Güncelleme Tarihi:
İl Genel Meclisi üyeleri, Boğazkale’de bulunan mülkiyeti idareye ait Çevizliköm mevkiindeki bir hektarlık tarlanın Boğazköy örenyeri sınırları içinde birinci derece arkeolojik sit alanında kalması nedeniyle Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Alman Arkeoloji Enstitüsü adına Doç. Dr. Andreas Schachner tarafından kazı ve restorasyon çalışmaları yürütülmesi nedeniyle taşınmazın örenyeri olarak Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsisinin yapılması amacıyla gündeme getirilen öneriye tepki gösterdi.
AK Parti İl Genel Meclisi üyesi Nurettin Karaca, bölgede Alman enstitülerinin kazı yapmasını uygun bulmadığını ifade etti. Alman vakıflarının geçmişte istihbarat çalışmaları yaptığını belirten Karaca, “Arkeoloji ve tarih bakımından zengin bir ülke olarak kazıları kendimiz yapamıyorsak bu bizim eksikliğimizdir yeter artık. Çalışmaları kendimizin yapma zamanı gelmiştir” dedi.
TÜRKİYE O KADAR ACİZ Mİ?
İl Genel Meclisi Başkanı Halil İbrahim Kaya da, Türkiye’nin kendi kazısını kendisi yapamayacak kadar acizse diyecek bir şeyin olamayacağını söyledi. Türkiye’nin kendi kazısını devam ettirememesini protesto ettiğini belirten Kaya, “Yetkililer umarız bir adım atarlar. Almanlar daha önce alıp götürmüşler. Yine aynısı olacaksa eserler toprak altında kalsın daha iyi” ifadelerini kullandı.
SOYKIRIM YASASINI KABUL ETTİLER
AK Parti İl Genel Meclisi Üyesi Mustafa Alagöz de yaptığı konuşmada Alman Meclisi’nin sözde soykırım yasasını kabul ettiğini hatırlatarak, milletlerin kendi tarihini kendisinin incelemesi gerektiğini, Türkiye’ye karşı tutumu belli olan Almanya’ya karşı bir tutum alınması gerektiğini vurguladı.
YÖRE HALKI DA ÇALIŞIYOR
AK Parti İl Genel Meclisi Grup Başkanı Abdullah Meteoğlu da tarihte tarihi eser kaçakçılığının çok olduğunu belirterek Alman Enstitüsü’nün bulunan eserlerin telif hakkını aldığını, kazılarda 100 yıldır yöre halkının da çalıştığını ancak son gelişmelerle birlikte kazı ruhsatının verilmediğini hatırlattı. Çalışma alanının 137 hektar olduğunu ve görüşülen konunun bir hektara yakın olduğunu anlatan Meteoğlu, çalışmanın Alman Enstitüsü ile alakasının bulunmadığını savundu.