Güncelleme Tarihi:
Bazı hükümet yetkilileri bile oylamayı kaybedeceklerini şimdiden kabul ediyor.
İngiltere Başbakanı Theresa May, Pazartesi günü Avam Kamarası'nda yaptığı konuşmada milltvekillerinden, AB'den aldıkları bazı güvenceler ışığında, anlaşma metnini bir kez daha incelemelerini istedi. May'e göre, hem İngiltere ekonomisini koruyan hem de 2016'daki referandumda alınan kararın uygulanması anlamına gelen anlaşma reddedilirse, Birleşik Krallık parçalanabilir.
Ana muhalefetteki İşçi Partisi'nin lideri Jeremy Corbyn ise Başbakan May'in Brexit müzakereleri sürecinde tamamen başarısız olduğunu söyledi. Corbyn, anlaşma Parlamento'da reddedilirse erken seçime gidilmesini istiyor.
İngiltere, 2018'e uzun süre sonra ilk kez bir azınlık hükümetiyle ve Brexit sürecinin nasıl sonuçlanacağını merakla bekleyerek girmişti. Kağıt üstünde Brexit'e 3 aydan az bir süre kaldı ancak bu merak azalmadı, tam tersine daha da arttı. Brexit tarihi olan 29 Mart 2019 hızla yaklaşsa da, İngiltere'nin önünde hala birçok senaryo var.
Başbakan May'in AB ile vardığı Brexit anlaşması için Parlamento'da 11 Aralık'ta yapılacak oylamayı bir gün önce ertelemesinin nedeni, oylamayı kaybedeceğinin kesin olmasıydı. Bugünkü oylamayı kazanması da fazlasıyla şüpheli.
Zira muhalefetin dışında, hükümeti dışardan destekleyen Kuzey İrlanda'nın muhafazakâr Demokratik Birlik Partisi (DUP) ve İngiltere'de iktidardaki Muhazafakâr Parti'den çok sayıda milletvekili, anlaşmada "backstop" olarak tarif edilen düzenlemeye şiddetle karşı çıkıyor.
'BACKSTOP': EN ÖNEMLİ ANLAŞMAZLIK NOKTASI
"Backstop" esasında bir acil durum mekanizması. Brexit sonrası AB ile İngiltere arasındaki serbest ticaret anlaşması müzakereleri nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Birleşik Krallık'ın parçası Kuzey İrlanda ile AB üyesi İrlanda Cumhuriyeti arasında fiziki sınır olmamasının garanti altına alınmasını amaçlıyor.
Ancak İngiltere ile AB arasında varılan anlaşma, taraflardan herhangi birinin bu sürece tek taraflı olarak son verememesini öngörüyor. İngiltere'de anlaşmaya karşı çıkanlar da bunun, Birleşik Krallık'ın tamamında gümrüklerin kontrol edilememesi anlamına geleceğini vurguluyor.
En büyük korku, Kuzey İrlanda Cumhuriyeti'nin fiili olarak İrlanda Cumhuriyeti'nin parçası haline gelmesi ve Kuzey İrlanda gibi 2016'daki referandumda Brexit'e karşı çıkan İskoçya'da 2014'ten sonra yeniden bir bağımsızlık referandumu yapılması. Yani, Birleşik Krallık'ın parçalanması.
İrlanda adasındaki çatışmalara son veren 1998 tarihli Hayırlı Cuma Anlaşması, İrlanda Cumhuriyeti ve Kuzey İrlanda'nın ortak bir ekonomik pazarda yer almasını; sınırın iki tarafında serbest yaşamı, dolaşımı ve çalışmayı sağladı. Zira Birleşik Krallık ve İrlanda Cumhuriyeti AB üyesiydi. Ancak Brexit ile beraber bu durum noktalanacağından; hem İngiltere hükümetini hem AB'yi hem İrlanda Cumhuriyeti'ni hem de Kuzey İrlanda'daki tüm tarafları tatmin edecek bir formülün bulunması gerekiyor. Brexit sürecinin bugün itibarıyla çeşitli senaryolara açık olmasının en önemli nedeni de bu.
TARTIŞILAN FORMÜLLER: KANADA+ VE NORVEÇ
İngiltere'de Brexit tartışmalarında en çok atıf yapılan iki ülke Kanada ve Norveç oldu. İktidardaki Muhafazakâr Parti'nin bazı önde gelen isimleri "Kanada+" denilen formüle, ana muhalefetteki İşçi Partisi ise "Norveç modeline" sıcak bakıyor.
AB ile Kanada arasında geçen yıl imzalanan serbest ticaret anlaşması, taraflar arasında tüm gümrük vergilerinin çok büyük bölümünün kaldırılmasını öngörüyordu.
Kanada, AB Ortak Pazarı'na erişim için birliğin bütçesine katkıda bulunmuyor. Örneğin, Muhafazakâr Parti'nin önde gelen isimlerinden eski Brexit Bakanı David Davis, Brexit anlaşmasında bu modelin temel alınmasından, anlaşmaya bazı ilave maddeler konmasından - mali hizmetlerin de anlaşmaya dahil edilmesinden - yanaydı.
"Norveç modeli" ise İngiltere'nin AB Ortak Pazarı'nda kalmasını, birlikle serbest ticarete devam etmesini ancak serbest dolaşımı kısıtlayamamasını, yani Brexit yanlılarının en önemli argümanı olan göçün tam kontrolünü sağlayamamasını öngörüyor. İngiltere'nin ayrıca bu durumda AB bütçesine katkıda bulunması ve AB kurallarının çok büyük çoğunluğuna uyması gerekiyor. İşçi Partisi'nin sıcak baktığı, AB'nin de "Hayır" demesinin beklenmediği bu modele, iktidardaki Muhafazakâr Parti karşı.
MUHALEFET NE İSTİYOR?
İşçi Partisi tam da bu nedenle, karşı çıktığı anlaşma Parlamento'da reddedilir reddedilmez, erken seçime gidilmesini istiyor. Ana muhalefet partisinde ikinci Brexit referandumunu isteyenler var. Ancak Genel Başkan Jeremy Corbyn erken seçime gidilmesi halinde, seçimi kazanacaklarını ve AB ile özellikle kalıcı bir Gümrük Birliği'ne dayalı daha iyi bir anlaşma yapacaklarından emin olduklarını vurguluyor.
İskoçya Ulusal Partisi, Liberal Demokrat Parti, (Galler'in bağımsızlığını savunan) Plaid Cymru ve Yeşil Parti ise her halükarda ikinci bir Brexit referandumu istiyor.
İngiltere Parlamentosu'nda bugün yapılacak oylama ile birlikte gündeme gelecek senaryolar ise şunlar;
ANLAŞMANIN İNGİLTERE PARLAMENTOSU'NDAN GEÇMESİ
Bu durumda Brexit'in 29 Mart Cuma günü İngiltere saatiyle 23:00'de (Türkiye saatiyle 30 Mart Cumartesi günü 01:00'de) tamamlanmasının ve İngiltere'nin AB'den ayrılmasının önünde hemen hemen hiçbir engel kalmayacak. Zira daha sonra Avrupa Parlamentosu'nun da anlaşmayı onaylaması bekleniyor. Ancak anlaşmanın İngiltere Parlamentosu'ndan geçmesi mevcut koşullarda imkansıza yakın görünüyor.
İNGİLTERE'NİN HERHANGİ BİR ANLAŞMA OLMADAN AB'DEN AYRILMASI
Anlaşmanın İngiltere Parlamentosu'ndan geçmemesi, Londra ile Brüksel arasında anlaşma sağlanamaması ve tarafların mevcut pozisyonlarını değiştirmemeleri halinde, İngiltere AB'den anlaşma olmadan ayrılacak.
İki tarafın da bir süredir bu olasılığa karşı hazırlıklar yaptığı biliniyor. Ancak bu seçeneğin iki tarafa da maliyeti yüksek. Zira taraflar arasında "gümrüksüz ticaret" devri bitecek, bir ticaret anlaşması imzalanmadığı sürece Dünya Ticaret Örgütü'nün gümrük rejimleri geçerli olacak. İngiltere ile Fransa arasındaki sınır kapısı Dover'da ve iki ülkenin limanlarında 6 ay boyunca sürecek aksaklıklar yaşanabilecek.
İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mark Carney daha önce ülkenin herhangi bir anlaşma olmadan AB'den ayrılması halinde İngiliz sterlininin hızla değer kaybedebileceğini, ülke ekonomisinin resesyona girebileceğini ve ev fiyatlarının 3 yıl içinde üçte bir oranında düşebileceğini söylemişti.
İngiltere Merkez Bankası'na göre bu durumda ülkede halen yüzde 4,1 olan işsizlik oranı iki katına, enflasyon da yüzde 2,4'ten yüzde 6,5'a yükselebilir.