Güncelleme Tarihi:
SURİYE’ye savaştan önce 3 kez gittim. Ziyaretlerimin tamamı başkent Şam’aydı. Renkli, sokaklarında hayat olan tipik bir Ortadoğu kentiydi. Ancak kafamdaki bu Suriye imajı çok eskilerde kalmış. Yıllar sonra bir kez daha, bu kez barışını kaybetmiş, büyük acılar yaşamış Suriye’deydim. Kızılay ekibiyle birlikte Hatay’dan İdlib’e hareket ettik. Kızılay bayrağı dalgalanan araçlarımızla Reyhanlı’yı geçip Cilvegözü sınır kapısından Suriye’ye giriş yaptığımızda sarsıldık hep birlikte.
10 DAKİKADA BAŞKA DÜNYA
Sınırdan sadece 10 dakika sonra bambaşka bir dünyadaydık. Yıllarca iki ülkeyi ticari olarak birbirine bağlayan asfalt yollar kaybolmuş, çukurlu eski köy yollarına dönmüştü. Sonradan öğrendim ki, nedeni mayın döşenmemesi için asfaltın sökülmesiymiş. Türkiye sınırını geçer geçmez alabildiğine uzanan zeytinlikler de yoktu. İdlib’in kırsalına döndüğümüzde derme çatma çadırlar, küçük motosikletlere çoluk çocuk 4-5 kişi binip seyahat eden ailelerle birlikte silahlı ve üniformalı muhaliflerin yol kontrolü yaptığı çamurlu sokaklardan geçtik. Türkiye’den adını bildiğimiz STK’ların yaptırdığı kamplar, geçici konut alanları sağlı sollu uzanıyordu.
ANAHTARI ALAN EVİNE KOŞTU
Suriye’de kalıcı çözüm henüz konuşulamazken, çatışmaların başladığı tarihten bu yana 10’uncu kez mevsim bahara döndü. Kalıcı bahar için umutlar sürerken insani yardım konusunda Türkiye üzerine düşeni yapmayı sürdürüyor. Türk Kızılayı, İdlib’e bağlı Meşhad Ruhin bölgesinde 1.300 kalıcı briket konutu ihtiyaç sahiplerine teslim etti. Bu çok özel törene ben de yerinde tanık oldum. Konutları teslim edilen aileler, sevinç gözyaşlarına boğuldu. Evinin anahtarını yetkiliden alan 42 yaşındaki Adali Naif, kapıyı açıp içeri girdiğinde ilk olarak mutfağa yöneldi. Tezgahı ve akan musluğu görünce, “Allahım çok şükür, bizim de artık açacak bir kapımız var. Bulaşıkları yıkayacak, yemek yapacak bir mutfağım oldu” diye ağladı.
ÇOCUKLARIN TÜRKİYE SEVGİSİ
Bölgede yaşayan çocuklar, Türkiye’ye büyük sevgi besliyor. Türkiye’den gelenleri görünce bozkurt işareti yapmak bir gelenek olmuş. Çocukların çoğu bozkurt işaretini beceremese de yüzlerinde kocaman gülümsemeyle, bizi coşkuyla selamlıyordu.