlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Biz Soğuk Savaş şartlarını doğrudan ya da dolaylı şekilde ortaya çıkaracak bir uluslararası konjoktürün doğmasını istemiyoruz. NATO'nun da bu yeni uluslararası konjonktürde, kanat ve merkez ülkeler gibi ayrılmasını ve Türkiye'nin Soğuk Savaş'ta olduğu gibi sanki bir kanat veya cephe ülkesi gibi algılanmasını doğru görmeyiz. Türkiye yürüttüğü dış politikası ve diplomasisiyle bütün çevre bölgelere, ülkelere istikrar yayan, sadece güçlü askeri gücüyle güvenlik unsuru olarak istikrar yayan değil, yumuşak gücüyle, diplomasisiyle, yaptığı faaliyetlerle de Orta Asya'dan Ortadoğu'ya, Balkanlardan Kafkaslara ve Karadeniz'den Akdeniz'e kadar bir bölgeye istikrar yayan ve ekonomik kalkınmasıyla da bölgeye ciddi bir ekonomik refah alanı oluşturan bir politikamız var.
Bu birinci ilkede balistik füze veya nükleer gelişmeler veya terörizm tehdidine karşı alınacak güvenlik tedbirleriyle, savunma sistemleriyle bizim bu dış politika vizyonumuz arasında bir çelişki olmasını istemeyiz. Biz çevremizdeki hiçbir komşumuzdan bir tehdit algılaması içinde değiliz, NATO'ya dönük de bir tehdit algılaması veya tehdit oluşturduğu kanaati içinde değiliz. Ancak NATO da bütün güvenlik unsurlarını gözönüne alarak geleceğe yönelik planlama yapmakla yükümlüdür. Biz de bu planlamaların içinde oluruz, olmaya devam edeceğiz."
Davutoğlu, Türkiye'nin son önemli ilkesini anlatırken "NATO'daki bütün uygulamalar güvenliğin bütünlüğü ve bölünmezliği çerçevesinde ele alınır. Yani eğer bir politika geliştirilecekse bir savunma sistemi oluşturulacaksa, bunların hiçbiri saldırı odaklı değildir. Savunma sistemi oluşturulacaksa bu sistemin NATO'nun bütün üye ülkelerini kapsayıcı ve bütün üye ülkelerine aynı güvenliği sağlayıcı olmalıdır. Yani bazı ülkelerin o güvenik şemsiyesinde korunması, bazılarının korunmaması gibi bir durum NATO'nun en temel ilkesine yani güvenliğin bölünmezliği ilkesine aykırı düşer" dedi.
"HİÇBİR ÜLKE TEHDİT OLARAK GÖSTERİLMEMELİ"
Davutoğlu, NATO'nun yeni stratejik konsept ya da başka bir belgede bazı ülkeleri tehdit göstermek isterse Türkiye'nin buna nasıl yaklaşacağının sorulması üzerine, "İhtimaller üzerinde konuşmayalım ama ilkeler üzerine konuşabiliriz. Biz Soğuk Savaş mantığı veya yaklaşımı içinde, herhangi bir bloklaşmaya yol açabilecek tanımlamalardan uzak kalınması gerektiğini düşünüyoruz" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin yeni stratejik konseptte tehditlerin ilkesel düzeyde yer almasına önem verdiğini belirten Davutoğlu, 20-30 yıl sonrasındaki şartların bugünden bilinemeyeceğini vurguladı.
Davutoğlu, "Kamuyou açısından söylüyorum. Bu tartışmaları bugünün konjoktürel şartları içerisinde değerlendirmeyelim. Yani İran'la Batı arasında gerilim var ve Türkiye de bunun parçası oluyor gibi bir görüntü kesinlikle doğru değil. Böyle bir durum da yok. Bunun ilkesel düzeyde, uzun dönemli bir stratejik konsept çalışması olduğunun herkesin farkına varması lazım. Ne bizim ne de NATO'nun herhangi bir ülke ismiyle bir tehdit algılaması şeklinde zikredilmesini doğru bulmayız" ifadesini kullandı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Türkiye'nin füze kalkanına evsahipliği yapmaya ne kadar istekli olduğunun sorulması üzerine, şu cevabı verdi:
"Bakın bu tabirler de doğru değil. Bir füze kalkanı var, sanki böyle evsahipliği yapılacak. Bunlar bir algı da oluşturuyor. Ben bugün basını takip ettiğimde bizim dün yaptığımız tartışmalarla bugün basına yansıma şekli arasında bir uçurum gördüm. Yani teknik olarak bu konuyu bilenler ve takip edenler de bunun farkında olması lazım. Sanki füze savaşları başlıyor, Türkiye'de bir füze kalkanına evsahipliği yapacak. Böyle bir durum sözkonusu değil. Varolan şey bir füze savunma sisteminin çok uzun dönemli ve aşamalı olarak planlanmasıdır.
Bunun herhangi bir ülkeye karşı olması gibi bir durum sözkonusu değil ve sadece Türkiye'de olması gibi birşey de sözkonusu değil. Hatta Türkiye'de olması (da sözkonusu değil) Yine gazetede gördüm. Bölgelerimizin adları da veriliyor. Şuraya yerleştirilecek, buraya yerleştirilecek diye. Yani biz sürecin içindeyiz, bizim bilmediğimiz bilgilere bazı arkadaşlar sahipse onu bilemem tabii ki. Ama bizim bilgimiz dahilinde ne böyle bir uygulama planı var, ne de bu konuda herhangi bir aşamaya gelinmiş. Yani bir kere işin esası yanlış olunca nereyi düzeltelim demek icap eder. Esası yanlış çünkü tartışılan daha ilkesel düzeyde bir konsept geliştirme çabası. Ondan sonra bunun güvenliğin bölünmezliği ilkesi etrafında NATO içerisinde nasıl bir yapılanmaya kavuşturulacağı müzakerelerle varılacak bir sonuç. Onun için bu konuda basınımızın çok daha dikkatli ve özenli yayın politikası takip etmesine doğrusu önem veriyoruz."
Ä°RAN
Davutoğlu, İran'la BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya arasındaki nükleer müzakerelerin de bir an önce başlamasını ve tansiyonun düşmesini istediklerini söyledi.
Davutoğlu, İran'la nükleer müzakereler yeniden başlarsa Türkiye'nin bu süreçte herhangi bir rol üstlenip üstlenmeyeceğinin sorulması üzerine, Türkiye'nin illa arabulucu veya gözlemci olmak gibi bir çaba içerisinde olmadığını belirtti.
"Biz İran'la, BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya arasındaki müzakerelerin biran önce başlamasını ve bu tansiyonun düşmesini istiyoruz. Bu müzakerelerin başlaması dahi uluslararası topluma ve bölgeye bir rahatlama (getirecek), en azından diyalog sürecinin başlaması dolayısıyla tansiyonu kontrol altında tutacak bir etki yapacaktır" diyen Davutoğlu, Türkiye'nin tutumuyla ilgili şunları kaydetti:
"Türkiye'nin temel hedefi herhangi bir müzakere sürecine bizzat katılmak, gözlemci olarak katılmak veya arabuluculuk yapmak değildir. Türkiye'nin temel hedefi, birisi komşumuz, diğer ülkelerin ittifak ilişkisi içinde bulunduğumuz dost ülkeler olması nedeniyle, biz bölgemizde yeni bir gerilimin çıkmaması için çaba sarfettik, buna devam edeceğiz. Ama bu çabalarda illa ve mutlaka özel bir konumda olmak da gerekmiyor. Ümit ederiz ki önümüzdeki günlerde, haftalarda bu toplantı gerçekleşir ve müzakere süreci sağlam bir zeminde tekrar başlar. Önem verdiğimiz husus bu. Ama bizim bir katkımız gerekirse bunu yapmaktan çekinmeyiz. Ama özel olarak illa ve mutlaka herhangi bir sürecin herhangi bir yerinde bulunmamız gerekmez."
Brüksel temaslarını de değerlendiren Davutoğlu, dün NATO dışişleri ve savunma bakanlarının toplantısı dışında, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'le birlikte Amerikalı meslektaşları Hillary Clinton ve Robert Gates'le 4'lü görüşme gerçekleştirdiklerini hatırlattı.
Davutoğlu, sözkonusu görüşmeyle ilgili "Füze savunma sistemi de dahil olmak üzere birçok ikili ve bölgesel konu ele alındı. Yani NATO'nun yeni stratejik konsepti, Filistin barış görüşmeleri, Lübnan, Irak, birçok konu, mutadı veçhile Balkanlar, Türk-Amerikan dışişleri bakanları ya da savunma bakanları biraraya geldiğinde ne kadar kapsamlı görüşülmesi gerekiyorsa, o kadar kapsamlı görüşme gerçekleştirildi" dedi.
Dün NATO toplantısı sırasında İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague ile de biraraya geldiğini aktaran Davutoğlu, burada da bölgesel konular dışında Kıbrıs sorununu ve AB-Türkiye ilişkilerini kapsamlı şekilde ele aldıklarını ifade etti.
       Â
PAKÄ°STAN'IN DOSTLARI
Davutoğlu, bugün AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın evsahipliğinde gerçekleştirdikleri "Demokratik Pakistan'ın Dostları" toplantısıyla ilgili ise, "Pakistan'ın Dostları grubunun bir önceki toplantısı geçen sene İstanbul'da yapılmıştı. Burada üçüncüsünü gerçekleştirdik. Hem Pakistan'ın sel felaketi sonrasında yaşadığı olağanüstü durum ele alındı, hem de Pakistan'da yeniden yapılanma ve Pakistan ekonomisinin güçlendirilmesi bağlamında atılacak adımlar gözden geçirildi. Bildiğiniz gibi Sayın Başbakanımız (Recep Tayyip Erdoğan) zaten dün Pakistan'daydı. Türkiye Pakistan'a yoğun ilgi gösteriyor. Dost ve kardeş Pakistan'ın derdini kendi derdimiz biliyoruz. Onun için de bu uluslararası forumlarda bu konuda sürekli öncü rol oynuyoruz" şeklinde konuştu.
Davutoğlu, Pakistan'ın Dostları toplantısı sırasında Avustralya, İran ve Mısır dışişleri bakanlarıyla, AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ve ABD'nin Afganistan ve Pakistan özel temsilcisi Richard Holbrooke ile görüşme fırsatı bulduğunu da söyledi.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Srefan Füle'yle 2 saati aşan görüşmesinde ise Kıbrıs sorunu ve Türkiye'nin AB katılım müzakerelerini ayrıntılı şekilde ele aldıklarını bildirdi.
Davutoğlu, Kıbrıs ziyaretinden dönen Füle'nin nasıl bir izlenim içinde olduğunun sorulması üzerine, "O da müzakere süreciyle hiç ilgisi olmayan, siyasal bir sorun olarak Kıbrıs sorununun nasıl bir blokaj haline dönüştüğünü gördüğü için, bu sorunla yakından ilgileniyor" dedi.
Davutoğlu, basın toplantısının ardından Brüksel'den ayrıldı.