Güncelleme Tarihi:
New York’ta düzenlenen “Dünya Kadınları Konferası”nın ikinci gününe Türkiye’deki kadın hakları sorunları damga vurdu ve “Türkiye’nin Korkusuz Kadınları” başlıklı panelde konuşan CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke, kadın karşıtı bir söylem belirleyen AK Parti hükümetinin “radikal İslami görüşler” benimsediğini söyledi.
ABD’nin ünlü opera binası Lincoln Center’da gerçekleştirilen konferansın ikinci günkü panelinde konuşan Diken.com.tr yazarı ve Amerikalı düşünce kuruluşu Wilson Center’da araştırmacı Amberin Zaman, önce geçen hafta Washington’da bulunan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın korumaları tarafından uğradığı sözlü saldırıyı anlattı. Salondaki seyircilerle, Erdoğan’ın, kendisine hakaret eden korumalarıyla yaşadığı deneyimi paylaşan Zaman’ın ardından ise CHP Sözcüsü Selin Sayek Böke söz aldı. Ve oturumu yöneten radyo programcısı Zainab Salbi’nin Amberin Zaman’ın yaşadıklarının kendisinin de başına gelip gelmediğini sorması üzerine Sayek, “Türkiye’de bu tehditi hissetmeyen tek bir kadın bulamazsınız. Bunun sizin kim olduğunuzla ilgisi yok, kadın kimliği tek başına bu tehditin oluşmasına yetiyor” diye konuştu.
POLİTİK SÖYLEMLE BAŞLIYOR
Böke, kadına yönelik bu tehdit edici tutumun politik söylemle başladığını belirterek, “Sonra topluma iniyor ve topulum genelinde bir fenomen haline geliyor. Dolayısıyla bu politik olarak başlayan ve toplumsal tabana yayılan bir durum” dedi.
Politikaya 1.5 yıl önce girdiğini ve Türkiye’de hayatı boyunca fiziksel şiddete uğramamış şanslı kadınlar arasında yer aldığını söyleyen Böke, “Ancak ben de söyleme maruz kaldım. Çünkü etekli politikacı olarak tanımlandım. Halbuki politikadaki hiçbir erkeğin giydiği kıyafete göre tanımlandığını zannetmiyorum” dedi. Böke, bunun Türkiye için yeni bir eğilim mi yoksa öteden beri devam eden bir durum mu olduğu yönündeki soruya ise şöyle yanıt verdi: “Politik dil, aslında siyasi ideolojinin bir yansıması. Ve bugünün son derece ayrıştırıcı, kadın karşıtı dilini belirleyen siyasi ideoloiji de bu hükümetin benimsediği İslami radikal görüşlerdir.”
ÇÖZÜM PROGRESİF SİYASET
Böke, aynı zamanda CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun Ensar Vakfı’ndaki çocuk tecavüzü suçlamalarından sonra Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu'nu vakfı kollamakla suçlayan ve "Aile Bakanı birilerinin önüne yatmış durumda” şeklindeki sözleriyle başlayan tartışmanın yaşandığı hafta ise kadına karşı ayrımcı dilin aşılması için önerdiği çözüm konusunda şunları söyledi: “Benim de desteklediğim progresif siyasetle, politikadaki dil değişecek ve bunun bir yansıması olarak toplum da dönüşecektir. Bu, bölgenin kültür; bu, doğal olan, demek fazla büyük bir rahatlık. Hayır, bu doğal olan değil. Son birkaç yıl da derinleşen bir şey bu. Ve Cumhurbaşkanı’nın kendisinden başlayıp kendi partisi içindekilere genişeleyecek biçimde, sizin ve bizim temel insan hakkı olarak tanımladığımız kadın haklarına karşı savaşan şimdiki hâkim siyasi figür nedeniyle derinleşti.”
GÜYA ANAYASAL GÜVENCE VAR
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan avukat İpek Bozkurt ise konuşmasında kadın hakları konusunda yasal açıdan görünürde her şeyin “iyi” olduğunu, anayasanın kadın-erkek eşitliğini güvence altına aldığını ama uygulamada sorunlar yaşandığını belirterek şunları söyledi: “Herkes biliyor ki, önemli olan, kâğıt üzerinde yazılanların uygulamaya nasıl geçtiği. Bu açıdan çok derin bir problem var. Geçen sene benim ülkemde 300’den fazla kadın öldürüldü. Son 90 günde 94 kadın öldürüldü. O yüzden işler iyi gitmiyor. Kadına karşı ayrımcılık, cinsel bazlı şiddet, sistematik bir biçimde sürüyor. Ancak kurulan birçok sivil toplum kuruluşu kanalıyla da savaşmaya devam ediyoruz. Kadın hakları için sokakta savaşıyoruz.” Bozkurt, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kadın ve erkeğin eşit olmadığını savunan ve kadınların sokakta gülmelerinin uygun olmadığını dile getiren politikacıların sözlerine de değinerek, “Bu örnekler olunca, bürokrat ve teknokratlarıyla hükümetin bu söylemi olunca, bunun işlerin sokakta nasıl yürüdüğüne yönelik bir etkisi oluyor“ dedi.
KADIN HAKLARI VE DEMOKRASİ
Panelin diğer katılımcısı Georgetown Üniversitesi Kadın, Barış ve Güvenlik Ensitüsü Direktörü Melanne Verveer ise Türkiye’deki kadın hakları sorunlarının Türkiye’nin demokrasisiyle bağlantılı olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Kadının durumuna baktığınızda, genele dair de bir resim elde etmeye başlıyorsunuz. Potansiyel olarak daha kötü ne olabiliri görüyosunuz. Türk tipi başkanlıktan bahseden, otoriterleştiği görüntüsü veren Cumhurbaşkanı Erdoğan var. Kuvvetler ayrılığının olmadığı görüntüsü veren Türk tipi anayasadan bahsediyor.”
BUSHLARDAN BAŞKANLIK KAMPANYASINA ELEŞTİRİ
New York’taki kadın konferansının ikinci günkü en çarpıcı paneli ise ABD’nin 43’üncü Başkanı George W. Bush’un karısı Laura ve kızları Jenna ile Barbara’nın katıldıkları toplantıydı. İkiz kardeşlerin çocukluklarından ve Beyaz Saray’da geçirdikleri yıllarda, çalışanlarla olan ilişkilerinden bahsederken sık sık ağladıkları konuşma sırasında Jenna Bush’un 2016 başkanlık kampanyasından şikâyet edip “Çünkü başkanlık için akıllı ve vasıflı insanların yarışmasını istiyorsunuz” demesi, salonda kahkahalara yol açtı. Amcası Jeb Bush’un başkanlık kampanyasından çekilmesine değinmeyen Jenna Bush, ayrıca “Altı aylık bir bebeğim var ve onun geleceği için endişeliyim” diye konuştu. Laura Bush ise First Lady olduğu dönem kadın hakları ve Afganistan’daki kadınlar için yürüttüğü çalışmalara atıf yaparak, “Bir sonraki başkanımızın yanında, kadın ya da erkek kim olursa olsun, Afganistan’daki kadınlarla ilgilenen birisinin olmasını istiyorum” dedi.
KADINLAR İSLAM'DA REFORMU TARTIŞTI
Kadın konferasının ikinci günkü oturumlarından en heyecanlısı ise “İslam’da kadının geleceği nedir” başlıklı oturumdu. Hollanda’da İslam’ı eleştiren bir filmin çekimine katkı sağlayan eski Hollanda milletvekili Ayaan Hirsi Ali’nin İslam’da reforma ihtiyaç duyulduğunu söylemesi, diğer panelistlerden Hirsi gibi Somali kökenli olan Karama örgütüünn başkanı Hibaaq Osman ve Libya Barış İçin Kadın Platformu kurucusu Zahra Langhi’nin tepkisini çekti. Langhi, İslam’ın değil, bazı Müslümanların zihniyetinin reforma ihtiyaç duyduğunu savundu. Hirsi’nin cevap vermesiyle ortam gerildi ve seyircilerin de alkış ve protestolarıyla tartışmaya katılması nedeniyle salonda işler bir süreliğine kontrolden çıktı.