Güncelleme Tarihi:
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Prof. Dr. Gülnur Aybet geçen haftaki New York ziyaretinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a eşlik eden isimler arasındaydı. Erdoğan’ı Türkiye’ye uğurladıktan sonra ABD’de bir dizi toplantı ve konferansa katıldı. Aybet, ABD Savunma Bakanı James Mattis’in geçen ayki Ankara ziyaretinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşmede de masadaydı. Uzun yıllar İngiltere’de sürdürdüğü akademik hayatın ardından Beştepe kadrosuna katılan Prof. Dr. Aybet, Erdoğan-Trump görüşmesinde ele alınan kilit konuları Hürriyet’e yorumladı.
ABD ‘PYD ENDİŞENİZİ ANLIYORUZ’ DİYOR
- Cumhurbaşkanı Erdoğan New York ziyareti boyunca vurgulu bir biçimde ABD’nin PYD/YPG’ye gönderdiği silah ve mühimmatın 3000 tırın üzerinde olduğunu söyledi. ABD’nin raporladığı rakamlarla gönderdiği arasında fark mı var?
Verilen taahhüt şuydu; ne gönderiliyorsa şeffaf olacak ve seri numaraları da verilecek.
- Verilmiyor mu?
Veriliyor, seri numaraları da veriliyor. Ama Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği gibi Türkiye’nin daha önce benzer bir tecrübesi var. Bush yönetimi Irak’ta peşmergeye benzer bir silah sevkiyatı yapmış ve aynı sözleri vermişti. ABD o zaman da ‘Ben bu silahları operasyondan sonra toplayacağım’ demişti. Demesi kolay ama kolay toplanmadığını yaşayarak gördük, Irak’ta bu silahlar değişik unsuların eline geçti ve hala kullanılıyor. Bir kısmı PKK’nın da eline geçti. Bugün Suriye’de verilenlerin de yarın Türkiye için direk bir tehdit haline gelecek mi endişemiz var. Bunu Amerikalılara anlattık. ‘Endişenizi anlıyoruz’ diyorlar.
‘ESAD’LI GEÇİŞ ZOR AMA İŞLERİ OLURUNA BIRAKMAK LAZIM’
- Türkiye’nin Astana mekanizmasındaki ortakları Rusya ve İran’ın Esad rejimine olan desteği malum. Esad’ın gitmesinin Türkiye için kırmızı çizgi olmaktan çıktığını söylemek mümkün mü?
Bizim Türkiye olarak pozisyonumuz Esad’lı bir geçişin ya da orta vadede Esad’ın görevde kaldığı bir devlet yapısı içinde geçişin çok zor olacağı. Kendi halkına karşı bu kadar savaş suçu işlemiş bir liderin barış ve yeni devlet inşası içinde yer alması mümkün değil. Normları ve insani değerleri bir tarafa bırakıp pratik olarak düşünseniz bile bu nasıl olacak? Bosna ile karşılaştırırsanız orada devlet ve barış inşası ve savaş sonrası yapılandırma ile birlikte bir adalet arayışı olduğunu hatırlayacaksınız. Bosna’da büyük emekler ve paralar harcanmasına rağmen yine de istenen sonuç alınamadı. Suriye’de biraz daha işleri oluruna bırakıp savaşın durdurulmasına odaklanmak lazım. Siyasi çözümün asıl olacağı yer Cenevre ve orası hala çok muallakta.
‘ESAD, RUSYA İÇİN VAZGEÇİLMEZ DEĞİL’
- Astana’daki ortaklarımızın Esad rejimine tam destek konusundaki tavrı net değil mi?
İran açısından Esad daha vazgeçilmez fakat Rusya’nın Suriye’de kendi çıkarlarına göre öngördüğü istikrar tablosu gerçekleştikçe o yeni rejimin içinde Esad olsun noktasında tutucu bir tavır alacağını sanmıyorum. Rusya isterse Esad’a da fren koyabiliyor, bunu gördük.
“NATO, ‘S-400’LERE KARIŞMA HAKKIMIZ YOK’ DİYOR”
- Rusya’dan satın alınan S-400’lere karşı Washington yönetimi çok net tavır aldı. Cumhurbaşkanı New York’ta NATO Genel Sekreteri Stoltenberg ile de görüştü. O da ABD’ye benzer şekilde S-400 alımına karşı çıktıklarını dile getirdi mi?
NATO Genel Sekreteri zaten o görüşmeden önce Türkiye’nin S-400 alma kararının tamamen kendisine ait olduğunu ve NATO’nun buna karışma hakkı olmadığını söyledi.
- NATO’nun ABD gibi bir itirazı yok mu?
Teknik olarak NATO buna itiraz edemez. NATO’da silahların satın alınması ya da üretilmesi konusunda standardizasyon anlaşmaları var ama bunların içinde füze savunma ve hava savunma sistemleri yok. Ayrıca stratejik bakarsak da Rusya bugün NATO’nun direk hedef aldığı bir ülke konumunda değil. Soğuk Savaş’ın ardından Sovyetler’den dağılan ülkeleri NATO’nun tehdit olarak görmediği söylenmişti. Bunun üzerine yeniden bir şey söylenmedi. Gürcistan ile kısa savaştan ve Ukrayna Kırım krizinden sonra bile Rusya resmi olarak yeniden düşman ülke statüsüne konulmadı. Şu anda hala NATO-Rusya konseyi toplanabiliyor.
- S-400’le ilgili rahatsızlık daha çok ABD’nin işi mi demek istiyorsunuz?
Yani belli NATO ülkelerinden - Avrupalı ülkeler de var- duyuyoruz. Ama 28 ülkenin topundan olduğunu söyleyemeyiz. Ayrıca herhangi bir ülke rahatsızlık duymakta serbest ama NATO’ya olan yükümlülüklerimiz açısından bir sıkıntı yok, anlaşmaları ihlal ediyor değiliz. Biz zaten hava savunma sistemini hemen ‘gidelim de Ruslardan alalım’ demedik ki. Yıllardır Avrupalı müttefiklerimizle bunlar tartışıldı, görüşüldü. Şu anda en elverişli bu ama kapıyı kapatmıyoruz. Bizim savunma ihtiyaçlarımız burada bitecek değil, hatta artacak. Milli sistemlerimizi geliştirmek istiyoruz. Bu çok yönlü savunma sanayi işbirliğini gerektirir. Bugün Rusya’dan almamız yarın öbür gün başka bir ülkeden almayacağımız anlamına gelmiyor.
‘AB SÜRECİNDE MASADAN KALKAN TARAF BİZ OLMAYIZ’
- S-400 meselesini batıda uzun süredir tartışılan ‘Türkiye batı ittifakından kopuyor’ algısının somut bir yansıması olarak yorumlayanlar var. Bu konu Türkiye’nin Batı ile ilişkilerinin geleceği açısından ne ölçüde belirleyici olacaktır?
Mesele şu; Amerika kendi nüfuz alanı içinde olan müttefikleriyle karşılıklı bağımlılık yaratsa da bu müttefikleri ve ortakları üzerinde daima kontrol gücünü sürdürmek istemiştir. Türkiye’nin ‘kontrol edilemeyen’ veya ‘kontrolü zor’ müttefik olduğunu algıladığı zaman ‘Doğuya kayıyor’ demek kaygı duyulan duruma en kolay en basit tanımlamayı oturtturmaktan ibaret. Ama Türkiye’nin dönüşümüne dışardan böyle ucuz etiketler yapıştırarak analiz etmek yanlış çünkü böyle bir şey söz konusu değil. Sayın Cumhurbaşkanı New York’ta da söyledi; AB ile ilişkileri bitirecek olan biz değiliz. Kendileri çok bitirmek istiyorlarsa tamam. Onlarsız da bir şekilde yaşamaya devam ederiz ama biz bu işi bitirmek istemiyoruz. Masadan kalkan taraf Türkiye olmayacak. AB süreci Türkiye’nin 2023 hedeflerine çok entegre olmuş bir süreçtir. Türkiye’nin kendi ulusal çıkarları açısından NATO üyeliğimiz devam ediyor, batıyla ittifakımız devam ediyor.
‘REFERANDUM BARZANİ İÇİN KAYBET-KAYBET STRATEJİSİ’
- Amerika ile çatışma alanları çok ama Kuzey Irak’ta Kürtlerin bağımsızlık referandumuna itiraz noktasında buluşmuş gözüküyorsunuz. Kuvvetli uyarılara rağmen IKYB bugün referandumu yapacak. Türkiye Kuzey Irak’a askeri müdahaleye mi hazırlanıyor?
Türkiye’nin burada bir kararlılığı var. Bunu da bir çok diğer ülkeyle paylaşıyoruz. Bu yolda ilerlerse zaten çatışmalı bir bölgede daha fazla çatışmaya yol açabilirler. Bu Barzani açısından kaybet-kaybet stratejisidir, kazan-kazan değil. Türkiye burada kararlılığını ortaya koyacak bazı önlemler almaya hazır. Türkiye’ye göre Irak’taki etnik çoğulcu yapı da ancak toprak bütünlüğü içinde muhafaza edilebilir. Bu karardan doğabilecek tehlikeler karşısında MGK metninde belirtildiği gibi Türkiye ikili ve uluslararası anlaşmalardaki haklarını korumaktadır. Sayın Başbakanımız Binali Yıldırım’ın da belirttiği gibi, söz konusu anlaşmalar 1927 Ankara anlaşması ve 1983’te Türkiye ve Irak arasındaki ikili antlaşmalardır. Bu antlaşmalarda Irak’ın toprak bütünlüğünde ve Türkiye ve Irak sınırında değişiklik olmaması taahhüt edilmiştir.