Güncelleme Tarihi:
İNSANLIK DIŞI KAST SİSTEMİ
Yeni Delhi’den döndüğümden beri aklıma takılan bu sorunun dört cevabı var. 1’incisi, ülkede hüküm süren kast sistemi. Bu insanlık dışı düzen her ne kadar 1975’te kaldırılmış olsa da, pratikte uygulanıyor. Bu hiyerarşik sistemde 4 kast, yani sınıf var. Her kastın yapacağı işler belirlenmiş durumda. Evlilikler de sadece aynı kast içinde yapılabiliyor. Bir çocuk doğduğunda hangi kasttan ise ölene kadar o kast içinde kalıyor. En üst sınıfta, kutsal din adamları olan ‘Brahmanlar’ bulunuyor. Onların altında ‘Ksatriyalar’ denilen yöneticiler var. Bir aşağıdakiler ‘Vaisyalar’ denen zanaatkâr ve tüccarlar. En altta da ‘Shudralar’, yani köylüler var. Bunlar, en ağır işleri görmekle ve yaşamları boyunca kendilerinden yukarıda olan kastlar için çalışmakla yükümlüler. Her haktan da yoksunlar.
Tüm bu sistemin dışında bir de ‘dokunulmazlar’ var. Yani ‘pis’ görüldükleri için dokunulmayanlar... Onlar ise diğer kastların yapmak istemedikleri, lağım gibi ‘pis’ işlerden sorumlu. Düşünün ki bunlar nüfusun yüzde 18’sini oluşturuyor. Bu da 180 milyon Hintliye tekabül ediyor.
İşte bu alt tabakadan biri, ne yaparsa yapsın daha iyi şartlara kavuşmasının imkânsız olduğunu çok iyi biliyor.
Bu da insanlara atalet ve umutsuzluk getiriyor. Işıklarını, hayallerini, yaşama sevinçlerini, azimlerini ellerinden alıyor. Dolayısıyla ülke ne kadar gelişirse gelişsin, bu değişim insanlara yansımıyor.
BİR SONRAKİ SEFERE
Bir diğer açıklama da, gelir dağılımındaki uçurum. Hindistan nüfusunun yüzde 25’i, günde 1 doların altında yaşıyor. Bir diğer yüzde 25’lik kesim de, 2 doların altında gelire sahip.
Yani nüfusun yarısı, günde 2 doların altında yaşıyor! Buna karşın orta ve orta üstü kesim, 300’er milyon dolarlık gelir dilimine sahip. Bir diğer deyişle ülke ne kadar kalkınırsa kalkınsın, nüfusun büyük çoğunluğu bundan pay alamıyor.
Gelelim 3’üncü sebebe: Ülkenin yüzde 80’inden fazlasının inandığı Hinduizm, ‘Brahma’ denilen ‘Tanrı’ya ve reenkarnasyona inanıyor. Yani Hindular, bir ruhun tekrar tekrar dünyaya geldiği inancındalar. Bu yüzden bu hayatlarında olan her şeyi kabulleniyorlar. Ve değiştirmeye çalışmıyorlar. Umutlarını, hayallerini bir sonraki hayatlarına erteliyorlar. Ki bu da kast sisteminin devamını sağlıyor.
4’üncü sebep de, ülkenin yöneticileriyle halk arasındaki kopukluk. Nüfusun yarısının, su ve elektriğe erişimi yok. Dolayısıyla iletişim araçlarını da kullanamıyor, dünyadan kopuk yaşıyorlar. Bu yüzden de liderler halka ulaşamıyor. Bu da ülkede meydana gelen değişimin, vatandaşlara yansımasını engelliyor.
Peki tüm bunlara rağmen mucizevi güzellikte olan bu ülkenin güzel insanları bir gün uyanırlar mı? Resimdeki Hintli, bir gün canlanıp ayağa kalkar mı? Güçlü ve kararlı bir liderle, neden olmasın?