Bolivya'nın ilk yerli Devlet Başkanı Morales'in politikalarına muhalif göstericiler eylemlerini yoğunlaştırarak 9 Eylülde Santa Cruz ve Tarija eyaletlerinde polisle çatıştı, olaylarda çok sayıda kişi yaralandı. Bolivya içişleri ve savunma bakanları Alfredo Rada ile Walker San Miguel, protesto eylemlerini, "muhalif valiler ve faşist gruplar tarafından düzenlenen bir sivil darbe girişimi" olarak nitelendirdi.
Devlet Başkanına muhalif valilerin, Morales'in yerli halka daha fazla haklar verilmesini öngören reformlarına karşı çıktığı, kontrolleri altındaki bölgelerde yandaşlarını şiddet olaylarının çıkmasına neden olan gösterilere katılmaları için teşvik ettikleri ileri sürülüyor.
Solcu hükümetin politikalarını protesto eden göstericiler, 9 Eylülde Bolivya'nın zengin petrol yataklarına sahip ve varsıl bölgesi olan Santa Cruz ve Tarija'da düzenledikleri eylemlerde, devlet televizyon ve radyosuna ait stüdyolara saldırıp ateşe verdiler, radyonun yayınını kestiler. Hızını alamayan göstericiler, Tarija'da doğal gaz dağıtım tesisine girdiler.
Devlet Başkanı Morales 16 Eylülde, şiddet olaylarının artması, çatışmalarda onlarca kişinin ölmesi ve yüzlerce kişinin yaralanması üzerine ülkedeki olayları darbe girişimi olarak nitelendirdi. Morales, ülkesinde yağma olayları olduğunu, kurumların talan edildiğini, polise ve silahlı kuvvetlere saldırı girişiminde bulunulduğunu söyledi.
Morales'in açıklamalarından sonra Başsavcı Mario Uribe, geçen haftaki şiddet olaylarında 16 kişinin öldüğü, Brezilya sınırı yakınındaki Pando vilayetinin Valisi Leopoldo Fernandez ile diğer üst düzey yetkililer hakkında, "kanlı katliamı" teşvik etmekten dava açılacağını ifade etti.
Evo Morales dün de ülkenin doğusundaki zengin eyaletlerin muhalif valileriyle siyasi krizin çözülmesine yönelik atılacak adımlar konusunda anlaşmaya vardı.
Yetkililer, hükümet karşıtı gösterilerde 16 kişinin ölmesi üzerine Morales'in olağanüstü hal ilan ettiği Pando eyaletinin valisinin önceki gün tutuklanmasına rağmen muhaliflerle Morales arasında görüşmeler yapılması konusunda anlaşma sağlandığını açıkladı. Doğal gaz zengini Tarija eyaletinin valisi, görüşülecek konulara ilişkin bir anlaşmayı diğer valiler adına imzalayacağını bildirdi.
Bugün başlaması beklenen görüşmelerde ele alınacak konular arasında valilerin bölgelerine daha fazla özerklik verilmesi talebinin de yer aldığı bildiriliyor.
MORALES'İN REFORMLARIBolivya'daki anlaşmazlıkların temelinde, Morales'in reformları kapsayan yeni anayasa paketini aralık ayında referanduma sunma kararı yatıyor. Morales, ülkenin zenginliklerinin yeniden paylaştırılmasını ve çoğunluğu oluşturan yerlilere daha fazla söz hakkı verilmesini istiyor.
Muhalefet liderleri ise Morales'in planına karşı çıkarak, etkin oldukları bölgelerin doğal gaz gelirlerinde daha fazla kontrol talep ediyor.
Bolivya'daki krizle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde Morales'in krizden güçlenerek çıktığı yorumları yapılıyor.
Merkezi Washington'da bulunan Ekonomi ve Politika Araştırma Merkezi'nin Başkanı Mark Weisbrot, Güney Amerika'daki hükümetlere halktan çok güçlü ve ittifak halinde bir destek olduğuna dikkati çekerek, Bolivya'nın bulunduğu bölgedeki ülkelerin hükümetlerinin, sol, sağ ya da merkezde olsun, yasal bir muhalefet görmediğini ifade etti.
Bolivya'daki muhalefetin kalelerinden biri olarak bilinen Santa Cruz eyaletinde yayımlanan El Deber gazetesindeki bir yorumda ise Morales'in Şili'de yapılan Güney Amerika Devlet Başkanları toplantısında yadsınamaz biçimde güçlenerek çıktığı vurgulanarak, muhalefetin protesto stratejilerini gözden geçirmesinin gerektiği kaydedildi.
Siyaset bilimci Franklin Pareja ise bugün yapılması planlanan görüşmelerle ilgili olarak, Morales'in muhaliflerle anlaşması durumunda daha da güçleneceğine işaret etti.
Santa Cruz'da yayımlanan diğer bir gazete El Mundo ise eyalet valisini eleştirerek, protestoların lideri Branko Marinkoviç'in Morales'in doğu bölgelerindeki gücünü hesap edemediğini ifade etti.
Bolivya'daki düşünce kuruluşu "Andean Information Network"ün Başkanı Kathryn Ledebur ise Bolivya'daki tarafların gerçek sorunları çözemediğini, güçlerini yeniden kazanmak için sadece ara verdiklerini ileri sürdü.
Bolivya'daki reformların temeli sayılan ve bir ölçüde zengin muhaliflerinin tepkilerini şiddete dökmelerinin temeli olan reform ise 2006 yılının mayıs ayında yapılan toprak reformuydu.
Bolivya Devlet Başkan Yardımcısı Alvaro Garcia Linera, 16 Mayıs 2006'da Cochabamba şehrinde bir basın toplantısı düzenleyerek, hükümetin devlete ait kullanılmayan toprakları yoksullara dağıtacağını açıkladı.
Yetkililer de ilk etapta devlete ait 5 milyon hektar toprağın yoksul köylülere dağıtılacağını, daha sonra özel mülke ait tarım yapılmayan alanların istimlak edileceğini bildirdi.
"1985'ten sonra yeni liberal modelin uygulanması sonucu doğan yağmacılığı yok edeceklerini" söyleyen Linera, amaçlarının aşırı yoksulluğu gidermek, günde bir dolardan az kazanan ve yiyecek yardımına ihtiyaç duyan 650 bin ailenin toprak reformundan yararlanmasını sağlamak olduğunu ifade etmişti.
Hükümetin toprak reformunu engellemek isteyen büyük toprak sahipleri gösteriler düzenlemiş, ilk aşamada solcu hükümet bu kesimleri doğrudan karşısına almamıştı. Yaklaşık 250 bin yoksul aileyi çatısı altında toplayan ve
seçim döneminde Morales'i destekleyen Topraksızlar Hareketi ise 1996 tarihli Toprak Dağıtımı Yasası'nda geniş çaplı reform istemişti.
Hükümetin rakamlarına göre toprak reformu kabul edilmeden önce büyük toprak sahipleri ve iş kesimleri 32 milyon hektar, küçük toprak sahipleri ise 1.5-2 milyon hektar toprağa sahiplerdi. Katolik kilisesi de ülkenin topraklarının yüzde 95'inin küçük bir iş adamları grubu tarafından kontrol edildiğini belirtmişti. Uzmanlar, rakamlar karşılaştırıldığı zaman dağıtılması planlanan 5 milyon hektar toprağın adaletsiz durumu biraz düzeltse de ortadan kaldırmaya yeterli olmadığını söylemişti.
Bolivya'da 1952-1956 yıllarında yapılan toprak reformunda ise toprakların yüzde 95'i büyük toprak sahiplerine, yüzde 5'i ise köylülere dağıtıldı. 1980 sonrası uygulanan neo liberal dönemde özellikle verimli toprakların bulunduğu Santa Cruz'da topraklar yeniden büyük toprak sahipleri ve tarım yapacağını vaat eden yabancılara dağıtıldı. Ancak bu toprakların büyük kısmı işlenmedi. Toprakları zimmetlerine geçiren bu kesimler hayvan sürülerini, kontrol olduğu zamanlarda bir alandan diğerine sürerek toprakları işlediklerini iddia etti.