Güncelleme Tarihi:
Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinin 16'ncı gününde sabah saat 10'da Çernobil Nükleer Enerji Santrali'nin içindeki sabit hatlı telefon çaldı. Dünyanın en büyük nükleer enerji felaketine sahne olan santral bir anda bir hapishaneye dönüşmüştü ve içeridekilerin karşı karşıya olduğu tehlikenin dozu artmak üzereydi.
Çalan telefonu bir görevli açtı ve aramayı o vardiyanın yöneticisi olan Valentin Heiko'ya aktardı. Uzun yıllarını şu an faaliyette olmayan tesiste geçirmiş olan Heiko, hattın diğer ucundaki yöneticilere, teknisyenlerden ve destek ekibinden oluşan 210 kişilik ekibin çok zor durumda olduğunu anlattı. Binlerce tükenmiş nükleer yakıt çubuğuna göz kulak olmak zorundaydılar ve Ruslar tarafından içeride rehin tutuluyorlardı.
Rus askerleri savaşın başladığı 24 Şubat tarihinde Çernobil'e baskın düzenledi. O günden beri silah zoruyla kontrol altında tutulan nükleer atığı korumaktan sorumlu bıkkın teknisyenlerle, Rus askerleri arasında bir gece önce bir gerginlik yaşanmıştı.
Heiko'nun telefonla konuştuğu yöneticiler aşağı yukarı 50 kilometre uzaktaydı. Görüşmeye tanıklık eden iki kişinin aktardığına göre, Heiko muhataplarına, "Psikolojik durum kötüye gidiyor" dedi. Bazı teknisyenler eve gitmek istiyor, işi bırakma tehdidinde bulunuyor, kapının önünde bekleyen Rus tanklarını aşmak için planlar yapıyordu.
60'ıncı yaş gününü bir hafta önce bir rehine olarak kutlayan Heiko, telefonda, görevinin gerektiği müddetçe işinin başında kalmak olduğunu belirterek, "Herkes eve gitmek istiyor ama kalmamız gerektiğini biliyoruz" diye konuştu.
500 SAATLİK HİÇ BİTMEYEN BİR VARDİYA
Çernobil'in teknisyenleri ve destek elemanları, 23 Şubat'tan beri aralıksız çalışıyor. Akşam saat 21'de elektrik transmisyon seviyelerinin ve radyoaktif atıkların tutulduğu deponun iç sıcaklığının ölçülmesi gibi rutin işlemlerle başlayan vardiyaları neredeyse 500 saati bulmuş durumda.
Işıklı makinelerin önündeki sandalyelerinin ve bir kenara yığdıkları iş tulumlarının üzerinde uyuyarak hayatta kalmaya çalışıyorlar. Yemek olarak ellerinde kalan yulaf lapasıyla ve konservelerle idare ediyorlar. Bütün yemekleri tesisin 70 yaşındaki aşçısı hazırlıyor ki o da geçtiğimiz günlerde yorgunluğa daha fazla dayanamayıp baygınlık geçirmiş.
Cep telefonlarına el koyan Rus askerleri ise tesisin labirent gibi koridorlarında nereye gitseler peşlerinden gidiyor.
HERKESİN AKLINDA AYNI SORU: İÇERİDE NE OLUYOR?
Uluslararası nükleer enerji kuruluşları, haftalardır Çernobil'in içinde neler olduğunu anlamaya çalışıyor. Tesisle ilgili olarak Ukrayna ve Rusya'dan çelişkili açıklamalar geliyor. Ancak bu sorunun tarafsız ve kesin bir yanıtı bulunabilmiş değil.
ABD'de yayımlanan Wall Street Journal gazetesi, herkesin aklındaki "İçeride ne oluyor?" sorusunun yanıtını bulmak için santralde mahsur kalan çalışanların, ailelerine gönderdikleri videoları ve mesajları inceledi, 10'dan fazla akrabayla, arkadaşla, tesis yöneticisiyle ve yerel yöneticiyle röportajlar gerçekleştirdi.
Gazete ayrıca 1986'da 4 No'lu Reaktör'de meydana gelen patlamanın ardından Çernobil çalışanlarının barınması için inşa edilen Slavutiç kasabasındaki ofisle santral arasında her gün sabah 10'da yapılan rutin telefon görüşmelerinin kayıtlarına da ulaştı.
YORGUNLUK İSYANA VE DİRENİŞE DÖNÜŞMÜŞ
Ortaya çıkan tablo şu: Tesisteki az sayıdaki nükleer teknisyen, haftalardır zorla aralıksız çalışıyor. İçlerinden biri tiroid sorunları, birkaçı da yüksek tansiyon nedeniyle ilaç kullanıyor. Rus askerlerinin izin verdiği 1'er dakikalık telefon konuşmalarında çalışanlar, aile üyelerine fazlasıyla yorgun olduklarını, baş dönmesi, mide bulantısı ve çok kuvvetli baş ağrısı çektiklerini anlatıyor.
Bu yorgunluk zamanla bir isyana dönüşmüş durumda. Çalışanlar Rus askerleriyle savaşın doğasıyla ilgili tartışmalar yaşıyor ve direniş eylemleri yapıyor. Örneğin her sabah saat 9'da Ukrayna'nın milli marşı ("Ukrayna'nın Zaferi de Özgürlüğü de Henüz Ölmedi") tüm hoparlörlerden en yüksek sesle çalınıyor. Ellerini kalplerine koyup marşı söyleyen Çernobil çalışanları ardından işlerinin başına dönüyor.
"Atomik Şehir" olarak bilinen Slavutiç'teki ailelerin durumu da pek parlak değil. Rus kuşatması altındaki şehirde ısı ve enerji kaynakları tükeniyor. Ne zaman savaş uçakları yaklaşsa yerel halk kilise çanlarını, araç kornalarını çalarak tepki gösteriyor. Yorgun Çernobil çalışanlarının tahliye edilmesi, yerlerine başka çalışanların gelmesi yönündeki talepler ise Ukrayna hükümetinin desteğini alsa da Rusya tarafından reddediliyor.
Çalışanlardan birinin eşi en son 11 Mart'ta konuştuğu eşiyle ilgili olarak Wall Street Journal'a "Sesini tanıyamadım" dedi ve ekledi: "Arkasında birinin dikildiğini anlayabiliyordum. Çok kısa cümlelerle konuşuyordu."
HEM KİEV'İN HEM DE MOSKOVA'NIN GÜNDEMİ ÇERNOBİL
Ukrayna istihbaratından 11 Mart günü yapılan açıklamada, Rusya'nın Çernobil'in çevresindeki yasak bölgede bir yanıltma harekâtı planladığı ve bu bahaneyle Ukrayna'yı suçlayıp savaşın yoğunluğunu daha da artırmayı planladığı öne sürüldü. Rusya devlet medyası ise Ukrayna'nın Çernobil'de plütonyum bazlı bir "kirli bomba" inşa etmeye çok yakın olduğunu duyurdu. Ancak tarafların hiçbirinden bu iddiaları destekleyen somut kanıtlar gelmedi.
Çernobil'de elektrik üretimi 2000 yılında sonlandırıldı. Ancak yerin dört kat altına inen çelik ve çimentoyla sağlamlaştırılmış depolarda saklanan binlerce kullanılmış yakıt çubuğunu soğutan sistemlerin işlerliği için çalışmaya devam eden personel var.
Şu an soğuk suyu kullanılmış nükleer yakıtların üzerine basan pompalar dizelle çalışan jeneratörler yardımıyla işliyor. Çünkü tesisin soğutma sistemini elektrik sistemine bağlayan yüksek voltajlı enerji hatları, çatışmalar sırasında koptu.
YENİ BİR FELAKET OLUR MU?
Ukrayna Nükleer Birliği'nden bir yetkilinin geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı bir notta, "Eğer pompalar çalışmazsa, havuzdaki su kaynayabilir. Bu durum radyoaktif buhar oluşumuna yol açabilir. Ardından yakıt demetlerinin erimesi ağır bir kazaya neden olabilir" deniyordu. Ukraynalı yetkililerin 9 Mart'ta yaptığı açıklamada bu felaket senaryosunun "yedi gün içinde" gerçekleşebileceği belirtiliyordu.
Batılı nükleer uzmanlar ise böyle bir felaket yaşanması olasılığını düşük görüyor. Amerikan Nükleer Topluluğu Bakanı Steven Nesbit, konuyla ilgili yazılı açıklamasında, "Çernobil'in kullanılmış yakıtları on yıllardır depolarda soğudu ve bu noktada eriyebilecek durumda değil" ifadelerini kullandı.
Analistleri kaygılandıran nokta ise Çernobil'de yaşanacak elektrik kesintisi sonucu havalandırma sistemlerinin hasar görmesi ve içerideki çalışanların riskli seviyede radyasyona maruz kalması.
ZAPORİZHZHİA YÜREKLERİ AĞIZLARA GETİRDİ
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'ndan (UAEA) yapılan açıklamada, içerideki çalışanların durumunun büyük kaygı uyandırdığı ancak şu an için alarma geçmek için bir sebep olmadığı belirtildi. Açıklamada havuzlarda yakıt çubuklarının nükleer malzemenin aşırı ısınmasını önlemeye yetecek kadar su bulunduğu belirtildi. UAEA için asıl endişe noktası halen aktif durumdaki Avrupa'nın en büyük nükleer enerji santrali olan altı reaktörlü Zaporizhzhia'da yaşanması muhtemel bir kaza. Geçtiğimiz günlerde Rusya'nın çevresini bombaladığı Zaporizhzhia'da çıkan yangın, bütün dünyanın yüreğini ağzına getirmişti.
Bir başka deyişle, Çernobil'deki asıl acil durum yaşanan rejine krizi. Uzmanlar, çok sıkı kurallarla denetlenen sektörde, böyle küçük bir grubun silah zoruyla 3 hafta boyunca çalıştırıldığı başka bir olay hatırlamadıklarını belirtiyor. Çernobil'deki personel şu an, 1986'daki kazanın ardından çıkan ve 10 gün süren yangını söndürmek için çalışan itfaiyecilerin iki katı mesai harcamış durumda.
Sovyetler Birliği'nin kazanın ardından bölgeye gönderdiği asker, itfaiyeci ve diğer görevlilerden oluşan 600 bin kişilik radyasyon keşif müfrezesinin komutanlarından biri olan Serhiy Mırniy, "1986'da en yoğun aşamada bile, çalışanlar güvenlikleri için ara veriyordu. Şu anki durum santral işgal edildiği için inanılmaz tehlikeli" diye konuştu.
Çernobil'in içindeki personelin en kıdemli üyeleri, kariyerlerini kazanın üzerinden geçen 36 yılda işleri yoluna koymaya adadı. Santraldeki kaza sonucu atmosfere İkinci Dünya Savaşı'nda Hiroşima'ya atılan atom bombasının 400 katı radyoaktif materyal yayıldı. Radyoaktif serpinti bulutları bütün Avrupa'ya dağılıp, Kanada semalarına bile ulaşana kadar, Sovyetler Birliği olayla ilgili çok fazla açıklama yapmadı. Olay yerine gönderilen itfaiyeciler ve kurtarma görevlileri, bir yandan yangını söndürmeye, bir yandan da radyoaktif enkazı, harap olan reaktörden kalan yapının altına ittirmeye çalışıyordu. O günlerde Sovyetler Birliği'nin bir parçası olan Ukrayna'da, günümüzde halen radyasyon maruziyeti nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin edilen 36 bin kişinin dul eşlerine aylık ödeniyor. Sovyet Genel Sekreteri Mihail Gorbaçov, yıllar sonra kazayı "Sovyetler Birliği'nin beş yıl sonraki çöküşünün belki de en önemli sebebi" olarak nitelendirmişti.
HER ŞEY SINIRA ASKER YIĞILMASIYLA BAŞLADI
Aslına bakılırsa Çernobil'deki çalışanların huzuru Şubat ayı ortalarında Belarus sınırındaki askerlerin sayısının artmasıyla kaçmaya başlamıştı. 23 Şubat akşamı, gece vardiyası çalışanları Atomik Şehir ile Çernobil arasında sefer yapan ve Belarus topraklarından geçen trene binmek yerine, işlerine otomobilleriyle gitmeyi tercih etti.
24 Şubat saat 4.58'de Çernobil vardiya müdürü Heiko, komşu kasaba olan Pripyat'tan bir telefon aldı. Silah sesleri duymuşlardı. Yasak bölgede Ukrayna sınır muhafızlarıyla Rus ordusu arasında bir silahlı çatışma yaşanıyordu.
Saat 5:55'te bir operasyon anonsu duyuldu: Bölgede yaşayanlar tahliye ediliyordu.
Çalışanlar kendi aralarında "Bırakıp çıksak mı?" diye konuştular. Heiko, daha sonra gönderdiği bir sesli mesajda o dakikaları, "Her şey çok ani oldu, İkinci Dünya Savaşı'nın başlangıcı gibiydi. Ne yapmamız gerektiği net değildi. Savaş anında uygulanacak bir protokol yoktu" diye anlattı.
TANKLAR GELDİ, 5 KAMYON DOLUSU ASKER GELDİ
Heiko, santralin yöneticisini aradı ve ikili karar verdi: Gece vardiyasındaki çalışanlar yerlerinde kalıp kullanışmış yakıt çubuklarını soğutan suyu kontrol etmeye devam edecekti.
Saat 15'e kadar sıcaklıkları ve nemi kayda geçirmeye devam ettiler. O saatte arayan santral direktörü, tanklardan ve zırhlı personel taşıyıcılardan oluşan bir konvoyun bölgede hareket halinde olduğunu bildirdi. Direktör, "Ruslar eski haritaları kullandıklarından kaybolmuş gibi görünüyorlar. Tankları radyoaktif tozları havaya saçıyor" dedi.
Kısa süre sonra Heiko camdan dışarı baktığında Rusya'ya ait bir T-72 tankı gördü. Rus askerleri binanın dışında savaş düzeni alıyordu. İçeride bulunan hafif silahlı Ukrayna ulusal muhafızları çalışanlara, "Savaşmaya hazırız" dedi ancak biraz tartıştıktan sonra çatışma yerine müzakere kararı alındı. Slavutiç'teki üst düzey Çernobil yöneticileri de kapalı devre yayın aracılığıyla, yolda barikat kuran Rus tanklarını izliyordu.
Beş kamyon dolusu Rus askeri geldi. Subaylar, "Santrali kontrol altına alma emri aldık" diye anons yapıyordu. Askerlerin bir kısmı personele muhafızlık etmekle görevlendirildi. Bir kısmı ikinci kattaki kafeteryayı kontrol altına alırken, birkaç asker de göndere çekili Ukrayna bayrağını indirdi. Heiko bayrağı askerlerin elinden alıp ofisinde güvenli bir yere kaldırdı.
RUS TELEVİZYONUNUN NUMARASI İFŞA OLDU
Başlangıçta Rusya devlet televizyonuna bağlı muhabirler gelip, askerlerin santral çalışanlarına ekmek ve yemek dağıttığı anları görüntülemişti. Ancak üst düzey bir Ukraynalı teknisyenin hoparlörlerden yaptığı "Kendinizi propagandaya malzeme etmeyin" uyarısından sonra işler değişti.
Bu kez askerler mavi tulumlar giyip kamera karşısında Çernobil çalışanı rolü yapmak zorunda kaldı. Ancak bazı dikkatli izleyiciler görüntülerde bir tuhaflık olduğunu fark etti. Zira tulumların üzerinde Fransa merkezli Novarka konsorsiyumunun logosu vardı. Ancak Novarka 2018'den beri Çernobil'de çalışmıyordu.
İlk iki-üç gün boyunca çalışanlar kuytu köşelere saklanıp cep telefonlarından ailelerini ve Ukrayna Enerji Bakanlığı'nı arıyordu. Bakanlık'tan üst düzey bir danışman Wall Street Journal'a, "Peşlerinde bir asker olmadan bir yere gidemiyorlar, ama ilk birkaç gün bizi gizlice arayabiliyorlardı" diye konuştu. Durumu fark eden Rus askerleri, çalışanların telefonlarını topladı.
"BİTMEYEN VARDİYA BAŞLAMIŞTIR"
Kurallar gereği, çalışanların her sabah bir önceki gece yaşananları bir kayıt defterine geçirip, gelecek vardiyadaki meslektaşlarını olası meselelerle ilgili uyarması gerekiyordu. O nedenle aynı vardiya ekibi önce vardiyayı bitiriyor, ardından birkaç dakika sonra yeni vardiyayı başlatıyordu. Anons sisteminden her gün aynı şaka duyuluyordu: "Bir başka bitmeyen vardiya başlamıştır."
Atomik Şehir'deki durumlar ise kötüye gidiyordu. Rus güçleriyle çevrilmiş olan şehirde gıda ve yakıt stokları azalıyordu. Çalışanların aileleri merak içindeydi. Evlerini ısıtamayan, fırınlarını yakamayan Slavutiç halkı yemekleri açık havada yaktıkları ateşlerde pişirmeye, insanlar telefonlarını dizelle çalışan jeneratörler yardımıyla şarj etmeye başladı.
9 Mart itibarıyla artık Çernobil de dizel jeneratörlere bağlıydı. Işıklar kısıldı, radyoaktif atık tesisinden gelen verileri dünyaya aktaran sistemler kapatıldı. Slavutiç'teki ailelerin merakının yerini panik almaya başladı.
O esnada Kiev'de bulunan Ukrayna hükümetinden bir uyarı geldi; "Dizel jeneratörün en fazla 48 saatlik yakıtı kaldı" deniyordu uyarıda.
"İNSANLARIMIZ ACİL DURUMLARI KANIKSAMIŞ DURUMDA"
Heiko'nun her sabah aradığı Atomik Şehir'deki Çernobil yöneticileri hiçbir soruya yanıt veremiyordu. Santral yöneticileri geçen hafta Heiko'nun 60'ıncı yaş günü için kaleme aldıkları kutlama mesajında şöyle diyordu:
"Vardiyasını devredemiyor ve görevinin başından ayrılamıyor. Tıpkı 1986'daki tarihin en büyük nükleer kazasındaki meslektaşları gibi, o da işinin başında."
Santralin dışındaki yöneticilerden biri ise iş arkadaşlarının Çernobil'in fedakârlık geleneğini sürdüğünü belirterek, "Bu, burada yaşanan ilk acil durum değil" diye konuştu ve ekledi: "İnsanlarımız böyle şeyleri kanıksamış durumda."
The Wall Street Journal'ın "Inside Chernobyl, 200 Exhausted Staff Toil Round the Clock at Russian Gunpoint" başlıklı haberinden derlenmiştir.