Brexit’le Türkiye de kaybedecek

DENİS MacShane, 1994-2012 yılları arasında İşçi Partisi milletvekilliği yaptı. 2002-2005 yılları arasında Tony Blair başbakanlığındaki hükümette AB Bakanlığı görevini üstlendi. 2013’te sahte harcamalar göstererek parlamentoyu zarara uğratmaktan suçlu bulunarak altı ay hapis yattı. Tahliye olduktan sonra hapis koşulları üzerine bir kitap yazdı. Çeşitli gazetelerde makaleleri de yayınlanan MacShane’in birkaç ay önce Brexit üzerine bir kitabı çıktı. MacShane önceki akşam İstanbul’da yapılan Global İlişkiler Forumu öncesi Hürriyet’e konuştu. MacShane, Brexit’in sonuçlarını “İngiltere, Avrupa Birliği’yle Türkiye’yle aynı ilişkide olacak; sınırlı bir ekonomik erişim olacak ama siyasi hiçbir etkisi olmayacak. Bu da iki büyük ülke İngiltere ve Türkiye arasında bir paradoks olacak. İkisinin de gururlu bir imparatorluk geçmişi varken Avrupa’dan kopmuş olacak. Bu nedenle Brexit’in jeopolitik ve ekonomik etkilerini azımsamamak lazım” diye anlatıyor.

ANKARA’NIN AB’DEKİ EN BÜYÜK DOSTU

‘Peki bu Türkiye’yi neden ilgilendiriyor?’ MacShane şöyle cevaplıyor: “Türkiye’nin Avrupa’yla siyasi pek çok zorluğu olsa da sağlıklı bir ekonomik ilişkisi var. Anti Avrupacıların en büyük taleplerinden biri İngiltere’ye göçmenlerin gelmesini durdurmak. Geçen yılki referandum kampanyaları boyunca tüm evlerin kapılarına ‘Avrupa’da kalırsak yarın 75 milyon Türk İngiltere’ye gelecek’ yazılı broşürler bırakıldı. Türkler bununla ilgili endişelenmeli. 2000-2004 arasında Türkiye’yle AB üyelik için müzakerelerin konuşulduğu dönemde Blair’in yanındaydım. Brüksel koridorlarında dönemin Başbakanı Erdoğan ve Blair’in heyecan içinde Fransa Cumhurbaşkanı Chirac ve Alman Başbakanı Schröder’in kapısını çaldığını hatırlıyorum. İngiltere, AB’den çıkarsa Türkiye kulüpteki en büyük dostunu kaybeder.”

IRAK İŞGALİ TARİHİ HATAYDI

Peki kendisinin de icracı olduğu 2002-2005 yılları arasındaki Irak işgaliyle ilgili ne düşünüyor? “Bu karar tarihi bir hataydı, bunu kabul ediyorum. Bir devleti ortadan kaldırdığınızda hiçbir şeyi yerine koyamıyorsunuz. Geriye ne hukuk, ne ekonomi, ne polis gücü, ne eğitim kalıyor. Ben kitle imha silahları olduğuna ikna olmuştum. BM soruşturmacısı bize hiçbir zaman ‘kitle imha silahı yok’ diyemedi. Hiçbir diplomat da, özel sohbetlerde bile bize ‘Sayın Bakan bu müdahale işe yaramayacak, iyi olmayacak’ demedi. MI6 ajanlarımızdan hiçbiri, hiçbir general ‘Acaba?’ demedi. Sekiz yıl sonra 2011’da David Cameron ve Nicolas Sarkozy Libya’da aynı hatayı yaptılar. Bir devleti yok ederek Kuzey Afrika’da 900 kilometrelik boşluk yarattılar. Sonra yıl sonunda Erdoğan, Fransa, İngiltere ve ABD de Suriye’de sivil savaşı destekler oldular.”