Güncelleme Tarihi:
Göçle mücadeleyi kolaylaştırmak için ilk uluslararası girişim olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Küresel Göç Mutabakatı, Avrupa Birliği (AB) üye ülkeleri arasındaki bölünmüşlüğün derinleştiğini ve kıtada aşırı sağcı grupların güçlenmeye devam ettiğini gösterdi.
Fas'ın Marakeş kentinde 164 ülkenin katılımıyla dün onaylanan ve bağlayıcılığı bulunmayan göç mutabakatını, dünya genelinde ABD, Avustralya, Şili ve Brezilya'nın yanı sıra "egemenliğini" ihlal ettiği gerekçesiyle 8 AB üyesi ülke imzalamadı.
AB yetkililerinin uyarı ve tavsiyelerine rağmen Avrupa kıtasının doğusunda bulunan ve geleneksel olarak göçmen karşıtı politikalar izleyen Vişegrad Grubu ülkeleri (Macaristan, Çekya, Polonya, Slovakya) ile Avusturya, Bulgaristan, Letonya ve İtalya mutabakatı imzalamayan AB üyeleri olarak ön plana çıktı.
AB YETKİLİLERİNİN UYARISI
AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker, üye ülkelerin bir bütün olarak göçmen paktını imzalamamasının "AB'nin birlik olarak çıkarlarını zedeleyeceği" uyarısında bulundu.
AB Komisyonunun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Üyesi Dimitris Avramopoulos da mutabakatın sadece iş birliğini artırmak için bir çerçeve oluşturduğuna, bağlayıcı olmadığı için ülkelerin ulusal egemenliklerini tehdit etmediğine ve üye ülkelerin düzensiz göçle başarılı mücadele edebilmesi için imzalanması gerektiğine dikkati çekti.
AŞIRI SAĞCILARIN GÜCÜ KANITLANDI
"Güvenli" ve "düzenli" göçü teşvik ederek 23 hedefle yasa dışı göç ve insan kaçakçılığıyla mücadele etmeyi öngören küresel göç mutabakatının bağlayıcılığı bulunmamasına rağmen mutabakata karşı çıkanlar bunun "ülkelerinin egemenliğini ihlal ettiği" yönünde yoğun kampanyalar yürüttü.
Bu çerçevede özellikle AB genelinde mutabakata karşı çıkan ülkelerdeki aşırı sağcı hükümetler, koalisyon ortakları ve etkili gruplar önemli rol oynadı.
Göç mutabakatına ilişkin bu gelişmeler son dönemde Avrupa genelinde yükselen aşırı sağ akımının kıta siyasetini etkileme konusunda da ne kadar güçlendiğini ortaya koymuş oldu.
Vişegrad Grubu, aşırı sağcı Macaristan Başbakanı Viktor Orban öncülüğünde mutabakata karşı çıkarken, Avusturya ve İtalya'daki popülist göçmen karşıtı koalisyon ortakları ülkenin mutabakatı kabul etmemesinde etkili oldu.
Slovakya'da dışişleri bakanının istifasına yol açan göçmen mutabakatı, Belçika'da da koalisyonun büyük ortağı aşırı sağcı Yeni Flaman İttifakı (N-VA) mutabakat nedeniyle koalisyondan çekilerek neredeyse hükümeti dağıtma noktasına getirdi.
AB'YE GÖÇ AZALIYOR, GÖÇMEN KARŞITLIĞINDA DEĞİŞİKLİK YOK
AB'ye 2015'te yoğunlaşan göçmen akınının halihazırda çok ciddi oranda düşmemesine rağmen, ülkelerde iç siyaset malzemesi haline gelen göçmen karşıtlığında azalma olmadığı görülüyor.
Bu çerçevede, AB ülkeleri arasında BM Göç mutabakatının imzalanmasına engel olan aşırı sağcı ve göçmen karşıtı söyleme sahip grupların, siyaseti ne denli etkiler hale geldiğini de gösteriyor.
AB'nin göçmen politikasındaki derinleşen bölünmüşlük, birliğin yürüttüğünü iddia ettiği "insani politikaya" da zarar veriyor.
Marakeş'teki konferansta konuşan BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in de anımsattığı gibi, 2000 yılından bu yana 60 binden fazla göçmenin hayatını kaybetmesinin göç konusunda verimli insani politika yürütmekten yoksun olan ülkeler için "toplu bir utanç kaynağı" değerlendirmesinin yerinde olduğu düşünülüyor.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR