Güncelleme Tarihi:
Daha önceki dönemlerde “İslam normal bir din değildir” diyerek İslam düşmanlığını körükleyen Gauland, “Türkler bize ait değildir. Şayet böyle dersem, bunu söylersem bu ırkçılık değildir” şeklinde saçmalıklar döktürdü.
Almanya’da 3 milyona yakın Türk kökenli insan yaşamaktadır.
Bunların yarıya yakını Alman vatandaşıdır.
Gauland ve yandaşları, her ne kadar onları kendilerinden birileri olarak kabul etmeseler de, bu insanlar buralıdır, Alman’dır, Alman vatandaşıdır.
Ama daha beterleri de var AfD’liler arasında.
Hamburg Spor Kulübü’nün (HSV) bir üyesi, kısa bir süre önce AfD üyesi olanların üyelikten atılmalarını ve bundan böyle kulübe üye olarak alınmamalarını önerdi.
Bunun üzerinde AfD Genel Başkan Yardımcısı da olan Federal Meclis milletvekili Kay Gottschalk, “Belliki bazı HSV üyeleri tarihteki 1933-45 döneminden (Yahudi soykırımının yaşandığı nazi döneminden) hiçbir şey öğrenmemişler” diyerek tepki gösterdi.
İşte aynı milletvekili, Ocak ayının sonlarına doğru partisinin Krefeld’de düzenlediği bir etkinlikte yaptığı konuşmasında, “Vicdan sahibi yurttaşlara sesleniyorum. Türk dükkanlarını (mağazalarını, işyerlerini) boykot edin. Çünkü onların yüzde 70’i Erdoğan’ı destekliyor” diyerek tam bir ırkçılık sergiledi.
AfD Eşbaşkanı Jörg Meuthen de oradaydı.
Sessiz kalmayı yeğledi.
“Boykot çağrısı bir nazi metodu kopyasıdır.”
Bunu söyleyen de bir AfD’lidir.
Federal Meclis milletvekili Martin Renner.
Evet, Almanya’nın tarihinin kara dönemini az çok bilenlerin boykot çağrısının nazi metodu olduğunu bilmemesi mümkün değildir.
Nazi döneminde SA kısa adıyla tanınan Fırtına Birlikleri Adolf Hitler liderliğindeki Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi ( NSDAP) 1933 yılında iktidara geldikten kısa bir süre sonra Yahudilere ait mağazaları yağmalamaya başladılar.
1 Nisan 1933’te de vitrinlere sarı-siyah Davut Yıldızı çizip, “Jude” (Yahudi) yazarak, “Almanlar. Kendinizi savunun. Yahudilerden bir şey satın almayın” yazılı afişler asarak Alman halkını boykota çağırdılar.
Halkın buna pek de kulak asmadığını görünce de vazgeçtiler.
Ancak bu çoğu Alman vatandaşı olan Yahudilere girişilen soykırımın ilk sinyalleriydi.
Kısa bir süre sonra “Aryen” (saf kan Alman) olmayan memurlar meslekten uzaklaştırıldı.
Yahudi kökenli öğretmenlerin, bilim adamlarının, doktorların işine son verildi.
Yahudilerin Alman kanından olanlarla evlenmeleri yasaklandı.
9 Kasım 1938’de de pogrom olarak tarihe geçen Kristal Gece (Kristallnacht) felaketi yaşandı.
Almanya’nın çeşitli kesimlerinde aynı gece Yahudilere ait 200’e yakın sinagog ile 7 binden fazla işyeri kundaklandı, yağmalandı.
Cam kırıkları sokaklara yayıldığı için de Kristal Gece denildi.
Birçok Yahudi gözaltına alındı.
Binlercesi toplama kamplarına gönderildi.
Daha sonraki yıllarda 6 milyona yakın Yahudi’nin yaşamını yitirdiği soykırım yaşandı.
Boykot çağrısı ile başlayan bir soykırımdı bu.
Şu andaki Almanya’nın Nazi Almanya’sı, Almanların da nazilerle kıyaslanması tam bir haksızlık olur.
Ancak “Demokratım” diyen herkesin boykot çağrısına karşı daha duyarlı olması ve kararlı bir biçimde tepki göstermesi gerekir.
Tabii savcıların da devreye girmesi.
Ama, her ne kadar sonradan özür dilese de, AfD’li politikacının “Türk işyerlerini boykot” çağrısına doğru dürüst tepki görmedim de duymadım da.
İşte bu yüzden de “Demokratlar nerde? Savcılar nerde?” diyorum.