Güncelleme Tarihi:
Çevremdeki meslekdaşlarımın çoğu politika muhabirleri. Böyle olunca konumuz hep siyaset. BM'de diplomatların salonunda 2008 başkan seçimlerine odaklanıp son haftasına geldiğimiz yılın muhasebesini yaparken sürekli Amerika'yı eleştiriyorlar. '' Bazı adaylar Meksika'lı kaçakları toparlayıp memleketlerine göndereceklerini söylüyor. Oy avcılığı bu. Meksika'lılar giderse tarım, gıda, hizmet sektörü kısa zamanda çöker, borsa düşüşe geçer. Ekonomi sarsılır. Lider devletin demokrasi önderliği, insan hakları bayraktarlığı bir darbe daha alır. El-Garip ve Guantanamo'da tutuklulara yapılanları diğer ülkeler unutulmuş değil. CIA'nın müslümanlara uyguladığı işkenceler yeniden gündeme geldi. Hukuk daima zenginler lehine işliyor. Bu eylemler Amerika'ya yakışmıyor.''
Hak veriyorum suçlamaların bir kısmına. Ama ne zaman bu tartışmalara şahit olsam New York'un göbeğinde bir emlak davasının nasıl sonuçlandığı aklıma geliyor. Amerikan demokrasisinin bir kalemde sıfırlanmasının haksızlık olduğunu düşünüyorum. Adalet simgesi olan olayı bir kez daha naklediyorum
Yerli-yabancı turistlerin alışveriş uğrağı, irili-ufaklı butiklerle çevrili doğu lüks kesiminde lüks Bloomindales mağazası karşısında 1980'lerde görkemli bir inşaat başladı. Cohen Brothers şirketi cadde-sokak kavşağında bir dizi binayı topluca satın alarak yıktı, istimlak edilen yerde yeni mağazalar, bir bankanın genel merkezi, iş hanlarını modern mimariyle inşaata başladı. Toplu istimlak sürerken dört katlı bir evin kiracıları yüklü tazminat karşılığında dairelerini terkettiler.Üst kat kiracısı Jean Herman anlaşmaya yanaşmadı: "Ben 32 yıldır yaşadığım dairemden çıkmam."
70 yaşındaki Jean, bir şirkette cüzi maaşla grafiker olarak çalışıyordu. Cohen Brothers avukataları "Burayı yıkıp gökdelen inşa edeceğiz. Size 100 bin dolar para vereceğiz, bir yıl bedava kalacağınız ev de bulacağız" dediler. Jean daha sonra tazminatın 500 bin dolara çıkarılmasına rağmen direnişini sürdürdü. Anlaşmazlık mahkemeye taşınırken inşaatçılar buldozerler, hafriyat makineleriyle evin etrafında aşırı gürültülü yıkıma başladılar. Yalnız yaşayan kadın savcılığa başvurup kişi haklarının çiğnendiğini ileri sürerek saldırı ve taciz davası açtı. İlk duruşmada Jean "Bunca yıl her ay 154 dolar kiramı hiç geciktirmeden ödedim. Makine gürültülerine ilaveten işçiler portatif pikaplarda gece-gündüz Rock'n Roll parçaları çalarak uyumama mani oluyorlar. Beni yıldırıp evden çıkmaya zorluyorlar. Amerikan demokrasisi insan haklarının çiğnenmesine izin vermez..Hakkımı koruyun" dedi.
İnşaatçıların avukatları mahkemede milyar dolara yaklaşan projenin kent ve eyalet bütçesine kazandıracağı vergi miktarını, açacağı yeni iş sahalarıyla istihdam artıracağını ifade ederek savunmaya geçmesine rağmen hakim Jean Herman'ı taciz etmeye devam ettikleri takdirde inşaat ruhsatlarını iptal edeceğini söyledi. Güçlü Cohen Brothers davada yenik düşünce avukatları çiçek buketleri, çikolata kutularıyla tekrar Jean'in kapısını çaldı :'' İşçilerin kaba davranışlarından özür dileriz. Gelin anlaşalım. Size bir milyon dolar nakit para verip, bu muhitte beş odalı bir daire kiralayıp iki yıllık kiranızı da ödeyeceğiz. Lütfen çıkın.'' Jean kararından caymadı.
Olaya basın yoğun ilgi gösterdi. Grafiker kadının direnişi demokrasi ve insan haklarının korunmasında bir simge oldu. Ada-bloku kaplayan inşaat bir kaç yıl içinde tamamlandığında tekrar görmeye gittim. Çelik-cam bazında modern mimariyle inşa edilen yüksek binalar, lüks butikler arasında dört katlı ev dim dik duruyordu. Yıkmayı başaramamış yalnızca eskiliği sırıttığı için grafiker kadını diğer binalara uygun renge boyanmasına razı etmişlerdi. Jean Herman'ın dairesini penceresinde küçük bir Amerikan bayrağı dalgalanıyordu. Kendi kendime "Dev-Cüce kapışmasını galibi cüce oldu. Gökdelenler gölgesinde bir hukuk zaferi bu." dedim.
Aradan uzun zaman geçmedi. Gazetelerde grafiker kadının vefat haberi yayımlandı.