Oluşturulma Tarihi: Ekim 09, 2017 09:55
Almanya’da 24 Eylül’de yapılan genel seçimlerde büyük ölçüde oy kaybına uğrayan Hıristiyan Sosyal Birlik Partisi’nden (CSU) adeta ‘iç savaş’ sinyalleri gelmeye başladı.
TÜZÜKLERİ gereği, ‘kardeş parti’ Hıristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) Bavyera’da,
CSU da diğer eyaletlerde genel seçimlere katılmadığı için 2013 yılındaki genel seçimlerde Bavyeralı seçmenlerin yüzde 49.3’ünün desteğini alan CSU’nun, son seçimlerde yüzde 10.8 oy kaybıyla ancak yüzde 38.5 oranında oy alması, parti içi huzursuzlukları iyice artırdı.
Federal
Almanya Cumhuriyeti’nin 1949 yılında kuruluşandan beri CSU’nun Bavyera’da aldığı bu en büyük yenilgi, daha doğrusu hezimet için ‘sorumlu’ palitikacılardan ‘hesap sorulması’ da gündeme iyice yerleşmeye başladı.
*
Seçim akşamı CSU’yu yeniden hak ettiği yere taşıma sözü veren ve hem partinin genel başkanlığını hem de Bavyera Eyalet Başbakanlığını bırakmayacağını ilan eden
Horst Seehofer’e dönük eleştiriler de son günlerde arttı.
Yani bir yerde, hem gözler hem de oklar Horst Seehofer’e odaklandı.
Seçimden birkaç gün sonra CSU’lu bir Federal Meclis milletvekili, Seehofer’in bu yenilginin sorumluluğunu üstlenip istifa etmesi gerektiğini söyledi.
Ama bu açıklamaya kimse kulak asmadı.
Daha sonraki günlerde CSU’lu bir-iki Eyalet Parlamentosu milletvekili de benzer açıklamada bulundu.
Onları da takan olmadı.
Ancak son günlerde sadece ‘homurdanmakla’ yetinmeyip, seslerini yükseltenlerin sayısı da artmaya başladı.
Bir dönemler CSU Genel Başkan Yardımcısı olarak görev de yapan Peter Gauweiler, “Horst, es ist Zeit” (Horst, zamanı geldi) diyerek Horst Seehofer’in görevi bırakmasını istedi.
Hem Seehofer hem de CSU Genel Sekreteri Andreas Scheuer, “Gauweiler’i hep tanıyoruz” diyerek, onu da, söylemlerini de ciddiye almadıklarını açıkladılar.
*
Daha Gauweiler’in söylemiyle ilgili tartışmalar devam ederken, bir dönemler Bayvera Eyalet Başbakanı olarak görev yapan Günter Beckstein’dan da dolaylı bir ‘istifa’ önerisi geldi.
CSU’nun tepesinde personel tartışmalarının normal olduğunu söyleyen Beckstein, “Ben oyların yüzde 43.8’ini alınca istifa etmiştim” diyerek, 2008 yılındaki Eyalet Parlamentosu seçimlerinden en güçlü parti olarak çıkmalarına rağmen, 1954 yılından beri partisi en düşük oy oranını aldığı için görevi bıraktığını hatırlattı.
Yani bir yerde “Horst Seehofer de sorumluluğu üstlenip görevi bırakmalı” demek istedi.
*
Evet, Almanya’da CDU/CSU, Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’in ‘siyah-sarı-yeşil koalisyon’, yani ‘Jamaika Koalisyonu’ oluşturması için daha pazarlık başlamadan, CSU’da lidere isyan bayrağı açıldı.
CSU’daki bu kavga yüzünden zaten zorlu geçmesi beklenen koalisyon pazarlıkları da daha da zorlaştı.
CSU’da, Seehofer’in yerine, kabinede Bavyera Maliye Bakanı olarak görev yapan Markus Söder’in gelmesini isteyenler var.
Ancak ‘hain’ durumuna düşmekten korktukları için bunu ‘şimdilik’ yüksek sesle telaffuz edemiyorlar.
Markus Söder de öyle.
2003-2007 yılları arasında CSU Genel Sekreteri olarak görev yapan Söder, şu aşamada daha ılımlı bir tutum izlemeyi yeğliyor.
“Federal Meclis seçimlerinde aldığımız bu felaket sonuçlardan sonra personel tartışmalarını mantıklı bir biçimde sürdürmeliyiz” demekle yetiniyor.
Söder, şüphesiz kendisinin yerine CSU tabanının sesini yükseltmesini bekliyor.
Bunu önümüzdeki günler ve haftalarda daha net bir biçimde göreceğiz.
Ama gelecek yıl sonbaharında Bavyera’da Eyalet Parlamentosu seçimleri yapılacak.
Bu yüzden CSU’da gözlenen bu iç savaşın bugünden yarına bitmesini beklemek saflık olur.