Güncelleme Tarihi:
Sizce bu yarışın en favori adayı kim?
Dilma Rousseff. Her zaman Dilma oldu ve kazanma ihtimali hayli yüksek. Ancak hiçbir aday tek başına yüzde 50 barajını aşamıyor. Bu yüzden herşey seçimin ikinci turunda netleşecek. Partilerin ittifak durumuna göre sürpriz de olabilir.
Rousseff'i favori yapan şey nedir?
Bu seçimde orta sınıf ve orta sınıfın altında yer alan kesim sonucu belirleyecek. Rousseff'in avantajı, en büyük desteği ülkenin fakir ve az gelişmiş bölgelerinden alıyor olması. Bunun arkasında ise fakirlere yönelik başlatılan sosyal projeler var. 2 dolar, Sao Paulo gibi büyük şehirlerde yaşayanlar için bir şey ifade etmez. Ancak ülkenin kuzey kesimi için bu rakamın bile bir önemi var. Kişi başı 20 ile 80 dolar arası değişen bu sosyal yardımların (aile bursu) yanı sıra, eğitimde kırsaldan gelenlere uygulanan pozitif ayrımcılık Rousseff'in işini kolaylaştırıyor. Zira oy potansiyeli olarak ülkede halen dar gelirli nüfus baskın durumda.
Ülkede muhalefetin durumu nasıl?
Brezilya'da son 12 yılda gözle görülür derecede sosyal bir değişim yaşandı. Lula döneminde uygulanan ekonomi politikalarıyla birlikte orta sınıf yükselmeye ve göz ardı edilen kesim sosyal hayatın içine dahil olmaya başladı. En güçlü muhalefet konumundaki PSDB ise daha elitist bir çizgiye kaydı. Geçen üç seçimde dar gelirli nüfusa yönelik doyurucu bir program ortaya koyamadı. Rousseff'in karşısında, bu ihtiyacı karşılama potansiyeline sahip güçlü bir muhalefet yok. Bu yüzden muhalefetin adayı Aecio Neves'in de seçilme şansı yok.
İş dünyası kimi destekliyor?
İş dünyasının değişik ilgileri var. İşverenler, işçi haklarına aşırı önem verdikleri için üç dönemdir iktidarda olan PT'ye karşı mesafeli duruyor. Ayrıca son dönemde ülkenin ekonomik büyümesi durdu ve bu başarısızlığı Dilma hükümetine fatura ediliyorlar. Bir de Rousseff sürekli ekonomiye müdahale ediyor ve bu durum iş dünyasının elitlerini rahatsız ediyor. Son olarak Brezilya, dünyada köleliğin son kaldırıldığı ülke. Zenginler orta sınıfın, orta sınıf da fakirlerin yükselmesinden rahatsız.
Sizce Dilma başarılı bir lider mi?
Rousseff, alttan gelen bir isim değil ve 2010 yılına kadar herhangi bir yarışın içinde bulunmadı. Tamamen merkeziyetçi bir yapısı var ve kurumsal anlamda yenilikçi birisi de değil. 4 yıllık iktidar döneminde ülkedeki sosyal problemleri çözemedi ve ekonomi karnesi olumsuz. Ülkenin gerçeklerine göre zayıf bir yönetim anlayışı var.
Son dönemde yaşanan gelişmeler dünyanın yeni bir kalıba girmeye hazırlandığına işaret ediyor. Rousseff'in dış politikaya bakış açısı nedir?
Rousseff, dış politikaya yeterince ilgi göstermiyor. Çok az yurtdışı seyahati gerçekleştirdi ve dünyada ne olup bittiğini bilmek istemiyor. İktidar döneminde Anti-Amerikan bir tutum izledi. Bunun dışında sol yönetim tarzına sahip Latin Amerika ülkeleri ve BRICS ile yakınlaşmayı tercih etti. Lula döneminde başlatılan Afrika açılımına kısmen devam etti. Diğer konularda tarafsız ve aktif olmayan bir politika izledi.
Rousseff'in yeniden seçilmesi durumunda dış politikada yeni bir vizyon arayışı olabilir mi?
Bu sorunun cevabını kimse bilmiyor. Rousseff çok ketum ve çevresine de konuşma yasağı getiren bir isim. Kafasına koyduğu birşeyi çok açığa vurmadan sonuna kadar yapmayı tercih eden bir kişilik. Bu sebeple kimse Rousseff'in ne düşündüğünden emin olamıyor.
Rousseff hükümetinde Lula'nın etkisi var mı? Rousseff emanetçi bir başkan mı?
Lula, şüphesiz Brezilya tarihinin en etkili yöneticilerinden birisi oldu. Rousseff ve İşçi Partisi üzerinde tesirinin olduğu da bir gerçek. Ancak bu hükümet tamamen Rousseff'in hükümeti. Kabinenin tamamı yenilendi. Ayrıca Rousseff bir şey yapmak istediğinde engel tanımaz ve bunu gerçekleştirmek için kimseden onay beklemez.
Latin Amerika ülkeleri hangi adaya destek veriyor?
İşçi Partisi döneminde bölgenin iki önemli ülkesi olan Venezuela ve Arjantin'le sıkı bir dostluk kuruldu. Bu sebeple Venezuela ve Arjantin açıktan Rousseff'i destekliyor. Bolivya da bu ülkeler kategorisine alınabilir. Ancak diğer ülkelerle Brezilya'nın bir problemi yok. Bu yüzden tarafsız bir duruş sergiliyorlar.
Geçtiğimiz yıl Türkiye ile eşzamanlı başlayan ve ülke geneline yayılan protestoların seçime etkisi var mı?
Rousseff, protestolar karşısında yumuşak ve demokrasi yanlısı bir duruş sergilese de söyledikleri halkın gönlünü kazanmaya yetmedi. Protestolar öncesi yapılan anketlerde Dilma'nın popüleritesi yüzde 60'ların üzerindeydi. Protestoların hemen sonrasında ise bu oran yüzde 30'a kadar düştü ve bu seçimde özellikle gençlerin oyunu kaybetti.
Ülkede özellikle son bir ay içinde seçim anketlerinde aşırı bir dalgalanma oldu. Marina Silva'nın yarışa dahil olmasıyla bir ilgisi var mı?
Brezilya'da halk partiden çok isme oy veriyor. Uçak kazasında hayatını kaybeden Eduardo Campos, geleneksel ve yerel bir siyaset adamıydı. Çok az kesimin tanıdığı bir isimdi. Silva ise geçtiğimiz seçimlerde 20 milyon oy topladı ve ülke genelinde bilinen, değişimi simgeleyen, yenilikçi bir isim. Parti bayrağını devralmasıyla birlikte hem daha önce kendisine oy verenlerin oylarını hem de alternatif arayanları cezbeden bir isim oldu. Evanjelik oluşu muhafazakâr kesimin ilgisini çekti. Temsil ettiği partinin yüzde 9 olan oy potansiyeli bir anda yüzde 34'e kadar yükseldi. Ancak seçim kampanyasında eşcinsel evliliklerine karşı olduğunu beyan etmesi ile elit kesimin desteğini yitirdi. İşçi Partisi'nin ağır eleştirilerine maruz kalmasının yanı sıra katıldığı tartışma programlarında ülkenin öncelikli sorunlarına karşı kendisine yöneltilen sorulara tatmin edici cevaplar veremedi. Bu yüzden son kulvarda yalnızca çevreciler, muhafazakârlar ve gençlerin desteklediği bir isme dönüştü.
Türkiye'deki son seçimlerde 'Yeni Türkiye' algısı üzerinden siyaset yapıldı. Brezilya'da da adayların en çok gündemde tuttuğu konuların başında politik reform yer alıyor. Sizce bu seçim ülkeye bir değişiklik vadediyor mu?
Brezilya'da devrimler ve reformcu hareketler çok yavaş gelişir. 12 yıl önce İşçi Partisi'nin iktidara gelmesi ile birlikte özellikle ekonomi yönetiminde böyle bir değişim yaşandı. Halkın refah seviyesi arttı ve şimdi daha fazlası talep ediliyor. Ancak böyle bir değişim kongrenin ve iş dünyasının desteğini almadan, bir liderin insiyatifi ile gerçekleşecek bir değişim değil. Ülkede farklı kesimlerin desteğini almadan böyle bir değişimi başlatmak yönetim krizine ve kaosa yol açar. Kongre ve iş dünyası ise bu konuda taviz vermesi en zor iki alan. Brezilya'da büyük bir halk ayaklanması olmadan köklü bir değişimin yaşanması zor gözüküyor.
Ülkede siyasetin finansmanı nasıl sağlanıyor? İş dünyası ile iktidar çevresi arasındaki mesafe nedir?
Çoğu seçmen politikacıların tamamının yolsuzluk yaptığına inanıyor ve bu durumu baştan kabul ediyor. Bu yüzden dürüst olmanın ötesinde diğer alanlarda ne kadar öne çıktıklarına bakıyorlar. İş dünyası ise genelde açıktan bir destek yerine adaylara eşit miktarda yardım sağlayarak dengeyi korumaya çalışıyor. Ancak kazanma ihtimali yüksek adayların daha çok yardım topladığı da bir gerçek. Brezilya, dünyanın en çok kâr eden bankalarına sahip. İş dünyası politikacıdan daha güçlü ve bu yüzden yönetime kim gelirse gelsin elit işveren her zaman kazanır.
Türkiye'de çokça tartışması yapılan başkanlık sistemi sizde aslına uygun olarak işliyor mu?
Brezilya, yüzyıla yaklaşan ve halen gelişmekte olan bir demokrasi. Devlet başkanı, gücünü anayasadan alıyor ve yürütmenin başı olarak zikrediliyor. Ancak yargı ve kolluk birimleri eski dönemlere nazaran oldukça bağımsız. Sistemin sağlıklı işlemesi için en gerekli mekanizma da bu. Bunun dışında birçok partinin bileşiminden oluşan kongre, başkanı frenleme yetkisine sahip. Bu yüzden bizde bir sistem tartışması yok ve bu konu Brezilya'nın öncelikli meselelerinden birisi değil.
Seçim kampanyaları boyunca basının duruşu nasıl oldu?
Adayların propaganda süreleri ve televizyon reklamları devlet tarafından parti büyüklüğüne göre eşit bir şekilde dağıtılıyor. Hiçbir partinin herhangi bir televizyon kuruluşundan dakika satın almak veya kendi propagandasını yaptırmak gibi bir lüksü yok. Brezilya basını da bu konuda oldukça duyarlı ve istediği adayı rahatça eleştirebiliyor.